|
Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz. |
|
Seçenekler | Stil |
|
11-29-2007, 12:17 | #1 |
KEŞKE İRAN OLABİLSEK! M.Bedri Gültekin
KEŞKE İRAN OLABİLSEK! (2)
Konumuza geçen hafta bıraktığımız yerden devam ediyoruz. İran neredeyse 20 yıla yaklaşan bir süredir Batı Dünyası’nın ambargosuyla yaşıyor. Ama emperyalizmin ambargosu İran’ı, bugün neredeyse her alanda kendi kendine yeten bir ülke haline getirmiş bulunuyor. Aydınlık dergisi Ağustos tarihli sayısında bu konuyu ele aldı ve “Ambargoların ihya ettiği ülke” başlığı ile konuyu işledi. Gerçekten de böyle olmuştur. İran, günümüzde hiçbir ülkenin emperyalizme karşı çıkmadan ekonomik alanda gelişemeyeceğinin, bir sanayi ülkesi olmak yolunda adım atamayacağının gözümüzün önündeki somut örneği olarak durmaktadır. Türkiye ise tersi bir örnektir. 1950’li yıllarda kendi uçağını yapan, bütün temel sanayisini kurmuş ve dünyada kendi kendine yeterli yedi ülkeden biri olan Türkiye’nin bugün bulunduğu yer üzerine fazla söz söylemeye gerek yok. Sanayi İran geçen yıl Türkiye’ye otomobil, Türkmenistan’a kamyon, Venezuela’ya ise traktör ihraç etti. Bu ülkede yılda 207 milyar kilovatsaat elektrik üretiliyor. Üretim her yıl yüzde 8 büyüyor. Ermenistan ve Azerbaycan’a elektrik ihraç ediliyor. Türkiye, Pakistan ve Hindistan’a ise ihraç etmeye hazırlanıyor. Yakın gelecekte Irak’ta bir elektrik santrali kuracak. Nano teknoloji konusunda büyük bir atılım yapmış bulunuyor. Yetkililer İslam ülkeleri arasında bu konuda birinci olduklarını söylüyorlar. Hedefleri 10 yıl içinde Dünyada, bu konuda en ileri 15 ülke arasında yer almak. Türkiye ise bütün temel sanayini, Cumhuriyet Devrimi’nin atılım yıllarında 1930’larda kurdu. 1990 sonrasında ise, bu sanayinin ağırlıklı bölümünü, özelleştirmelerle elinden çıkardı. Savunma sanayii Hiç şüphe yok ki İran en büyük gelişmesini savunma sanayi alanında gösterdi. Önce Irak ile olan savaş, ama daha önemlisi 1990’lı yıllardan sonra adım adım büyüyen ABD tehdidi, İran’ın bu alanda “Devrim” olarak nitelendirebileceğimiz büyük gelişmeler kaydetmesine yol açtı. İran bugün, savaş uçağı, tank, top, füze, denizaltı ve savaş gemisi üretiyor. Savunma teknolojisi alanında büyük gelişmeler gösterdi. Elinde bin ila ikibin kilometre menzilli 6 bin füze bulunuyor. Basına yansıyan haberlerden, İran’ın daha uzun menzilli füzeler de ürettiğini de biliyoruz. Türkiye’nin ise belki de kendisine ait olmasıyla övünebileceği tek sanayi dalı savunma sanayisidir. Bu da emperyalizmin ambargosu sayesinde mümkün olmuştur. 1974 Kıbrıs harekâtı sonrası uygulanan ABD ambargosu Türkiye’yi, kendi savunma sanayisini kurmaya yöneltti. Son yıllarda maruz kaldığımız emperyalizm destekli ayrılıkçı terör hareketi ise, bağımsız milli savunma sanayisini adeta zorunlu kıldı. Yani bir ezilen dünya devletinde, ülke ve halk adına bir şey yapmak ancak emperyalizme tavır alarak mümkün olabiliyor. Uçak sanayii İran’ın son dönemde tamamen kendi teknolojisiyle ürettiği savaş uçakları Amerikalıların F-5 ve F-18 uçakları ayarında bulunuyor İran Savunma Bakanı Mustafa Muhammed Neccar, pilotsuz uçak, keşif uçağı, saldırı ve intihar uçakları üretiminde de çok ilerde olduklarını açıklıyor. 60 yıl öncesinde Kayseri’deki uçak fabrikasında kendi uçağını üreten, ama bugün bu alanda da tamamen yabancılara bağımlı duruma düşen Türkiye açısından İran’ın son yılarda kat ettiği mesafe, ibretle izlenilecek bir durumdur. Nükleer Teknoloji Dikkate değer bir başka konu da İran’ın Bilim ve Teknoloji alanında gösterdiği gelişmedir. Elbette bu gelişme eğitime verilen önem sayesinde mümkün olmuştur. Ortadoğu ülkeleri içinde eğitime, savunmadan daha fazla pay ayıran biricik ülkedir İran. İran Nükleer teknoloji çalışmalarını tamamen kendi mühendis ve bilim adamlarıyla yapıyor. Bu yıl uranyumu yüzde 8.5 oranında zenginleştirmeyi başardı. Brezilya ile birlikte dünyada nükleer teknolojiye sahip sekizinci ülke olarak kayıtlara geçti. Bugüne kadar 3 bin santrifüj geliştirildi. Hedef ise 50 bin. ABD’nin nükleer enerji çalışmalarını durdurması yönünde yaptığı baskıları göğüsledi. Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, “Nükleer enerji faaliyeti gelecek kuşaklara borcumuzdur” diyor. Tarım Yakın zamana kadar tarımsal ürün alanında da kendine yeterli olamayan İran, bu konuda da büyük atılım gerçekleştirmiş bulunuyor. Bugün İran, kendi kendine yeterli olmanın ötesinde, tarımsal ürün ihraç eden bir ülke durumunda. İran, geçen yıl 2 milyar 100 milyon dolarlık tarım ürünü ihracatı yaptı. Bu yılki hedefi 2.5 milyar dolar. Buğday üretimi 15 milyon ton. Buğday tüketimi ise 13.5 milyon ton. Buğdayını da artık Amerika ve Kanada’dan ithal eden Türkiye açısından ibretlik bir durum daha. Sağlık İran, kendisi için gerekli olan ilacı üretmenin yanı sıra, yılda 65 milyon dolarlık ilaç, 110 milyon dolarlık da ilaç sanayinde kullanılan değerli bitki ihraç ediyor. Türkiye’de ise ilaç sanayi, tamamen yabancıların eline geçti. Kırk yıl önce bütün aşılarını kendi üreten Türkiye, bu alanda da bugün tamamen yabancılara bağımlı. Bu tablo, son yıllarda propagandası hızlandırılan “İran gibi olmak öcüsü”nün kaynağı hakkında yeterli bir fikir veriyordur. |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|