|
Beyaz Perde Güncel Beyaz perdeden haber ve yorumlar,sinema eleştirileri bu bölümde.Kısaca sinema ile alakalı herşey |
Seçenekler | Stil |
01-22-2009, 18:11 | #1 |
Mandıra Safası - Karagöz ve Hacivat oyunu -Tiyatro-
Tasvirler
Karagöz Hacıvat Çelebi Rabiş hanım Hımhım Kekeme Tiryaki Yahudi Beberuhi Matiz(Tuzsuz Deli Bekir) Nâreke zırıltısı ve tef velvelesi ile göstermelik kaldırıldıktan sonra Hacıvat semai söyleyerek gelir. Sana dil vereli câna aman Semai bittikten sonra Hacıvat perde gazelini okur, perde gazeli bittikten sonra devamla; Hacıvat: Huzur-u haziran, cemiyyeti irfan, vakt-i safayı merdan, laindir, dinsizdir, münafıktır şeytan, şeytana lanet, rahmâna hamd-ü bigayet ve bizi seyredenlere sıhhatler dilerim (Hacıvat burada eğilip yeri öper) Nâdanlar eder sohbeti nâdanla telezzüz Divânelerin hem-demi divane gerektir Beyt-i güzinin müeddasınca her hâli lâtif, etvârı zarif, fasuhillisan, musahibeti tatlı Karagöz: (pencereden) Hoş geldin keçi suratlı Hacıvat: Bir yâri vefâdar olsa, geliverse şu dört köşe perde üzre ayak bassa, o söylese ben dinlesem, ben söylesem o dinlese Karagöz: (pencereden) Şu Hacıvat’ın suratına da leylekler kaka etse Hacıvat: Her ikimiz söyleşirken seyreden ahibba safayâb olsalar, iş ne imiş diyelim işimizi mevlam rast getire Ah bana bir eğlence medettt Yar bana bir eğlence amann amannnnn Karagöz: (pencereden) Hacıvat bağırma, evde çocuk uyuyor Hacıvat: Aman bana bir eğlenceeee Karagöz: (pencereden) Aşağı inersem boğazını sıkarım, defol kapımın önünden Hacıvat: (gazel okur gibi) Gelse o çeşm-i siyahımmmmmm, handeler peyda olurrrrrr Karagöz: (aşağıya tlar, boğuşurlarken) Seni gidi edepsiz seni Hacıvat: Aman Karagözüm yavaş ol boğazımı sıktın Karagöz: Elini çek ordan para kesesini aşırma Hacıvat: Yapma Karagöz sakalımı yoldun (Hacıvat kaçar) Karagöz: Of amann, öldüm bayıldım, eski minderler gibi yerlere yayıldım, amanın kaburga kemiklerim, karnım, bağırsaklarım, ille de armud-u fukaram vay vay vay. (ayağa kalkar) Seni gidi idare fitili, mum bacaklı, keçi sakallı, dilenci kıyafetli adam seni... Hele bir daha gel de bak bacağından tutar tâ kurbağalı dereye kadar atarım (kendi kendine) amma da attık haa, seni gidi on kere ızgaraya konmuş, yirmi masa dolaşmış, doksan dokuz sarhoşun ağzından arta kalmış meyhane külbastısı suratlı adam seni, işte ben gidiyorum, hele bir daha kapımın önüne gel de bak çocuğun oturağını başına atmazsam bana da Karagöz demesinler (gider) Hacıvat: (gelir) Vay, Karagözüm gitmiş ha?!.. Giderken de para kesesini düşürmüş, (bir çocuğa seslenir gibi) Ban bak oğlum, o keseyi bırak, o para kesesi Karagözündür, demincek burada benimle boğuştu evine gitti, o düşürmüş olacak, (Çocuk taklidi yaparak) Hacıvat amca, kesenin içi para dolu (kendi sesiyle) ver onu bana Karagöz: (içerden) Galiba ben para kesesini düşürmüşüm, (gelir) Ya Hacıvat, seninle boğuşurken para kesemi düşürmüşüm, sen de çocuklardan aldın, ben evden işittim ver kesemi Hacıvat: Ama Karagözüm bakalım o kese senin mi? Karagöz: Elbette benim Hacıvat: Diyelim ki senin, belki de başkasının olabilir. İspat etmen lazım Karagöz: İşte basbayağı benim Hacıvat: Peki diyelim ki senin, keseniz neden mâmül idi? Atlastan mı? Patiskadan mı? Boncuktan mı? Karagöz: (kendi kendine) acaba nedendi... Şey atlastandı Hacıvat: Değil Karagöz Karagöz: Evet değil, şeydendi (düşünerek) boncuktandı Hacıvat: Değil Karagözüm bilemedin Karagöz: (iki büklüm vaziyette, düşünerek) Hah bildim basmadandı Hacıvat: Diyelim ki bildin, içindeki paralar ne cinstendi Karagöz: Ne cinsten olacak, işte para cinsinden Hacıvat: Evet para cinsindendi ama kaç tane yüzlük, kaç tane milyonluk? Karagöz: Birkaç yüzlük, birkaç milyonluk biraz da bozuk para vardı Hacıvat: Olmaz karagözüm olmaz, tane tane bilecek ve söyleyeceksin Karagöz: Bir tane yüzlük, iki tane milyonluk Hacıvat: Hayır bunların hiç biri yoktu Karagöz: Ya ne vardı? Hacıvat: Hayır hiç Karagöz: Defol şurdan a mendebur (tokat atar, hacıvat gider) Sen gidersin beni buraya mıhlamazlar, pamuk ipliğiyle hiç bağlamazlar, ben de neyler çeker giderim iydgahta dollaba dilber seyrine bakalım ayine-i devran ne suret gösterir, sallan bullan koca oğlan sallan (giderek evinin kapısını çalar, karısına seslenir) Yahu aç Karagözün karısı: (içerden) İnayet ola başka kapıya git Karagöz: (kendi kendine) Ay karım beni dilenci sandı, yahu benim, kocan geldi kocan Karagözün karısı: (içerden) Biz koçanları attık, inekçi hasan ağa topladı götürdü Karagöz: Ben, küfenin dibi delikti de yolda giderken düştüm, tekrar geri geldim canım karıcığım, işte ben geldim Karagözün karısı: (içerden) Sen, kimsin Karagöz: Kim olacak eve ekmek getiren geldi Karagözün karısı: (içerden) Aaa, bakkal Bodos sen mi geldin? Karagöz: Hayır Anastas geldi, yahu benim işte ben Karagözün karısı: (içerden) Sensin ama kimsin? Karagöz: Sersem sensin, yani ev sahibi geldi ev sahibi Karagözün karısı: (içerden) Yaa, biz bizimkiyle konuştuk, inşallah iki aylık birden vereceğiz Karagöz: (kendi kendine) Zaten herifin ev aylığı vermeye gönlü yok ki, yahu sen ne tuhaf kadınsın, işte benim kocan kocan Karagözün karısı: (içerden) Aaa! Sen benim kaçıncı kocamsın, birinci kocam mı, ikinci kocam mı, üçüncü, dördüncü beşinci kocam mı? Karagöz: Desene bizim eve bizden önce posta uğruyor, dur deftere bakayım da öyle geleyim, yahu rezaleti bırak da kapıyı aç. Fena sıkıştırdı poturlara kaçıracağım ha Karagözün karısı: (içerden) Dur açayım (kapıyı açar) gel bakalım benim çırpıcı çayırı sakallı kocacığım Karagöz: (içerden) Geldim benim Veliefendi suratlı karıcığım Karagözün karısı: (içerden) Bugün yine hangi berbere traş oldun, misler gibi kokuyorsun Karagöz: (içerden) Traş filan olmadım, kapının önünde poturlara doldurdum, onun kokusu olsa gerek Karagözün karısı: (içerden) Ne o herif, ne yapıyorsun? Karagöz: (içerden) Yorgunum uykum var yatıyorum Karagözün karısı: (içerden) Hay sen yattıkça allah bana ömürler versin Karagöz: (içerden) Çenen tutulsun (Şarkı eşliğinde Rabiş Hanım gelir) (Şarkı: Dügah sofyan) Yalınız bâis-i nâlem benim ağyâr değil Rabiş: (kendi kendine) Ah gele gele geldim buracığa, dahi gönlüm nereciğe, A dostlar buralarda da kimsecikler yok Karagöz: (içerden) Kapının önünde biri kendi kendine konuşuyor, acep kim ola? (penceresinden bakarak) Ooo! Bu da kim? (aşağıya atlar) Efendim! Rabiş: (korkar) Aaa! (geri geri kaçar) Ay ödüm koptu Karagöz: A canım neden korktunuz, damağınızı kaldırayım (rabişin ağzına elini sokar) Ohh geçmiş olsun Rabiş: Sizin evin kapısı yok mu pencereden atladınız? Karagöz: Kimseyi bekletmemek için pencereden atlarım, siz böyle güzel güzel şarkılar söyleyerek nereden gelip nereye gidiyorsunuz? Rabiş: Sormayınız efendim, derdimi söylesem hüngür hüngür ağlarsınız Karagöz: Aman efendim, dertsiz insan mı olur? Ama derdini söylemeyen derman bulamaz derler Rabiş: Benim bir sarhoş kocam vardı, her akşam içer içer geç vakitler eve gelir, beni ihmal eder, aç susuz bırakır, üstelik de beni döver. Bu akşam da geldi bulut gibi sarhoş, ağzı burnu karışmış Karagöz: Vay utanmaz adam Rabiş: Ben böyle her akşam aç mı oturacağım, dedim. Benim keyfime kimse karışamaz diyerek beni bir temiz dövdü, sonra da kapı dışarı attı. (ağlar) Ben nerelere gideyim. Karagöz: (ağlar gibi) Ah ağlama canım ağlama, sokakta kalmazsın, sen ağladın benim de dertlerimi ayaklandırdın. Rabiş: Vah vah, sen de mi benim gibi bîçâresin? Karagöz: (ağlar gibi) Sorma yavrum sorma, benim de bir nankör karım vardı. Getirdiğim yiyecekleri ziyan zebil ederdi, kokutur köpeklere atar, getirdiğim cânım ipekli kumaşları parçalar, minderler altına atardı. Bana yapmadığı yoktu, en sonu dün akşam savuştu gitti. Rabiş: Peki şimdi evde kim var? Karagöz: (ağlar gibi) Ahh... kimseler yok, (iki büklüm olarak kendi kendine) acaba bir teklif yapsam mı, nasıl giderse gitsin (başını kaldırır) senin kocan seni atmış, benim karı da evden savuştu... Rabiş: Evet efendim Karagöz: Acaba sen bana allahın emriyle varırı mısın? Rabiş: Sizin gibi bir ağa beni kabul ettikten sonra niye varmayayım, eviniz her halde büyükçedir sanırım. Karagöz: Oldukça Rabiş: Her halde üç dört odalı olmalı Karagöz:: Daha büyük Rabiş: Beş altı oda?... Karagöz: Çık canım çık, oralarda arabacılar oturur Rabiş: Sekiz on odalı olacak sanırım Karagöz: Ben geçen akşam uyurken yangın varmış. Bekçi yangın var diye bağırırken sopasını yere vurayım derken ayağıma vurmaz mı.. Rabiş: O neden?... Karagöz: Ben yatarken ayaklarım sokakta kalmış da ondan Rabiş: Anladım, eviniz ufakmış, ziyanı yok gönüller geniş olsun Karagöz: Hadi buyrun gidelim. (gider) Rabiş: Aşk-ı yâran, muhabbet-i cânan, ben de gidiyorum yeni evime ya heyy... (gider) Karagöz: (içerden) İşte burası evimiz, şuası da mutfak. Yağ, pirinç, fasulye hepsi var, pişir pişir yiyelim. Rabiş: Siz hiç merak etmeyiniz. Ben öyle yemekler pişireyim ki yerken parmaklarınızı da beraber yersiniz... Karagöz: Sen yemekleri pişire dur, ben bir uyku kestireyim Rabiş: Güle güle yatınız, güle güle kalkınız (Karagöz gider, şarkı eşliğinde çelebi gelir) (Şarkı Uşşak, Ağıraksak) Aldı âğûş-i visâlimden felek dildârımı Çelebi: Gele gele geldim buracığa, dahi gönlüm nereciğe? Acaba benim nazlı yârim buralara gelmiş mi ola? Hele yerden bir taş alayım, yârimin penceresine rast gelir mi? (taşı atar, uyuyan Karagöz“ün başına gelir) Karagöz: (içerden) Aman ayy!.. Bu taş nereden geldi? (pencereden bakarak) Sen mi attın bu taşı? Çelebi: Afedersin baba, taş sana mı geldi? Karagöz: (aşağı iner) Niye attın taşı? Çelebi: Baba senden bir şey soracağım Karagöz: Sor bakalım Çelebi: Buralara Üsküdar“dan hasıra şıçtının kızı Rabiş hanım adında biri geldi mi? Karagöz: Bir kadın geldi ama adını bilmiyorum, gidip sorayım Çelebi: Lütfen Karagöz: (içerden) Yahuu Rabiş: (içerden) Buyrun efendim Karagöz: (içerden) Senin adın ne? Rabiş: (içerden) Bana Üsküdar“dan hasıra şıçtının kızı Rabiş hanım derler Karagöz: (içerden) Yaaa!... (perdeye gelir) Gelmiş oğlum Çelebi: Aman baba, git o yâre benden selam söyle, Üsküdar“dan Memiş gelmiş de Karagöz: Olur (eve girer, içerden) Yahu oradan bana bir mendil ver Rabiş: (içerden) ne yapacaksın? Karagöz: (içerden) Üsküdar“dan yemiş gelmiş Rabiş: (içerden) Al da çabuk gel Karagöz: (içerden) olur (perdeye gelir) Şu mendile doldur yemişleri Çelebi: Baba, ne yemişi?... Karagöz: Sen demedin mi Üsküdar“dan yemiş gelmiş diye? Çelebi: Hayır baba, Üsküdar“dan Memiş dedim Karagöz: Ver şu mendili (eve girer, içerden) Yahu al mendilini Rabiş: Hani ya yemiş? Karagöz: (içerden) yemiş değilmiş, Üsküdar“da yemiş de burada patlamaya gelmiş Rabiş: (içerden) Sakın onun adı Memiş olmasın? Karagöz: (içerden) galiba öyle (perdeye gelir) Bana bak oğlum, sen o Rabiş hanımı ne yapacaksın? Çelebi: Baba git o yâre benden selam söyle ve de ki; Karanfilim suya düştü sümbülümsün sen benim İki kaşın arasında bir gülümsün sen benim Tenhâlarda sen benimsin ben senin El yanında düşmanımsın sen benim Karagöz: Olur söylerim (eve girer, içerden) Rabiş hanım bak bu oğlan ne dedi Rabiş: (içerden) Ne dedi efendim? Karagöz: Karanlıkta suya düştüm berbat oldu her yerim İki kaşık al da gel birbirimizi yiyelim Tenhâlarda sersem oldum, görmez oldu gözlerim Manavlarda taze çıkmış muşmulamsın sen benim Rabiş: (içerden) Öyle söylememiştir, sen yanlış anlamışsın Karagöz: (içerden) Ya nasıl söylemiştir? Rabiş: Karanfilim suya düştü sümbülümsün sen benim, İki kaşın arasında bir gülümsün sen benim, Tenhâlarda sen benimsin ben senin, El yanında düşmanımsın sen benim demiştir... Karagöz: (içerden) Yaaa!... Rabiş: (içerden) Sen de git ona benden selam söyle, de ki; Karanfilsin kârârın yok, Gonca gülsün tımârın yok, Ben seni çoktan severdim ama, Senin benden haberin yok Karagöz: (içerden)Olur söylerim (perdeye gelir) Bak oğlum bu karı senin için ne dedi Çelebi: (sırıtarak) Ne dedi babacığım? Karagöz: Sırıtma ulan dinle, Karanfilsin kârârın yok, Koca eşeksin tımarın yok, Ben seni çoktan döverdim ama, Senin benden haberin yok dedi... Çelebi: Baba yanlışın var öyle dememiştir Karagöz: Ya nasıl demiştir? Çelebi:Karanfilsin kârârın yok, Gonca gülsün tımârın yok, Ben seni çoktan severdim ama, Senin benden haberin yok demiştir... Karagöz: Madem siz birbirinizin ağzına tükürmüşsünüz ben arada ne oluyorum? Çelebi: Sen şimdi git ona söyle, herkes yârini almış mandıra safâsına götürmüş, ben de onu alıp mandıra safâsına götüreceğim Karagöz: Olur söylerim (eve girer, içerden) Ban bak Rabiş hanım bu oğlan kim? Rabiş: (içerden) Bu oğlan Üsküdar“da basmacıdır, kendisine beş on kuruş borcumuz var, onu istemeye gelmiştir savıver gitsin Karagöz: (içerden) Alacaklar böyle karanfilli mi istenir? Rabiş: (içerden) Sen bakma onun laflarına, biraz çapkıncadır, sav gitsin Karagöz: (perdeye gelir) Bana bak oğlum, sen bunu mandıra safâsına ne ile götüreceksin? Çelebi: Araba ile Karagöz: Araba olmazsa? Çelebi: Fayton ile Karagöz: Fayton olmazsa? Çelebi: Sîneme sarar öyle götürürüm Karagöz: Aç bakalım sîneni Çelebi: (sırıtarak) Aman babacığım sahiden geliyor mu? Karagöz: Sen şöyle iyice aç sîneni, hem sıkı dur Çelebi: Gelsin, sînem onun için daima açıktır (başını arkaya doğru eğer) Karagöz: (bir tokat atar) Haydi güle güle git mandıraya (çelebi gider, Karagöz eve girer) bana bak hanım attım tokadı defoldu gitti Rabiş: (içerden) Ellerine sağlık, sana bir kahve pişireyim mi? Karagöz: (içerden) Fena olmaz (Şarkı eşliğinde kekeme gelir) (Sarkı Uşşak, Aksak) Kaçma dîdemden aman ey gülşenim Kekeme: Ge.. ge.. ge.. gele.. ge.. ge.. geldik.. bu..bu..buracığa...da..da..dahi..g..gö..gönlüm...n e..nereciğe..he.hele ye.. yerden.. birta.. taş.. alayım.. daa.. at.. at.. atayım... ba.. ba.. bakayım... yaa.. ya.. yarimin.. pe.. penceresine.. ra.. ra.. rastt... ge.. ge.. gelir mi (yerden taş alır karagözün evine atar) Karagöz: (içerden) Ay amannn.. kafama gene taş geldi (perdeye gelir) Ne attın taşı benim kafama? Kekeme: A.. a.. afedersin.. Karagöz: Sinsilenden başlarım haaa!.. Kekeme: Ta..ta.. taş sa.. sa.. sana mı ge.. geldi Karagöz: Kellegâhıma geldi, hem niye attın taşı? Kekeme: Ba.. baba.. se.. sen bu.. burda.. mıı.. ot..ot.. oturuyorsun Karagöz: Evet burda oturuyorum, ne yapacaksın? Kekeme: Bu.. bu.. buraya.. Üs.. Üsküdardan ha. hasıra.. sıçtının kı.. kızı.. Rabiş ha.. hanım ge.. gelmiş. ta.. ta.. tanır mı.. mı.. mısın? Karagöz: Tanırım ne olacak Kekeme: He.. he.. herkes.. yarini.. almış.. ma..ma.. mandıra sa.sa. safasına gö..gö..götürmüş.. be.. be.. ben de onu. a..a ..alıp ma..ma.. mandıra sa... sa.. safasına.. gö.. gö.. götüreceğim.. Karagöz: Dur haber vereyim (eve girer, içerden) Bana bak hanım Rabiş: (içerden)Buyrun canım Karagöz: (içerden) Bir herif daha geldi, dilinin makinası bozuk, Eyüp vapuruna benziyor, pepepe, dedede Rabiş: (içerden) Ha.. anladım, bizim Üsküdar“daki kunduracı kekeme çelebi. Geçenlerde bir çift kundura yaptırmıştım, parasını istemeye gelmiştir savıver gitsin Karagöz: (içerden)Bu para mara istemiyor Rabiş: (içerden) Ya ne istiyor? Karagöz: (içerden) Herkes yârini almış mandıra safâsına götürmüş, ben de onu alıp mandıra safâsına götüreceğim diyor Rabiş: (içerden)Canım işte parasını istiyor, sav gitsin Karagöz: (içerden)Ben şimdi onu savarım, sen de pırtılarını yavaş yavaş topla (perdeye gelir) Bana bak oğlum, sen onu mandıra safâsına ne ile götüreceksin? Kekeme: A.. a.. Araba ile Karagöz: Araba olmazsa? Kekeme: Fa.. fa.. fayton ile Karagöz: Fayton da olmazsa? Kekeme: Sî.. sî.. sîneme sarar ö.. ö.. öyle.. gö.. gö.. götürürüm Karagöz: Aç sîneni hazır ol Kekeme: ge.. ge.. gelecek mii.. Karagöz: Şöyle kafanı arkaya ver, hah şöyle, (bir tokat atar, kekeme kaçar) Haydi sen de mandıraya (eve girer,ierden) Bana bak Rabiş hanım haydi sen de topla pırtılarını çek arabanı Rabiş: (içerden) A benim güzel kocacığım, ben sana ne yaptım da beni kovuyorsun? Karagöz: (içerden)Senin Üsküdar“da kafese koymadığın esnaf kalmamış, hem bunlar pek alacaklıya benzemiyorlar. gelenler paradan değil Mandıra safâsından bahsediyorlar Rabiş: (içerden)Artık başka kimseler gelmez (ağlar gibi) ne olur beni kovma Karagöz: (içerden)Eğer başka gelen olursa derhal pırtılarını topla Rabiş: (içerden) Peki efendim (Şarkı ile Hımhım Çelebi gelir) (Şarkı Uşşak, Aksak) Arzu ediyor vuslat-ı can bağışlar cânım Hımhım: gele gele geldik buracığa, dahi gönlüm nereciğe. Hele yerden bir taş alayım atayım bakalım yârimin penceresine rast gelir mi (yerden taş alıp atar, Karagözün başına gelir) Karagöz: (içerden) Ay.. aman, kafam delindi (perdeye gelir) Taşı sen mi attın? Hımhım: Afedersin, sana mı rast geldi Karagöz: Bana, hem de kafama geldi, az kalsın tepem patlayacaktı, bana bak senin burnuna ne oldu? Hımhım: Ben anadan doğma hımhımım Karagöz: (eve girer, içerden) Yahuu!.. Rabiş: (içerden) Efendim Karagöz: (içerden) bana şuradan biraz pamuk ver Rabiş: (içerden) Pamuğu ne yapacaksın? Karagöz: (içerden) Sen ver pamuğu (pamuğu burnuna sokarak perdeye gelir, hımhım gibi konuşmaya başlar) Ey oğlum taşı niçin attın? Hımhım: Vay baba sen de hımhım mısın? Karagöz: Evet ben de hımhımım Hımhım: Sen anadan mı hımhımsın, yoksa babadan mı hımhımsın? Karagöz: (Burnundaki pamuğu çıkararak) Ben ne anadan hımhımım, ne de babadan hımhımım, şimdi söyle bakalım taşı niçin attın? Hımhım: Buraya Üsküdar“dan hasıra sıçtının kızı Rabiş hanım adında biri geldi mi? Karagöz: Geldi ne olacak? Hımhım: Herkes yârini almış mandıra safâsına götürmüş, ben de onu alıp mandıra safâsına götüreceğim Karagöz: Rabiş hanıımm (kendi kendine: ) hanımlar götürsün inşallah Rabiş: (içerden) Buyurun efendim Karagöz: (içerden) Bu sefer de burnu tıkalı bir herif gelmiş seni çağırıyor Rabiş: (içerden) Ne yapacakmış beni? Karagöz: (içerden) Mandıraya götürecekmiş Rabiş: (içerden) Haa anladım, bizim hımhımzâde gelmiş. Bu adam Üsküdar“da manifaturacıdır, benden beş on kuruş alacağı var onu istemeye gelmiştir, savıver gitsin Karagöz: (içerden) Hep alçaklar mandıra safâsıyla mı para isterler Rabiş: (içerden) Onlar nazik adamlardır, öyle isterler, savıver gitsin Karagöz: (içerden) Olur (perdeye gelir) Oğlum sen onu mandıraya ne ile götüreceksin? Hımhım: Araba ile Karagöz: Araba olmazsa? Hımhım: Faytonla Karagöz: Fayton olmazsa Hımhım: Sîneme sarar öyle götürürüm Karagöz: Aç sîneni öyle ise Hımhım: Aman babacığım geliyor mu? Karagöz: Sen aç sîneni, hem de sıkı dur Hımhım: Neden? Karagöz: Rabiş hanım hızlı gelir de ondan, (Hımhımın kafasını geriye iter) Hah şöyle sıkı dur geliyor Hımhım: Sînem onun için daima açıktır, hemen gelsin Karagöz: (bir tokat atarak) Haydi cehenneme.. (Hımhım kaçar) Şimdi karıyı sepetlemeli (eve girer) Bana bak Rabiş misin nesin, anlaşıldı Üsküdar“da hasıra sıçmışsın, burada da kilimleri berbat edeceksin, haydi bakalım pırtını topla çık kapıdan dışarı Rabiş: (içerden)A benim güzel kocacığım, sende hiç merhamet yok mu, böyle gece yarıları benim gibi bîçare genç, güzel dilberi, edâlı, şiveli, cilveli bir kızı nasıl kıyarsın da sokaklara atarsın? Karagöz: (içerden, ağzını şaplatarak) Böyle kendini methetme, ağzım sulandı. Haydi otur bakalım, inşallah başka gelen olmaz Rabiş: (içerden) Olmaz efendim olmaz (Türkü ile Tiryaki gelir) (Türkü Isfahan, Çifte sofyan) Fesliyen ektim gül bitti Tiryaki: Gele gele geldim buracığa, dahi gönlüm nereciğe, hele yerden bir taş alayım atayım, bakalım yârimin penceresine gelir mi?.. (yerden taş alıp atar) Karagöz: (içerden) Aman ay vah, beynim delindi (perdeye gelir) Vay sen mi attın taşı pinpon herif Tiryaki: Eyvah sana mı geldi, kusura bakma (ayakta uyumaya başlar) Karagöz: Ay herif uyudu, Bana bak hey hemşeri uyan uyan Üsküdar“da sabah oldu Tiryaki: Bir miktar hâbe varmıştım, Üsküdar dedin de aklıma geldi, buraya Üsküdar“dan hasıra sıçtının kızı Rabiş hanım nâmında tâife-i nisâdan biri geldi mi? (horlayarak uyumaya başlar) Karagöz: Üsküdar“da Nisan ayında tahin yiyen Rabiş hanım geldi mi diyor. Hem de uyuyor (dürterek) Hey hemşeri, ihtiyar uyuma be Tiryaki: Ha ne diyordum, evet ol dilberi ranâ, afet-i devrân, mahbube-i zamân, hilâl kaş, çeşmi siyah, al yanaklı kiraz dudaklı Rabiş hanımefendi acep geldi mi? Karagöz: Sen uyurken geldi, baktı sen uyuyorsun savuştu gitti Tiryaki: Eyvah, hangi canibe gitti? Karagöz: Şu arkadaki camiye gitti Tiryaki: Aman derhal yetişeyim (gider) Karagöz: Haydi uğurlar olsun (eve girer) Rabiş: (içerden) Yahucuğum sokakta kiminle konuşuyordun? Karagöz: (içerden) İhtiyar bir herif gelmiş, ballandıra ballandıra seni sordu, ben de camiye gitti dedim, koşarak gitti Rabiş: (içerden) Merak ettim de (Türkü söyleyerek Yahudi gelir) (Türkü Hüseyni, Düyek) Balat kapusundan girdim içeri Yahudi: Nokari alişveriş, yoktur bir de eğleniş. Tamam üçbuçuk verdi Balad“a yidiş geliş. Eskiler alayım, badana fırçalaru... Karagöz: (pencereden) Ooo, bizim eskici Salamon gelmiş. (aşağıya atlar) Hoş geldin Salamon.. Yahudi: Eee, hoş bulduk Karagöz. Nasilsin bakalim, çoluk çocuk, tavuklar, kediler, sözüm sana eşekler, sipalar nasidirlar? Karagöz: Bana bak ağzını topla tepelerim haa Yahudi: Haydi ağzını topladin, kulaklarini salla bakalim... Karagöz: Bana bak Salamon, yutturma, suratına yumruğu yersin ha.. Yahudi: (tokat yemiş gibi bağırır) Ey, ayayayay amanin can kurtaran yok mu Karagöz: Ne bağırıyorsun be Yahudi: Yormedin mi suratima vurdular Karagöz: Vay yaygaracı kerata vay Yahudi: Bana bak kuzum, buralara Üsküdar“dan hasıra sıçtının kızı Rabiş hanum yelmiş mi? Karagöz: Gelmiş ne olacak Yahudi: Yelmiş he, maşallah maşallah, ona soyle esyici Salamon yelmiş de Karagöz: Sen ondan ne istiyorsun? Yahudi: Ben ona eski feraceler parasini vermedi Karagöz: Kaç para istiyorsun ondan? Yahudi: Yellibeş kuruş Karagöz: Hepsi hepsi beş kuruş mu? Yahudi: Nasil beş kuruş, yellibeş kuruş Karagöz: Ya kadının parası yoksa? Yahudi: Yelsin mandira safasına yideriz Karagöz: Onu mandıra safasına ne ile götüreceksin? Yahudi: Ondan kolay ne var, torbama kor yotururum Karagöz: Aç torbanı geliyor Yahudi: Aman aman çabuk yelsin Karagöz: (bir tokat atarak) Haydi uğurlar olsun (yahudi gider, karagöz eve girer) Yahu aç kapıyı!.. Rabiş: (içerden) Gene nerelerdeydin Karagöz: (içerden) Sen Üsküdar“da tongaya koymadık kimse bırakmamışsın Rabiş: (içerden) Gene kim geldi Karagöz: (içerden) Eskici Salamon geldi, sen ondan ferace almışsın parasını ister Rabiş: (içerden) Verdin mi? Karagöz: (içerden) Verdim ya!.. Rabiş: (içerden) Nasıl verdin? Karagöz: (içerden) Bir tokat attım suratına gitti gider Rabiş: (içerden) Oh eline sağlık kocacığım (Türkü söyleyerek Beberuhi gelir) (Türkü Sabâ, Sofyan) Vardım halebe bindim dolaba Beberuhi: Bana adıyla sanıyla altıkulaç beberuhi derler Karagöz: (pencereden bakarak) Bu da kim be (aşağıya atlar) Sen de kimsin be? Beberuhi: Vay sen beni tanımadın mı? Karagöz: Senin adın ne? Beberuhi: Bana adıyla sanıyla altıkulaç beberuhi derler Karagöz: Ulan senin neren altı kulaç, beşbuçuğun palavra Beberuhi: Sen kimsin? Karagöz: Benim adım karagöz Beberuhi: Merhaba karagöz amca, nasılsın iyi misin, hoş musun, dolu musun boş musun, karga mısın kuş musun Karagöz: Bu aptal be!.. bana bak burada ne arıyorsun? Beberuhi: Buraya benim Rabiş hanım amcam gelmiş gördün mü Karagöz: Ulan hem hanım hem amca olur mu Bebruhi: Olmaz olur mu aptal enayi, önce o benim hanım teyzemdi, sonra hastaneye gitti geldi hanım amcam oldu. Ha ha ha , hoşuma gitti meraba Karagöz: Vay canına, sonra daha ne oldu Beberuhi: Annem sana selam söyledi, bana on para vereceksin Karagöz: On parayı ne yapacaksın Beberuhi: İğne alacağım, torba dikeceğim, taş toplayacağım, hamam yapacağım Karagöz: Sonra daha neler yapacaksın Beberuhi: Hamamda senin kel başını yıkayacağım Karagöz: (bir tokat atarak) Defol şuradan aptal sen de (eve girer) Rabiş: (içerden) Canım gene nerelerdeydin Karagöz: (içerden) Bir aptal gelmiş, bir takım saçma sapan laflar etti Rabiş: (içerden) Sen de dinledin değil mi Karagöz: (içerden)Attım tokadı defoldu gitti Rabiş: (içerden) Beni sormadı mı? Karagöz: (içerden) Sordu, hem dedi ki Rabiş hanım amcam nerede dedi. Ulan dedim, hem hanım hem amca nasıl olur dedim, önceden Rabiş hanımdı, hastaneye gitti geldi hanım amca oldu dedi. Ben de tokat attım defoldu gitti Rabiş: (içerden) Çok iyi etmişsin eline sağlık Karagöz: (içerden) Ben biraz yatacağım, zira çok yoruldum Rabiş: (içerden) Güle güle yat, güle güle kalk (Türkü söyleyerek Tuzsuz Deli Bekir gelir) (Türkü Şehnaz, Evsat) Nice sevmeyeyim a dostlar aman bir acaip dili var Tuzsuz: (bir nâra atarak) Eyyy gidi felek, ey gidi felekkk!... Rabiş: (içerden) Yahuuu Karagöz: (içerden) Huuu Rabiş: (içerden) Kalk bak, galiba yangın var, bekçiler bağırıyor Karagöz: (pencereden bakarak) Bekçi baba yangın nerde? Tuzsuz: (nâra atarak) Eyyytt ulan avrat!.. Eyyt ulan avrat!.... Karagöz: (içeri girerek) Anladım!... Rabiş: (içerden) Yangın neredeymiş? Karagöz: (içerden) Avrat pazarındaymış Tuzsuz: (nâra atarak) Eyyy gidi felekkk!... Ey gidi felek!.... Karagöz: (içerden) Dur bakalım bu da kim (perdeye gelir) Ne bağırıyorsun, burası meyhane mi? Tuzsuz: Vay kafadar sen buralı mısın? Karagöz: Hayır buralı değilim Eskizağralıyım Tuzsuz: Buraya Üsküdar“dan hasıra sıçtının kızı Rabiş adında bir avrat geldi mi? Karagöz: Dur sorayım (eve girer, içerden ) Bana bak karı, dışarıya suratının bir tarafı yangın yerine dönmüş, bir tarafını da neye benzetirsen benzet. Bir elinde saldırma, bir elinde şarap şişesi, bulut gibi sarhoş bir herif gelmiş seni soruyor Rabiş: (içerden) Eyvah benim kocam gelmiş Karagöz: (içerden) Nee!.. Hani kocan boşamış sokağa atmıştı seni? Rabiş: (içerden) Kov gitsin Karagöz: (içerden) Bu pek kovulacak şeylerden değil (perdeye gelir) Gelmiş ne olacak? Tuzsuz: Git o yâre selam söyle taksın takıştırsın da gelsin Karagöz: Olur (giderken) Tuzsuz: Gel Karagöz: ..dim (geri döner) Tuzsuz: İpekli ferâcesini giysin, şemsiyesini alsın da gelsin Karagöz: Gelsin.. (giderken) Tuzsuz: Gel Karagöz: ..dim (geri döner) Tuzsuz: O yâre benden selam söyle, gözlerine sürmeler çeksin, gerdan kırarak gelsin Karagöz: Gelsin (giderken) Tuzsuz: Güzel kokular sürünsün, kırıta kırıta gelsin Karagöz: Gelsin (giderken) Tuzsuz: Gel.. Karagöz: Gelemem artık (eve girer, içerden) Hadi bakalım herif seni istiyor Rabiş: (içerden) Gidip bakayım ne istiyormuş (perdeye gelir) Vay yiğidim, şahbazım, hoş geldiniz safalar getirdiniz Tuzsuz: Hoş bulduk,senin buralarda ne işin var? Rabiş: Şuracıkta bir ufacık ev buldum Tuzsuz: Bahçesi falan var mı?.. Rakı içecek balkonu var mı? Karagöz: (içerden) Zıkkımın kökünü iç Rabiş: Pek o kadar büyük değilse de ikimize yetişir Tuzsuz: Öyleyse geliyorum Rabiş: Buyurun efendim buyurun (eve gelir) Karagöz: (içerden) Ulan eve getirme o herifi Rabiş: (içerden) Ziyanı yok canım, bir iki tek atar gider Karagöz: (içerden) Ya ben nereye gideyim Rabiş: (içerden) Sen şimdi şu gusülhâneye gir, o içer içer sızar. Tutar kapı dışarı atarız vesselam Karagöz: (içerden) Olur gireyim (girer) burası da pek pis kokuyormuş Tuzsuz: Aşk-ı yâran, muhabbet-i cânan, ben de gidiyorum yar aşkına ya heyy (eve girer) Nâzenînim sofralar kurulsun, mezeler hazırlansın, seninle şöyle karşı karşıya çakalım Karagöz: (gusülhâneden) Ziftin pekini iç Tuzsuz: (içerden) Ben seni ararken çok terledim, vücudum fena halde ter kokuyor, bana bir kazan su ısıtsan şuracıkta yıkanıversem olmaz mı Rabiş: (içerden) Çok iyi olur, hemen ocağı yakayım, bir kazan su ısıtayım Tuzsuz: (içerden) Kazanın altına odunu bolca koy, su fıkır fıkır kaynasın, ancak vücudum öyle temizlenir Karagöz: (gusülhâneden) Herif burada beni ıstakoz gibi haşlayacak, ben şuradan yavaşça savuşayım vesselam. (perdeye gelir) Oh yarabbi şükür, şurada oturur ortalığı dinlerim (kapının önüne oturur) Tuzsuz: (içerden) Haydi bakalım, rakılar gelsin, sazlar çalsın, sen de zilleri tak Karagöz: Vay canına bizim ev meyhaneye döndü Rabiş: (içerden) Mahalle arasında saz olmaz, sonra bizi basarlar Tuzsuz: (içerden) Kimin haddine düşmüş basmak, bana adıyla sanıyla Tuzsuz Deli Bekir derler, ben adamın kellesini uçururum Karagöz: Vay canına, herif tatsız tuzsuzmuş Rabiş: (içerden) Yiğidim, şahbazım ne olur ne olmaz buradan uzaklaşalım Tuzsuz: (içerden) İyi aklıma getirdin, herkes yârini almış mandıra safâsına götürmüş, biz de oraya gideriz, sonra da eğleniriz olmaz mı? Rabiş: (içerden) Hay hay efendim gidelim Tuzsuz: (içerden) Giy ferâceni çık dışarı Rabiş: (içerden) Çıkıyorum efendim Karagöz: Ben size şimdi mandırayı gösteririm, gideyim şu hımhım burunsuzu, kekemeyi, arsız altı kulacı, sinyor sıkıntıyı, uyku tulumunu toplayım, siz görürsünüz şimdi. (dışarıya doğru bağırır gibi) Bana bakın hımhım, burunsuz, birbirinden uğursuz, altı kulaç, beş buçuğu palavra, salamon, uyku tulumu neredesiniz hepiniz buraya gelin, (önde memiş çelebi, sıra ile kekeme, hımhım, tiryaki, yahudi, beberuhi gelirler) Bana bakın bizim eve Tuzsuz Deli Bekir sarhoş geldi, Bu herifi kapı dışarı atacağız. Hazır mısın memiş çelebi, kekeme çelebi, hımhım çelebi? (her üçü de hazırız der) Sen tiryaki baba? (tiryaki uyur) bana bak hey uyuma be!.. Seni de biz adam diye çağırdık Tiryaki: Uyumuyorum kulaklarım sende Karagöz: Hangi bende, boyuna horrrrr yapıyorsun, dinle beni bizim eve sarhoş bir herif geldi, onu kapı dışarı atacağız tamam mı? Tiryaki: Hay hay, kuyruğundan tutunca taaaa.. arkadaki viraneliğe kadar atarım Karagöz: (makamla) Atma da çavuş atma, bana bak salamon bu herifi kapı dışarı atacağız Yahudi: Çok yüzel Karagöz: Ya sen ne yapacaksın? Yahudi: Ben pabuçları bırakır kaçarım Karagöz: Hadi ordan tabansız kerata sen de, sen ne yapacaksın altı kulaç? Beberuhi: Hah hah hah ben de adamın ağzından girer burnundan çıkarım Karagöz: Ulan herif iki tarafı da tıkar sen de içerde ağustos böceği gibi patlarsın Matiz: (içerden) Haydi nâzenînim çık dışarı Rabiş: (içerden) Çıkayım efendim (kapının önüne çıkar) Aaaa!.. (geri gider, içerden) Aman efendim kapının önü etten kale kesilmiş bütün mahalleli oraya toplanmış Tuzsuz: (içerden) Ben şimdi onların hadlerini bildiririm Karagöz: Bana bakın sıkı durun geliyor ha!.. hemen gelir gelmez yakalayalım (hepsi birden) hay hayyy Matiz: (içerden bir nâra atarak) Kimmiş o kapının önünde hırlayanlar, savulun bakayım oradan Karagöz: Bana bakın geliyor, hemen yakalayalım (bütün mahalleli sessizce kaçarlar, bakar ki hepsi kaçmış) ben ne duruyorum bana da allahaısmarladık (gider) Tuzsuz: Haydi nâzenînim kimseler kalmadı, doğru mandıra safâsına ya hey (giderler) Karagöz: (perdeye gelir) Amma tabansız şeylermiş haa, kaçarken kimi medilini düşürmüş, alayım şunu (yere eğilir kalkar) tiryaki de çubuğunu düşürmüş (onu da alır) of.. bu da pis pis kokuyor, yemiş çelebi de para kesesini düşürmüş, kekeme çelebi de galiba nüfus kağıdını düşürmüş Aaaa!.. Altıkulaç külahındaki püskülünü düşürmüş (onları da alır, son alarak yerde bir şeyler ararken Hacıvat gelir, Hacıvat“ı yakalar) hah.. hımhımın hamam bohçası da düşmüş, bunu da alayım Hacıvat: Aman birader ben hamam bohçası değilim Karagöz: Sen miydin?.. İdare fitilli, mum bacaklı herif Hacıvat: Aman birader nedir bu işler? Karagöz: Kafanı kırsın geyiklerle keşişler (tokat atar) Hacıvat: A birader ne vurursun elin kırılsın Karagöz: Ekler kenetler gene vururum (tokat atar) Hacıvat: Hoş olsun külhani, yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman (gider) Karagöz: Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola, eh Hacıvat bir dahaki oyunda yakan elime geçerse vayyy halineee.. (çıkar, arkada yanan ışığın sönmesiyle oyun sona erer. Not: Mandıra safâsı klasik Karagöz oyunlarından biridir. Önemli olan oyunu yazılı olduğu şekliyle ezberleyip oynatmak değildir. Önemli olan karagöz oyunlarının en temel özelliği olan doğaçlama geleneğini kullanarak oyunun temel örgüsünü bozmadan uygun yerlerine güncel espriler ve motifler ekleyerek ilgi çeker bir hale getirmektir. Bu metinde örnek olarak kullanılmış olan müzikler de değiştirilip seyircinin ilgisini çekebilecek güncel müzikler kullanılabilir, ancak kullanılacak müziğin ilgili tiplemelerin genel karakteristiğine uygun olması gerekir. Mandıra safası oyununun tam metni Mehmet Muhittin Sevilen“in (Hayâlî Küçük Ali) yazdığı Milli Eğitim Basımevi tarafından 1969 yılında basılmış Karagöz adlı kitabından alınmıştır. |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|