Fener'in en güzeli kimdi?
F.Bahçe oyunun başında rakibin bir defosunu arıyor gibiydi. Rahattı, sakindi ve yavaştı. Doğru düzgün pozisyon hünerine soyunmuyordu, rakibi hırpalamıyordu. İlk 20 dakikanın nasıl geçtiğini anlamadım. Notlarıma baktım, Alex'in zorlama bir gol girişimi dışında pozisyon bulamadım.
Bu verimsizliğin nedenini irdelemeden önce kısaca PSV'yi anlatmaya çalışayım. Bir defa üç puan düşüncesiyle gelmişlerdi İstanbul'a. Farfan ve Lazoviç'le çift forvet olarak çıktıkları oyunda Perez bu ikilinin virtüözlüğüne soyunmuştu. Mendez, Van Der Leegte, hatta Simons orta sahanın ofansa bakan yüzleri olarak dikkat çekiyordu. Ancak düşüncedeki bu oyun zenginliğinin hiçbir derinliği yoktu. Çünkü Hollanda ekibinin kalite vasatı Fenerbahçe'nin epey gerisinde. Uzun süre orta çizgi ile Fenerbahçe ceza sahası arasında top gezdirmelerine rağmen ilk 45 dakikada tek bir organize gol girişimine bile imza atmayı beceremediler.
Sarı-Lacivertli takımın oyunun başındaki verimsizliğine gelince, öncelikle orta saha garip bir yan top ve kısa pas ısrarına bürünmüştü. Bu ısrarın altında bana göre iki neden yatıyordu. Semih ileride orta sahadan kopuktu ve sprinter forvetler gibi ters koşular, ani dalışlar yapamadığı için geriden dikine paslar çıkmıyordu. Ayrıca Deivid'in yerine ilk on birde şans bulan Colin Kazım da, topu ayağına aldığında kendi kendine sürekli topu kime atacağının tartışmasını yapıyordu.
Fenerbahçe, bu yüzden 20-25 dakikalık dilimde hiç keyif vermedi. Ancak daha sonra bilhassa PSV'nin sol tarafındaki zayıflığının üzerine oynayarak oyunda bambaşka bir hava yakaladı. Ani kanat bindirmeleri ve hızlı verkaçlar rakip savunmanın dengesini bozmaya yetti. Maçtaki ilk gol, PSV'nin beklemediği bir tempo bindirmesi sonucunda geldi. İlk dakikalardaki tutukluğu üzerinden atan Colin Kazım, sağdan müthiş bir çabuklukla süzüldü ve topu ortaya bıraktı. Bu baş döndürücü aksiyon Marcellis'in denge kıvamını altüst edince bu oyuncu ters bir vuruşla F.Bahçe'yi öne geçiren golü kendi kalesine attı.
Fenerbahçe'nin ikinci golü ise bambaşka bir güzellikteydi. Daha doğrusu bir Alex dehasının ürünüydü. Brezilyalı yıldız, topla buluşur buluşmaz PSV savunmasını düşünce olarak sola yatırıp topu sağındaki Semih'in önüne bıraktı. Nazar değmesin Semih'in bu tür yakın mesafe pozisyonlarında hiç ama hiç affediciliği yok.
Fenerbahçe gollerle birlikte keyif veren bir oyun estetiği yakaladı. Kontrollü ve dengeli bir anlayışı hakemin bitiş düdüğüne kadar sürdürürken, zaman zaman tempoyu yükselterek tribünlerin göz zevkine de hitap etti.
Son olarak iki hususun altını çizmek istiyorum: 1. Semih, modern futbolun tarif ettiği forvet tanımının içini dolduracak bazı özelliklerin gerisinde ama müthiş bir oyun zekasına sahip. Topu inanılmaz derecede olumlu kullanıyor. 2. Bana göre Gökhan Gönül, sahanın yıldızı ve maçın adamıydı. Türk futbolu hem mücadele yönü iyi, hem oyun zekası yüksek ve teknik kapasitesi yeterli savunmacı problemi yaşıyor. Bütün bu meziyetler bu genç oyuncuda var. En az galibiyet kadar, Gökhan gibi ileri model bir savunmacıyı izlediğim için mutlu oldun dün gece.
alıntıdır..
|