10-17-2008, 17:59 | #1 |
İnsanı bekleyen iki büyük tehlike
İnsanı bekleyen iki büyük tehlike
İnsan için çok büyük iki tehlike vardır ki; biri umumiyetle gençlikte, diğeri de ekseriyetle yaşlılıkta kendisini gösterir: Bunların ilki, yolun başında hep nazari bilgilerle sınırlı kalmak; ikincisi ise, yolun sonunda her şeyi bir kültür şeklinde, şuursuzca ele almaktır. Bir devrede insanı aldatan husus, işin sadece nazariyesi ile meşgul olmak ve amelîde derinleşmeyi düşünmemektir. Öyle kimseler vardır ki, sorduğunuz her meseleyi bilirler; daha siz "ihlâs" demeden onlar "İhlas Risalesi"ni ezberden okuyuverirler; "Besmele"ye dair olan Birinci Sözü ezbere bilirler; "uhuvvet" kelimesini duyar duymaz, hafızalarına nakşettikleri "Uhuvvet Risalesi"ni gözlerinin önüne getirirler. Heyhat ki, her söz, her tavır ve her davranışlarıyla sürekli kendilerini nazara vermekten bir türlü kurtulamazlar; hep "desinler", "görsünler", "duysunlar" mülahazalarına bağlı hareket ederler. "Birinci Söz"ü okumaya başlarken bile, dersi "Besmele"yle açmayı hatıra getirmezler. "Kardeşlik" derken dahi hiç utanmadan çok rahatlıkla dost ve arkadaşlarının gıybetini yapabilirler. İşte, böyleleri nazarîde kalmış ve kat'iyen amelîye geçememiş zavallı insanlardır. İmanı sinesine yerleştirememiş, inancı gönlüne oturtamamış, onu -moda tabirle- içselleştirememiş zayıf karakterli kimselerdir. İlim adına da bir yönüyle disketleşmiş insanlardır bunlar. Bazı kitapları okurlar ve bir kısım fihristleri fişlerler; fakat ham malumatı kafalarına öylece doldururlar, bilgiyi marifete dönüştüremezler. Bu açıdan da, bunlar, nazarîyi amelî olanla derinleştirememiş, ilmi irfan ufkuna yükseltememiş, inancı tavırlarına mal edememiş, dahası kendisiyle yüzleşemeyen ve nefsini sorgulayamayan disketleşmiş dimağlardır. Şayet, insan namazı ikâme etmediği zaman hayatında bir boşluk hissetmiyorsa, onu henüz karaktere tebdîl edememiş demektir. Namazı vaktinde kılmayan, cemaate yetişememesine aldırmayan, hemen her tesbihatı ciddiyetle tamamlamayan ve bunları yapmadığından dolayı içinde hiçbir burukluk duymayan bir kimse, bütün bu meselelerde nazarîde kalmış, onları tabiatının bir derinliği haline getirememiş ve benliğine mal edememiş sayılır ki; işte bu, uhrevî hayat hesabına çok büyük bir tehlikedir. İkinci tehlike ise, nazarîden amelîye geçmek ama zamanla o ameli folklora dönüştürmektir. Bir insan, belli bir noktada İsm-i A'zamın tecellilerine mazhar olsa ve başını kaldırdığı zaman İsrafil'in azametli heykelini görecek keyfiyete erse bile, şayet bir süre sonra meseleyi sadece kültürün bir parçasıymış gibi ele almaya başlarsa, onun karbonlaşması ve yıkılıp gitmesi kaçınılmaz olur. Sadece semayla, semahla, mevlitle, gazelle ve gırtlak ağalığı yapan bazı kimselerin ilahileriyle müteselli olma, bir kültür faslına ve sönme dönemine adım atma demektir. Karbonlaşmamak, yıkılmamak, sönmemek ve dinin amelî yanını kültüre kurban etmemek için İslam'ın her meselesini şuurluca ele almak lazımdır. |
|
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|