![]() |
![]() |
#1 |
![]() Hunat (Huand) Hatun Külliyesi (Melikgazi)
![]() Külliye Anadolu Selçuklu eserlerinin en güzel örneklerinden biridir. Yapı topluluğu kesme köfeki taşından son derece güzel bir işçilikle yapılmıştır. Cami: Külliyeyi oluşturan yapılardan Cami, kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre 1238 yılında tamamlanmıştır. Buradaki üç satırlık mermer kitabede mealen şöyle yazılıdır: “Bu mübarek caminin inşasını Keykubat oğlu, yüce sultan din ve dünyanın koruyucusu, fetihler sahibi, Keyhüsrev devrinde, Şevval 635 (Mayıs 1238) yılında büyük alim, kanaatkâr, dünya ve dinin yüz akı, hayırlar fatihi, Melike, oğluna emretti. Allah Onun varlığını devamlı kılsın, gücünü arttırsın”. ![]() Mihrap mermer sütuncuklar ve mukarnaslı olup, çevresi geometrik taş oymalarla süslenmiştir. Ayrıca istiridye motifli üç niş de onu tamamlamıştır. Minber döneminin özelliğini taşıyan kündekari tekniğindedir. Ne yazık ki bu minberin üzerindeki yazılardan bir kısmı kazınmış ve boyanmıştır. Caminin doğu ve batıdaki giriş kapıları Klasik Selçuklu üslubunda geometrik motiflerle çevrelenmiş ve abidevi bir görünüş kazanmıştır. Kapıların giriş kemeri üzerinde Kuran’dan alınma ayetlerden oluşan bir friz dolaşmaktadır. ![]() Medrese: ![]() Giriş eyvanının sağındaki mekan medresenin mescidi olarak düzenlenmiştir. Bu yapıda da camide olduğu gibi duvarların köşelerine takviye kuleleri yerleştirilmiştir. Bunlardan kuzey köşesindeki kule prizmatik, diğerleri de silindirik şekildedir. Bu yapı ile ilgili bazı iddialara göre medrese camiden önce yapılmıştır. Günümüze gelebilen izlerden anlaşıldığında göre, eyvanın önündeki tonozla örtülü doğu revakı sonradan buraya eklenmiştir. Daha sonra bu tonoz yıkılmış ve bir daha da yapılmamıştır. Medresenin bezemesi ile dikkati çeken ana giriş kapısı batı yönünde olup, oldukça gösterişlidir. Kayseri’nin İçkale’si yakınında, kalenin önemli kapılarının birisinin karşısında kurulmuş olan medrese son derece itinalı bir işçilik göstermektedir. Medrese eyvanındaki çörtenler aslan başı şeklindedir. Medrese bugün hediyelik eşya çarşısı olarak kullanılmaktadır. Türbe: Huand Hatun Türbesi, Klasik Selçuklu üslubunda yapılmış olan türbe, caminin kuzeybatı köşesinde medrese ile aradaki açıklığın ortasında yapılmıştır. Anıtsal Selçuklu mezar kümbeti olan bu yapıya medreseden eyvanın sağında bulunan dershane içerisindeki bir kapıdan girilmektedir. Dış cephesi oldukça süslü olan türbe kare şeklindeki bir kaide üzerine oturtulmuş kesme taştan sekiz cepheli bir yapıdır. Türbenin her iki yüzünde sivri kemerler olup, bunların iç tarafları kesme taştan düz olarak bırakılmış ve buralara birer pencere açılmıştır. Türbenin sekiz kenarına da üzerleri bezemeli birer bitişik sütun yerleştirilmiştir. Türbe, mumyalık bölümü ile sandukanın bulunduğu mihraplı üst kattan meydana gelmiştir. Üzeri içten kubbe, dıştan da külah ile örtülüdür. Kaidesi mermer mukarnaslı olan kümbetin dış yüzü tamamen taş işçiliğinin güzelliklerini yansıtan bezemelerle kaplıdır. İç mekanda külahın altında Ayetü’l Kürsi yazılı bir yazı frizi çepeçevre dolaşmaktadır. Türbe içerisinde üç sandukadan biri olan Huand Hatun’un sandukası eski bir lahit kapağından yapılmıştır. Sandukanın üzerinde sülüs yazı ile Ayetü’l Kürsi ve üç satırlı kabartma mezar kitabesi vardır. Bu kitabenin mealen anlamı: “Bu kabir, Keykubat oğlu, dünya ve dinin koruyucusu merhum Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev’in annesi, namuslu, saadetli, şehide, takva sahibi, ibadet ehli, dindar, mücadeleci, korunmuş, adalet sahibi, dünyada kadınların sultanı, iffetli, temiz, çağının Meryem’i, zamanının Hatice’si, maruf dost, binlerce mal sadaka veren, din ve dünyanın yüz akı, hanım hanımefendi Mahperi hatun’undur. Allah cümlesine Rahmet eylesin”. Türbe içerisindeki diğer sandukalardan birisi torunu Selçuk Hatun’a aittir. Selçuk Hatun 1284 yılında ölmüştür. Mezarının başındaki kitabenin mealen anlamı şöyledir: “Esirgeyen bağışlayan Allah’ın adıyla bu kabrin sahibi Keykubat oğlu, şehit sultan Keyhüsrev’in 1284 yılında ölen kızı Selçuki Hatunun’dur”. Türbedeki üçüncü mezar horasan sıva ile yapılmış olup, kitabesi olmadığından kime ait olduğu bilinmemektedir. Hamam: Kayseri Kağnı Pazarı’nda bulunan Huand Hatun Külliyesi’nin güneydoğu köşesinde bulunan çifte hamam, yapı topluluğunun genel planına göre çapraz bir durumda yapılmıştır. Hamamın erkekler bölümü daha geniş, kadınlar bölümü ise daha küçüktür. Günümüzde de kullanılan hamamın giriş ve soyunma yerlerinde değişiklikler yapılmış ve kısmen de özelliğini yitirmiştir. Büyük olasılıkla medreseden daha eski olan bu yapının erkekler kısmının soyunmalık bölümü caminin giriş kapısından ötürü biraz kuzeye çekilmiştir. Son restorasyon sırasında hamamın kadınlar kısmının halvetinde kartal ve av kuşlarının ağırlıklı olduğu insan figürlü çiniler ortaya çıkmıştır. Bu çinilerin yerleştirilmesinde belirli bir sıra gözetilmemiştir. Bazıları yan yana ve ters konulmuştur. Bu çinilerin bir Selçuklu sarayı için yapıldığı, arta kalanların da burada kullanıldığı sanılmaktadır. Bunlar Kubadabad üslubu çinilerinden olup, onlardan daha ileri bir düzeydedir. Çifte hamamın erkekler bölümü soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Bunların üzerleri kubbelerle örtülüdür. Sıcaklık bölümünde üzerleri küçük kubbelerle örtülü dört halvet bölümü bulunmaktadır. Kadınlar bölümü uzun tonozlu bir girişi olan sade bir yapıdır. Bu girişten sonra yüksek tonozlu soyunmalığa ulaşılır, buradan da küçük bir kubbe ile örtülü ılıklığa geçilir. Sıcaklık üç derin tonozla iki halvet odasından meydana gelmiştir ve bunların da üzeri kubbe ile örtülüdür. Kölük (Gülük) Külliyesi (Melikgazi) Kayseri’de Düvenönü semtinde Gülük Mahallesi’nde bulunan Kölük (Gülük) Külliyesi cami ve medreseden meydana gelmiştir. Yapı topluluğu XIII. Yüzyıl Danişmendli eseridir. Caminin kuzeydoğusundaki kapısının üzerinde bulunan kitabesinden bu yapıyı Kayseri Ulu Cami’sini onaran Muzaffereddin Mahmud’un kızı Adsız Elti Hatun tarafından 1211 tarihinde onarıldığı öğrenilmektedir. Üç satırlık Selçuklu sülüsü ile yazılmış kitabesinin mealen anlamı şöyledir: “Bu binayı, Keyhüsrev’in oğlu, dünya ve dinin şerefi, fetihler sahibi hak dağıtıcısı, müminlerin emirinin ortağı büyük sultan Keyhüsrev’in hakimiyeti zamanında Allah’ın en zayıf kulu, iffetli kadın, Yağbasan oğlu Mahmud’un kızı Adsız Elti Hatun h.607 (1210-1211) yılında onarmıştır”. Camiyi 1335 depreminden sonra Kölük (Gülük) Şemseddin büyük ölçüde onarmış ve bu yüzden de yapı Onun ismi ile tanınmıştır. Cami, dikdörtgen planlı olup içerisindeki sütunlarla beş sahna ayrılmıştır. Mihrap önüne rastlayan orta nef kubbe ile diğerleri de tonozlarla örtülmüştür. Kubbeler ve tonozlar 32 kemer ayağı üzerine oturtulmuştur. Mihrap önü kubbesi ve onu taşıyan Türk üçgenleri tuğladan yapılmıştır. Caminin güney duvarında girişe göre sola kaydırılmış mozaik çinili bir mihrap görülmektedir. Bu çinili mihrap daha önceden yapılmış taş mihrabın üzerine XIII.yüzyıl çinileri ile kaplanarak yeniden yapılmıştır. Selçuklu mozaik-çini mihraplarının en güzel örneklerinden birisidir. Burada geometrik ve bitkisel motiflerin ve çinilerin arasına yer yer ayetler yerleştirilmiştir. Cami ve medrese 1835-1856 yıllarında onarılmıştır. Caminin çatısı 1971 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeniden onarılmış ve üzeri bakır kaplamalı ahşap çatı ile minare sonradan yapılmıştır. Yapı topluluğunun iki katlı medresesi plan düzeni olarak belirli bir medrese plan tipine uymamaktadır. Batıdaki giriş kapısından üst kata çıkışı sağlayan merdiven bulunmaktadır. Bunun üzerinde tonoz örtülü bir oda vardır. Batı yönünde ise tüm mekanların sıralandığı ince uzun beşik tonozlu bir koridor ve medrese odaları bulunmaktadır. Yapı topluluğunun önündeki Gülük Hamamı harap bir durumdadır. Doğusundaki çeşmeyi de Ulu Cami’yi onaran Halil Efendi yaptırmıştır. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesi (İncesu) ![]() XVII.yüzyılın sonlarında yapılmış olan bu külliye iki avlu arasında oluşundan ötürü, XVI.-XVII. Yüzyıl menzil külliyeleri ile benzerlik göstermektedir. Ancak burada doğu cephesinin tamamen sur gibi yapılışıyla onlardan ayrılmaktadır. Yapı topluluğunu oluşturan bütün birimler mimari ve süsleme yönünden oldukça sadedir. Ayrıca diğer Osmanlı külliyelerinde kullanılmayan kaburgalı haç tonozunun burada kullanılması ile de mimari yönden bir bakıma onlardan ayrılmaktadır. ![]() Külliyenin batısında geniş bir avlunun merkezinde olan cami kare planlı olup, üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin dört köşesine üzerleri kubbeli birer ağırlık kubbesi yerleştirilmiştir. Kubbe kasnağının kuleler dışında kalan bölümlerinde yuvarlak kemerli, alçı şebekeli birer pencere bulunmaktadır. Yöresel kesme taştan son derece itinalı bir şekilde yapılan caminin önünde üç bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. İbadet mekanı iki sıra halinde altta dikdörtgen, üstte de sivri kemerli alçı pencerelerle aydınlatılmıştır. Pencereler alt sırada ve üst sırada üçer adettir. ![]() Yapı topluluğunun ana yapısını kervansaray oluşturmaktadır. Kervansaray h.1081 (1670) tarihinde yapılmış olup,külliyenin doğu cephesini tamamen kaplamaktadır. Kervansaray revaklı açık avlulu bir bölüm ile onun kuzeyindeki kapalı bir bölümden oluşmaktadır. Revaklar, sütunlar ve bunları birbirine bağlayan yuvarlak kemerlerden meydana gelmiş, arkasına da medrese hücreleri yerleştirilmiştir. Medreseden günümüze bir dershane hücresi ile yedi öğrenci hücresi ulaşabilmiştir. Ancak medresenin vakfiyesinde burada on beş hücre bulunduğu yazılıdır. Büyük olasılıkla günümüze ulaşamayan 18 medrese hücresi L şeklinde idi. Burada yapılacak bir kazı çalışması medresenin tam planını ortaya koyacaktır. Vakfiyeden öğrenildiğine göre, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa bu medreseye bir çok kitap vakfetmiştir. Günümüzde bu kitapların bir bölümü Kayseri’deki Raşit Efendi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. ![]() Medresenin kuzeyindeki iki bölümlü sıbyan mektebi ve onun kuzeyinde de büyük olasılıkla yan yana sıralanmış üç bölümlü mekanın tabhane olduğu düşünülmektedir. ![]() |
|
![]() |
![]() |
|
|
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|