02-19-2009, 13:48 | #1 |
Kilis Mevlevihane ve Dergâhları
Kilis Mevlevihane ve Dergâhları
Mevlevihane (Merkez) Kilis Tekke Mahallesi’nde, Hükümet Konağı’nın doğusunda bulunan Mevlevihane giriş kapısı üzerindeki kitabesinin son satırı Ebcet hesabına göre Mevlevihane’nin1894 yılında yapıldığını göstermektedir. İbrahim Hakkı Konyalı ise, kitabe tarihinin 1525 olduğunu belirtmektedir. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir: “Zikir ocağı, aşıklar evi, fazilet kaynağı, sâlikler konağı, âşıkların etrafında döndükleri Kâbe gibi âbıtlarin karargâhı ve dergâhı olan bu eseri, gelenlerin sığınağı olarak, yiğit, kâmil vasıflara sahip Subuhi Dede, zamanın padişahı ve müminlerin emiri II.Abdülhamid el-Murtaza’nın yardımlarıyla, malını ve bütün himmetlerini sarf ederek burayı oturulacak bir hale getirdi. Sabredip Rabbine güvenerek iş görenlerin mükâfatı ne güzeldir.Ayetini okuduk. Tarihi düşüren Râmiz dedi ki: Buraya güven içinde esenlikle giriniz”. Evliya Çelebi de bu Mevlevihane’den söz ederek bu konuda bazı bilgiler vermektedir: “Cümleden mükellef binâ-ı cedid Canboladiye kethüda yeri Ali Ağa’nın hayratıdır. Dört tarafı gül, gülistan ile müzeyyen ve havuz ve şadırvan sebilleri ile piraste bir Mevlevihane’dir.” Evliya Çelebi’nin burada asitane olarak söz etmesi dikkate alındığında Mevlevihane’nin şeyh ve derviş yetiştiren büyük bir dergah olduğu da anlaşılmaktadır. Mevlevihane arşiv belgelerinden öğrenildiğine göre suyunu Abdullah isimli bir kişi 1639’da getirmiştir. Ayrıca İbrahim Hakkı Konyalı’nın sözünü ettiği ancak, günümüze gelemeyen kubbedeki bir kitabede de 1890 yılında onarıldığı anlaşılmaktadır. Mevlevihane’nin yapım kitabesi bulunmamaktadır. Günümüze gelebilenler ise onarım kitabeleridir. Canbolat Paşa’nın Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde bulunan arşivindeki 1553 tarihli vakfiyesinde sözünü ettiği ve cami ismi verilen tekkenin bu Mevlevihane olduğu sanılmaktadır. Kilis Tapu ve tahrir Defterlerindeki 1584 tarihli bir notta da Canbolat paşa’nın Kilis’te bir tekke yaptırdığı belirtilmiştir. Büyük olasılıkla bu tekke Mevlevihane’dir. Canbolat paşa’nın Kilis Sancak Beyliği’ne 1535 yılında atandığı göz önüne alınırsa Mevlevihane’nin de bundan sonra, 1535-1553 yıllarında yapıldığı anlaşılmaktadır. Mevlevihane’den günümüze yalnızca semahanesi gelebilmiştir. Mevlevihane’nin semahane çevresindeki diğer yapıları günümüze ulaşamamıştır. Semahane muntazam kesme taş, beyaz ve sarımtırak taştan yapılmıştır. Bu nedenle de buraya halk arasında “Ak Tekke” ismi verilmiştir. Semahane kare planlıdır. Batı cephesinde biri kapı olmak üzere, altta dikdörtgen çerçeveli dört, üstte de yuvarlak kemerli dört alçı pencere bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerine de alçı şebekeli yuvarlak bir pencere yerleştirilmiştir. Alt sıra pencereler ile giriş kapısı siyah ve beyaz taşların alternatif olarak kullanılması ile hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Alt sıra pencerelerin üzerlerine sağır kemerlerden oluşmuş birer alınlık yerleştirilmiştir. Bu pencere sistemi güney cephede de aynen uygulanmıştır. Bu pencereler altta ve üstte ikişer tane olmak üzere dört adettir. Semahanenin doğu cephesinde batı ve güneyde olduğu gibi nişler bulunmamaktadır. Burada da altı pencere vardır. Semahane batı, güney ve doğu cephelerindeki 21 pencereden ışık almakta olup, içerisi oldukça aydınlıktır. Ana mekanı örten kubbe L şeklindeki paye üzerine oturtulmuştur. Birbirlerine sivri kemerlerle bağlanan bu payelerin üzerlerinde mukarnaslı tablalar bulunmaktadır. Kubbeye geçiş üçgenlerle sağlanmıştır. Kubbe onikigen yüksek bir kasnak üzerindedir. Mukarnas bezemeli bir friz buradaki pencereleri çepeçevre kuşatmıştır. Bu kasnağın her cephesine yuvarlak kemerli birer pencere yerleştirilmiştir. Semahanenin dört köşesine ayrıca dört küçük kubbe yerleştirilmiştir. Bu kubbeler iki taraftan kemerlerin yardımı ile ana kubbeyi taşıyan ayaklara bağlanmıştır. Semahanenin kuzey tarafına ahşap mutrıp yerleştirilmiştir. Bu mutrıba kuzeybatı köşedeki bir kapıdan çıkılmaktadır. Semahanede çok fazla olmamakla beraber bezemeye yer verilmiştir. Özellikle batı ve güney cephede siyah ve sarı renkli taşlar alternatifli olarak kullanılmış ve cephelerdeki nişlerin üzeri de mukarnaslarla doldurulmuştur. İç mekandaki bezeme kubbe ve mihrapta görülmektedir. İbrahim hakkı Konyalı’nın sözünü ettiği kubbe ve kasnaktaki yazılardan hiç birisi günümüze gelememiştir. Büyük olasılıkla bu yazılar Mevlevihane’nin 1971 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan onarımı sırasında ortadan kaldırılmıştır. Günümüzde bezeme olarak kubbede kasnağı çepeçevre dolanan mukarnaslı bir friz bulunmaktadır. Mihrap sivri kemerli olup, üzeri koyu mavi, açık yeşil, sarı ve koyu yeşil renkte boyanmış, üzeri de mukarnaslarla doldurulmuştur. Mukarnasların bitiminde palmet, dal ve yaprak motiflerinden oluşan bitkisel bir friz bulunmaktadır. Bu bezeme XVIII.yüzyılın başlarına ait barok ve rokoko intibaını vermektedir. Şurahbil Zaviyesi (Merkez) Kilis Demirciler Mahallesi’nde, Karataş Tepesi’nde bulunan bu zaviyenin yapım kitabesi bulunmamaktadır. Günümüze gelebilen kitabelerin hepsi onarım kitabesidir. Zaviyenin ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Zaviyenin haziresindeki Şurahbil bin Hasene gerçekten burada gömülü ise, bu zaviyenin de Türklerin Anadolu’ya yerleştiklerini ortaya çıkarmaktadır. Osmanlı arşivlerindeki 1617 tarihli bir belgede bu zaviyenin ismi geçmektedir. Evliya Çelebi de bu dergâhtan söz etmektedir. Bu da zaviyenin XVII.yüzyılın ilk yıllarında bulunduğunu göstermektedir. Daha önceki dönemi ile ilgili kesin bilgi bulunmamaktadır. Dergâhın banisi ve mimarı hakkında da bir bilgi bulunmamaktadır. Zaviyenin Şurahbil’e ait olduğu söylenen mezarın yanındaki mescit zamanla doğuya doğru genişletilmiş, avlusunun çevresine diğer yapılar da yerleştirilerek dergah ortaya çıkarılmıştır. Zaviye avlusu ile birlikte 27.85x24.10 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Avlunun üç tarafında üç eyvan, güneydoğu köşesinde mescit, güneydeki eyvanın batısında türbe, doğusunda da mutfak ve kiler, kuzeyinde de derviş hücreleri bulunuyordu. Zaviyenin doğusundaki eyvan mutfak, kiler ile kuzeydeki hücrelerin, eyvanın avluya bakan cepheleri muntazam kesme taştan yapılmıştır. Dış cephelerde moloz taşa yer verilmiştir. Mescit ile batısındaki eyvan ve türbe yine düzgün kesme taştan yapılmıştır. Buradaki bir kitabeden 1902 ve 1913 yıllarında bu bölümlerin onarıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre zaviyenin en eski bölümleri avlunun kuzey ve doğu kanadıdır. Zaviyenin dikdörtgen planlı avlusunun girişi batı yönündedir. Bu avlunun güneydoğu köşesinde 14.40x4.15 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı mescit bulunmaktadır. Tek sahınlı bu mescidin giriş kapısı üzerinde Kilis Ağası, Hüseyin Ağa’nın 1913 yılında yaptığı onarımı gösteren bir kitabe bulunmaktadır. Mihrabın kuzeyindeki bir kapıdan da sağ tarafta Şurahbil’e ait olduğu sanılan türbe bulunmaktadır. Mihrabın önünde kare mekanlı bir mekan meydana getirilmiş ve üzeri küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbe beşik tonozların ve sivri kemerlerin yardımıyla yan duvarlar üzerine oturtulmuştur. Kubbe kasnağı içten yuvarlak, dıştan da sekizgendir. Bunun dışında kalan bölümler ise beşik tonozlarla örtülmüştür. Mihrap mescidin güney duvarının kenarındadır ve dışa doğru çıkıntı yapmıştır. Mihrabın bir özelliği bulunmamaktadır. Buradaki bir kitabeye göre de bu bölüm 1902 yılında onarılmıştır. Türbeye batıdan girilmektedir. Üzeri çapraz tonozlarla örtülmüştür. Bir büyük, bir de küçük pencere ile içerisi aydınlatılmıştır. İç kısmında bezeme elemanına rastlanmamaktadır. Türbenin batısında 1960 yıllarında yapılan minare bulunmaktadır. Mescidin kuzeyindeki sivri kemerle avluya açılan eyvanın kuzeyinde kiler ve mutfak yer almıştır. Zaviyenin helaları avlunun kuzeydoğusuna yerleştirilmiştir. Şeyh Efendi Tekkesi (Merkez) Kilis Bölük Mahallesi, Kurtağa Caddesi’nde bulunan bu tekkenin banisi Şeyh Abdullah Sermest Efendi’dir. Bu derg3ahı 1858-1859 yıllarında yaptırmıştır. Ölümüne kadar da burasının şeyhliğini üstlenmiştir. Sermest Efendi 1819 yılında Kilis’te dünyaya gelen Hacı Mehmet Efendi’nin oğludur. Nakşibendi tarikatı’na bağlı olup, bu dergaha Baytazzade hanını, bu hanın etrafındaki 18 dükkanı, bir kahvehaneyi ve bir de fırını vakfetmiştir. Dergah geniş bir bahçenin doğusunda bulunmakta olup, ayrıca altı derviş hücresi, bir zikir evi (mescit), şeyhin selamlığı ve bahçenin güneybatı köşesinde de türbesi bulunmaktadır. Dergahın yapımında kesme taş ve moloz taş kullanılmıştır. Bugünkü Kurtağa Caddesi’ne açılan basık kemerli bir kapıdan girilen tekkenin sivri kemerli kapısı üzerinde yapım kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabede; Habbezâ dergâh-ı feyz câh-i ali dil-pesend Asıtani sâye bahş-i tâk-ı gerdun-ı bülend İntisab-ı hâk-ı bâb-ı devlet-i bi-irtiyâb Salikâni kurb-i vasl-ı Hak’tan eyler behre-mend Himmet-i pirânla yazdım Zihniyâ tarihini Nevbinâ a’lâdır vâlâ-yı şâh-ı Nakşibend Tarihuhu 1275 (1858) yazılıdır. Derviş hücreleri üzerindeki selamlığa avludaki dehlizin karşısına gelen yerdeki merdivenlerden çıkılmaktadır. Bu dehlizin güneyinde derviş hücreleri bulunmaktadır. Bu hücrelerin basık kemerli kapıları, basık kemerli birer pencereleri bulunmakta olup, avluya açılmaktadırlar. Avlunun güneydoğu köşesinde bulunan mescidin küçük bir son cemaat yeri vardır. Basık kemerli bir kapıdan caminin ibadet mekanına girilmektedir. Bu kapı üzerinde de bir kitabe vardır. Bu kitabede; Ya Hazreti müceddid-i elf-i sâni Hakka ki kıldı himmet-i pir-i keramet ârâ Bu dergâh-i reşâdet a’lâdan oldu a’lâ Hak-ı dûrri dem-a-dem takbil gâh-ı âlam Huld-ı berinden akdem ehl-i sulûke me’vâ İlham ile yazıldı zihni bu tamam tarih Bab-ı Hüdâyı zîba dergâh-ı feyz-i ‘ulyâ Tarihu 1276 (1859) yazılıdır. Mescit 7.00x6.20 m. ölçüsünde olup, iki sivri kemerle iki sahna ayrılmıştır. İçerisi ikisi batı, ikisi de güney cephede olan basık kemerli dört pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrap son derece basit bir niş şeklindedir. Tekkenin banisi Şeyh Abdullah Sermest Efendi ölünce tekkenin avlusuna yapılan türbeye gömülmüştür. Bu türbe dikdörtgen planlı, 12.10x6.80 m. ölçüsünde düzgün kesme taştandır. İki ayrı mekandan meydana gelen türbenin batıdaki bölümü kubbe ile, doğudaki bölümü de çapraz tonozla örtülmüştür. Kuzey cephedeki kapıdan girilen türbede Şeyh Abdullah Sermest Efendi’nin ailesine ait yedi sanduka bulunmaktadır. Kubbeli mekanda da Şeyh Abdullah Sermest Efendi’nin büyük sandukasının yanında dört sanduka daha bulunmaktadır. Bu türbe 1987 ve 1990 yıllarında iki kez onarılmış, son onarımında içerisi çinilerle kaplanmıştır. Kilis’te arşiv belgelerinden öğrenildiğine göre, günümüze gelemeyen zaviyeler ve tekkeler bulunmaktadır. Bunlar; Parsa Hatun Zaviyesi, Şemun Nebi Zaviyesi, Revhaniye Zaviyesi, Şeyh İyd Zaviyesi, Bekir Dede Zaviyesi, Hz.Talha Zaviyesi, Şeyh Ahmet Zaviyesi, Şeyh Kırbaç Zaviyesi ve Şeyh Yusuf Zaviyesi’dir. Ayrıca Şeyh Muhammed Arabi tekkesi, Şeyh Muhammed Simati Tekkesi, Şeyh Muhammed Ensari Tekkesi de günümüze gelememiştir. |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|