sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > SONFORUM BÜYÜK ATLAS - ŞEHİR REHBERİ > Akdeniz ve Ege Bölgesi > Diğer Akdeniz ve Ege Bölgesi İlleri
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 02-19-2009, 12:43   #1
Kullanıcı Adı
Fırtına_
Standart Hatay Cami ve Mescitleri

Hatay (Antakya) Cami ve Mescitleri
Osmanlı döneminde Antiocheia'nın ismi Antakya'ya çevrilmiştir. Vakıf kayıtlarından öğrenildiğine göre kentte 28 cami ve mescit inşa edilmiştir.
Ulu Cami, Habib Neccar Camisi ve Ağa Camisi dışında kalan diğer cami ve mescitler kubbesiz olup, ahşap çatılıdır. Sivil mimariye yakınlıkları olan bu mescitlerin minareleri çoğunlukla şerefelerine kadar taştan örülmüştür. Bunların yükseklikleri de fazla değildir. Çokgen gövdeli minarelerin üzerleri genellikle yöresel ahşap külahlıdır. Bu tür minareler daha çok Halep, Gaziantep, Maraş ve Adana'daki örneklerde karşımıza çıkmaktadır.
Antakya'daki belli başlı mescitler arasında Erdebili, İbn Sufî, Kubbeli, Yunus Fakih, Sarı Mahmut, Şönbik Debağa (Tabakhane), Kostal, Meydan, Mukbil, Şuğunoğlu, Numan, Ağca, Hamamcıoğlu, Şeyh Hakikoğlu, Basaliye ve İmaran mescitleri bulunmaktadır.

Habib Neccar Cami (Merkez)

Habibi Neccar Cami, şehirde yapılan ilk cami olarak bilinmektedir. Memluklulardan Baybars zamanında eski bir Roma tapınağının yerine yapılan cami, IX. yüzyılda depremden zarar görmüş XVII. Yüzyılda, Osmanlı döneminde yenilenmiş, yalnızca barok üsluptaki minaresi eski şeklini korumuştur. Bu yapının altında halkın ziyaret ettiği 3 mezar bulunmaktadır. Kur’an’da Habib-ün Neccar ile ilgili olayın geçtiği yer olması bakımından kutsal sayılmaktadır.
Tarihi kaynaklara göre Antakya’da ilk cami 638 yılında Arapların şehri ele geçirmesinden sonra yapılmıştır. Bazı kaynaklara göre de Habib Neccar Türbesini ve Camisini Ubu Ubeyde Bin Cerrah yaptırmıştır. Caminin bulunduğu yerde 1960 yılında yapılan bir kazıda alt kısımlarda farklı duvar kalıntıları ile karşılaşılmıştır. Ancak bu duvarların hangi yapılara ait olduğu kesinlik kazanamamıştır. Bugünkü Habib Neccar Camisi’nin medrese duvarlarında Arapça kitabeli metinlere rastlanmaktadır. Habib Neccar’ın ismi ilk kez İbni Batuta seyyehatnamesinde geçmiş; burada da Habib Neccar’ın mezarı, yanında zaviyesi olduğunu belirtmiştir.

Caminin köşesinde Hz.İsa tarafından gönderilen azizlerine ilk defa inanan ve onları korurken şehit olan Habib Neccar’ın türbesi vardır. Caminin arkasındaki dağa onun ismi verilmiştir.Ayrıca bu dağ üzerinde de Habib Neccar’a ait bir de ziyaret yeri vardır.

Antakya’da inanılan bir efsaneye göre: Peygamberin halifesi Hz. Ömer, Diyar-ı Rûm denilen ve o zaman Hıristiyanların elinde bulunan Anadolu’yu fethetmek, İslamlaştırmak için buraya askerlerini göndermiştir. Bunlardan bir gurup Ebu Übeyde bir Cerrah’ın kumandasında, Antakya üzerine yürümüş ve karşılaştıkları kaleleri ele geçirmişlerdir. Ebu Übeyde’nin, Habib Neccar adında bir bayraktarı vardı. Savaşın en kızgın, en çetin anlarında, Habib Neccar, bir elinde sancağı şerif, diğer elinde kılıcıyla ön saflarda kıyasıya dövüşürdü. Kumandan ne zaman : "Yetiş ya Habib" derse, canını dişine takar, düşman saflarını yararak öne geçer, askere şevk ve heyecan verirdi. Böyle bir gün, Antakya yakınlarındaki Nur dağları üzerinde savaşılıyorken Ebu Übeyde çaresiz kalmıştı. Savaşın kızgın bir anında, yine: "Yetiş ya Habib!" diye bağırınca, Habib Neccar : "yallah!" diyerek tepeyi bir anda tırmanmış, düşman saflarını yararak sancağı en yüksek zirveye dikmiştir. Bu sırada karşısındakiler bir kılıç darbesiyle başını gövdesinden ayırmışlar. Bu sırada galeyana gelen Arap ordusu tepeden indiklerinde Habib Neccar’ın başsız gövdesiyle karşılaşmışlar. Geri çekilen düşman, Habib’in başını bir sırığa saplayarak götürmüş ve ibret olsun diye Antakya kalesinin en yüksek burcuna dikmişler. Arap orduları, birkaç gün sonra, Antakya’yı da kuşatmışlar. Savaşın kızıştığı bir sırada kale burcundaki Habib’in kesik başından sesler gelmeye başlamış: "Kardeşlerim, yiğitlerim, ben buradayım. Sağdan hücum edin, sola koşun". Kesik baştan gelen sesleri işiten Araplar heyecanla ileri atılmışlar, düşman askerleri ise paniğe kapılarak geriye çekilmişler. Bu olayın ardından kale birkaç saat içinde zapt edilmiş, halk vergiye bağlanmıştır. İnanışa göre; Kumandan Ebu Übeyde, şehit Habib’inin kesik başını gömmüş, üzerine türbe, yanına da bir cami yaptırmıştır. Habib Neccar’ın vücudu da Nurdağları’ndaki bir mezara konmuştur.

Evliya Çelebi, Antakya’ya geldiğinde Habib Neccar Türbesini ziyaret etmiş, ona ait çeşitli efsaneleri seyyahatnamesinde yazmıştır. Evliya Çelebi’ye göre, Habib Neccar, İsa Peygamber zamanında yaşamış ve Ona iman etmiş İsa gibi mucizeler göstermiş, daha sonra da, puta tapanlar tarafından başı kesilerek öldürülmüştür. Evliya Çelebi’nin bir ifadesine göre de Antakya Kal’ası, İstanbul Kal’asından sonra en büyük kal’alardan biridir. Seyahatnamesinde bunu şöyle anlatır:

"Antakya Kal’ası duvarlarının ve burçlarının yüksekliği başka bir yerde görmedim. Doğu yönündeki dağlar üzerine oturan duvarları 80 arşın yüksekliğindedir. Asi nehri kıyılarındaki duvarlar ise yalınkat, 20 arşındır. Kal’anın yapıldığı taşların her biri birer fil gövdesi kadardır. Büyük usta Ferhat, taşları baltasıyla birbirine öyle yanaştırmış ki, tek bir kaya sanırsınız..."


Ulu Cami (Sultan Selim Cami) (Merkez)

Antakya’nın en eski yapısı olarak bilinen Ulu Cami, XVI. yy. da yapılmış olup, Erken Osmanlı dönemi Ulu Camileri plân düzenindedir.Bununla beraber Memlûklar dönemine ait izler burada açıkça görülmektedir. Kitabesinde Hicri 1117 (1705) tarihi bulunmaktadır. İbadet mekânı sütunların desteklediği küçük kubbelerle örtülüdür. Ancak, depremlerden zarar gören bu yapı 1987 yılında yıkılarak yeniden yapılmıştır. Günümüze ulaşan camide orijinal mimari parçalar ve bezemeye rastlanmamaktadır.


Ahmet Kuseyri Cami ve Türbesi (Yayladağı)

Antakya-Yayladağı yolu üzerinde, Antakya’ya 25 km. uzaklıkta bulunan Şenköy’dedir. Osmanlı döneminde yaşamış bir veli olan Şeyh Ahmet Kuseyri’nin türbesi ve aynı avluda bulunan cami XVI. Yüzyıla tarihlendirilmektedir.


Kanuni Sultan Süleyman Cami (Belen)

Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1553’te tek kubbeli olarak yaptırılmıştır. Günümüze orijinal durumu ile ulaşamamıştır. Yakınında bir de kervansaray bulunmaktadır.
Fırtına_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 12:41


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog