sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > EĞİTİM - ÖĞRETİM - KARİYER > SonForum Makale Arşivi > Diğer Dersler
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 02-05-2013, 19:47   #1
Kullanıcı Adı
_SoN_
Standart felsefenin anlamı ve bilgi türleri

FELSEFENİN ANLAMI
“Felsefe bir ağaç gibidir. Kökleri
****fizik, gövdesi fiziktir. Gövdeden
çıkan dallar öteki bilimlerdir.”

DESCARTES
Felsefe, kendisine çok çeşitli anlamlar yüklenen, başlangıcından bugüne çok farklı anlamlarda kullanılan bir kavram… “Nedir bu felsefe?” gibi bir soruyla karşılaştığımızda, kısa, öz ve net bir tanım veremiyoruz. Kimi zaman “felsefe tüm evreni anlama çabasıdır…” diyoruz. Kimi zaman da “felsefe bütün bilimlerin anasıdır…” diyerek geçiştiriyoruz bu soruyu. Yani, felsefenin birçok tanımını yapabiliyoruz. Hüseyin Batuhan (1) şöyle diyor: “Felsefe nedir sorusunu sormanın, hele işe böyle bir soruyla girişmenin yararsız, hatta anlamsız olduğuna karar vermiş bulunuyorum. Bir yol bu soruya cevap verebilmek için felsefe tarihini başından sonuna kadar –bütün girdi çıktısıyla- izlemek gerekir, bu da değme babayiğidin harcı değildir.” Öyleyse, felsefeyi dar bir tanımın kalıbı içine sığdırmak, basit bir tanım yapıp soruyu geçiştirmek felsefeye karşı çok büyük bir haksızlıktır. Bu durumda, felsefenin tanımını yapmak yerine, onun temel niteliklerini belirlemek, bir düşünce tarzını felsefe yapan belirgin özellikleri sıralamak ve onu öteki bilimlerden ve bilgi türlerinden ayıran yönlerini doğru saptamak daha yerinde bir davranış olacaktır.

Etimolojik açıdan, felsefe sözcüğü, “philia-sophia”, yani “bilgeliği (sophia) sevme (philia)” sözcüklerinin bir bileşimi… Buna göre, filozof (philia-sophos) da “bilgeliği seven kişi” anlamına geliyor. Ancak, bu noktada hemen yeni bir soru çıkıyor karşımıza: “Bilgelik nedir?” yada kime “bilge kişi” denir? Bilge –hani şu masallarda, söylencelerde ak saçlı, ak sakallı güzel yüzlü kişi olarak tanımlanan- doğru bilginin, gerçeğin tutkunudur. Sürekli doğruya ve gerçeğe ulaşmak için çabalar. Onun bu çabası salt kendisi için de değildir. Gerçek bilge, doğru bildiğini başkalarına da aktarır, onlara yol gösterir. Bilgenin aradığı soyut ve kuru bilgiler de değildir. O, karşılaştığı her şeyi, kendisini bile sorgular. Onun sorgulamadan, eleştirmeden kabul edebileceği hiçbir şey yoktur. Bu sorgulama bilgeye yeni ufuklar açar, ona yeni bilgiler kazandırır. Bilge kişi bu bilgiler ışığında kendine bir yol çizer, bir yaşam biçimi oluşturur. Aşırılıklardan kaçar. Aklına ve duygularına egemen olur. -Ünlü yazar Andre Gide “güzel duygularla kötü edebiyat yapılır” diyor. Onun bu sözü daha çok felsefe için geçerli olmalı… Çünkü, duyguların en güzelinin bile felsefede yeri yoktur. Duygular akıl-dışıdır. Oysa felsefe hem akla uygundur (rasyonel), hem de aklın asıl yöneticisidir.- (2) Aklına ve duygularına egemen olan kişi yaşamın gerçek anlamını da kavramıştır. Öyleyse, felsefe salt kuru ve soyut bilgiler yumağı değil, aynı zamanda bir davranış, bir eylem ve yaşam biçimidir. Sokrates’in dediği gibi, “…bilen insan kötülük yapmaz. Tüm kötülüklerin nedeni bilgisizliktir…” Bu durumda, bizi doğru bilgiye götüren bir çaba olarak felsefe, “bilme”nin yanında, “ahlâklı” ve dolayısıyla da “mutlu” yaşamayı, yani hem teoriyi, hem de pratiği içinde barındırır.

Felsefe öğrenmenin, felsefeyle uğraşmanın, felsefe yapmanın “olmazsa olmaz” bir koşulu var: “Düşünce Özgürlüğü…” Düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde felsefe yeşermez. Çünkü, felsefenin temelinde sorgulama, eleştirme ve tartışma yatıyor. Felsefenin gerçek amacına ulaşması için, her türlü düşünceye saygı duyulan bir ortam gerekli… Ancak, biz düşünce özgürlüğü deyince, çoğu kez bunu tek yanlı bir biçimde algılıyoruz. Salt kendi düşüncelerimizi hiçbir baskı altında kalmadan açıklamak için istiyoruz böyle bir özgürlüğü… Hoşumuza gitmeyen, yada işimize gelmeyen bir düşünceyi ya “laf ebeliği” ile, olmazsa kaba güçle hemen susturmaya çalışıyoruz. Oysa, gerçek anlamda düşünce özgürlüğü iki yanlı…Kendi düşüncelerimizi özgürce açıklamayı istediğimiz kadar, başkalarının da kendi düşüncelerini hiçbir baskı altında kalmadan, özgürce açıklayabileceği bir ortam sağlamak zorundayız. O düşünceler hoşumuza gitmese de, işimize gelmese de… Hani Voltaire’in dediği gibi: “Düşüncelerinden nefret ediyorum, ama o düşüncelerini özgürce savunabilmen için gerekirse hayatımı bile veririm…” Öyleyse, salt bilgeliğin değil, gerçek anlamda çağdaş insan olabilmenin ilk koşulu düşüncelere saygı duymak olmalı…

“Philosophia-Felsefe” sözcüğünü ilk kez İ.Ö.6. yüzyılda Pythagoras kullanmış… O, kendisine “Sophos-Bilge” değil, “Philia-sophos/bilgeliği seven, arayan kişi” derken, geçek anlamda bilgeliğin yalnızca Tanrıya özgü bir nitelik olduğunu savunuyor. Ona göre, insan olsa olsa “philia-sophos” olabilir. Yani bilgeliği sever ve böylesine tanrısal bir niteliğe ulaşmak için çabalar.

Sonuç olarak, felsefe bilgisinin nasıl doğduğunu ve felsefenin ne olduğunu Karl Jaspers’dan bir alıntıyla anlatmaya çalışalım. Jaspers (3) felsefe bilgisinin ortaya çıkışında şaşkınlık, kuşku ve insanın sarsılması gibi üç ana etkenin rol oynadığını savunuyor. İnsanlar güneşe, yıldızlara, doğaya baktığında, yada kendisine yabancı gelen bir şeyle karşılaştığında şaşkınlığa düşüp varlığın özünü aramaya yönelir. Evreni oluşturan temel ilkenin (arkhé) ne olduğunu, varlığın nasıl var olduğunu sorgular ve sorduğu sorulara çeşitli yanıtlar verir. Daha sonra, verilen yanıtlardan, yapılan açıklamalardan kuşku duyulur ve insanoğlu hiç değişmeyen, kesin bilginin peşine düşer, onun belirleyici özelliğini saptamaya çalışır. Doğayı, evreni ve bunlara ilişkin kesin bilgiyi araştırırken, bu kez de kendisini unuttuğunu fark eder ve sonsuz mutluluğa ulaşmanın yolunu bulmak ister. Böylece, felsefe doğayı, evreni, bilgilerimizin kaynağını ve değerini, insanın bu dünyadaki yerini, varlık nedenini, ahlâklı ve mutlu yaşamanın ilkelerini, güzeli, güzelliği… araştıran, bunlara ilişkin olarak edindiği bilgileri sorgulayan ve eleştiren genel ve kuşatıcı bir bilgi türü olarak karşımıza çıkar.


Felsefe

Bilgi Nedir – Bilgi Türleri Nelerdir?



Bilginin Tanımı : Bilgi nedir? İnsan, içinde yaşadığı evrende, çevresindeki nesneleri, yaşanan olayları ve durumları, duyu verilerini, hayal gücünü ve düşünme yeteneğini kullanarak anlamaya çalışır. Bilgi, insanın çevresiyle kurduğu ilişkinin sonucudur. Özne (Sübje) ile nesne (obje) arasındaki ilişkiden, doğrudan duyu verileri ve yaşam deneyimleri aracılığıyla çıkarılan sonuçlar gündelik bilgiyi oluşturur. Özne (sübje), anlayan, yorumlayan, kavrayan insan bilincidir. Nesne (obje), insanın kendi dışında yer alan her şeydir.

UYARI : Bilgi, yalnızca objelerin algılanması ile oluşmaz. Hayal kurma, tasarlama, anımsama ve düşünme de bilgiyi oluşturan unsurlardır. Örneğin, bilgisayarı rengi ve biçimiyle algılamak da bir bilgidir. Pisagor teoremini düşünmek, üniversite kazanmayı hayal etmek, dünkü maçta atılan golü anımsamak da bir bilgidir.


Bilgi Türleri :

Gündelik (Ampirik) Bilgi : Özne (sübje) ile nesne (obje) arasındaki ilişkinin sonuçlarının doğrudan duyu verileri ve yaşam deneyimleri yoluyla kurulması ile gündelik bilgi elde edilir.

Gündelik Bilgi :

- Özneldir (sübjektiftir)

- Amaçsız, sistemsiz ve yöntemsiz olarak elde edilir.

- Yaşamı kolaylaştırmasının yanı sıra yanıltıcı da olabilir.

Dinsel Bilgi : Özne (sübje) ile nesne (obje) arasındaki ilişkinin inanç, Tanrı, kutsal kitap ve din çerçevesinde kurulduğu bilgi, dinsel bilgidir.

Dinsel Bilgi

- Dogmatiktir

- Ayin ve ibadet kuralları içerir.

- İnsanın iç yaş.... ve toplumsal yaşamı düzenleyen kurallar içerir.

Teknik Bilgi : İnsanların yaşamlarını kolaylaştıran araç ve gereçlerin yapılmasının bilgisi teknik bilgidir.

Teknik Bilgi :

- İnsanların pratik yaşamlarını kolaylaştırır

- İnsanların, doğaya egemen olmalarını ve doğayı insan yararına değiştirmelerini sağlar

Sanat Bilgisi : Sanatçı özne (sübje) nin, nesnel dünyayı, estetik duygusu oluşturacak biçimde kendinden bir şeyler katarak yeniden yaratmasıyla sanat bilgisi oluşur.

Sanat Bilgisi :

- Subjektiftir (özneldir)

- Yaratıcıdır

- Sezgilere ve yaratıcı hayal gücüne dayanır

- Ürünleriyle somuttur

- Bireyseldir ve duygulara yöneliktir.

Bilimsel Bilgi : Özne (sübje) ile nesne (obje) arasındaki ilişkinin sınırlı bir konuda ve belli bir yöntemle her zaman geçerli sonuçlara ulaşmak için amaçlı ve sistemli olarak kurulması sonucu bilimsel bilgi elde edilir.

- Bilimsel Bilgi Türleri : Bilimsel bilginin yöneldiği konu ve kullandığı yöntemlere göre bilimler üçe ayrılır :

¨ Formel (İdeal) Bilimler : Konusu doğada bulunmayan, insan zihninin soyutlama gücü ile ulaştığı kavramları inceleyen bilimlerdir. Örneğin pi sayısı, rakamlar, sinüs, açı, limit gibi kavramların gerçeklikleri doğada yoktur ve insan bu kavramları zihninde gerçekleştirir. Formel bilimlerde, genellikle tümdengelim yöntemi kullanılır.

¨ Doğa Bilimleri : Doğada olup biten olayları, neden sonuç ilişkileriyle genellemeler yaparak açıklayan bilimler doğa bilimleridir. Fizik, kimya, biyoloji, jeoloji, astronomi gibi bilimler doğa bilimleri sınıflandırmasında yer alır. Doğa bilimleri, genelde tümevarım yöntemini kullanırlar.

¨ İnsan Bilimleri : İnsanın ve toplumların tarihsel gelişim sürecinde yapıp ettiklerini inceleyen bilimler insan bilimleridir. Örneğin, sosyoloji toplumları ve toplumların yaşadıkları olayları, yapıp ettiklerini incelediği için insan bilimidir. Tarih, sosyoloji, dilbilim, antropoloji birer insan bilimidir.

UYARI : Psikoloji, insanı incelediği için insan bilimleri içinde yer alırken, deneysel yöntemler kullanma özelliği ile insan bilimlerinden uzaklaşıp doğal bilimlere yaklaşır.

- Bilimsel Bilginin Özellikleri :

¨ İnsanın merak ve hayretinden kaynaklanır.

¨ Akla dayanır. Bilimin bulguları insan aklına uygundur.

¨ Sistemlidir.

¨ Yöntemlidir.

¨ Yığılarak (birikerek) ilerleyen bilgidir.

¨ Nedensellik ilkesine dayanır.

¨ Eleştireldir.

¨ Öngörülerde bulunur.

¨ Evrenseldir.

¨ Nesneldir.

¨ Genellenebilir bilgilerdir.

Felsefe Bilgisi
: Özne (sübje) nin, evreni, insanı, evrende insanın yeri ve kaderini salt düşünce temelinde sistemli olarak açıklama ve yorumlama çabasına felsefi bilgi denir. Filosafia (felsefe) bilgelik sevgisi anlamına gelir. Felsefenin ilk kurucuları bilgeliği, bilgiyi ve bilmeyi sevmek, erdemli ve mutlu yaşamayı istemek ve aramak olarak anlamışlardır.

- Felsefi Bilginin Doğuşu : Felsefe, en özgün biçimiyle İlk Çağ doğa filozoflarında görülür. Felsefenin kurucusu olarak Thales kabul edilir. Thales ve diğer doğa filozofları evreni salt düşünce temelinden hareket ederek bütüncü bir yaklaşımla ele aldılar ve ilk ciddi felsefe örneklerini verdiler.

- Felsefi Bilginin Özellikleri :

¨ İnsanın anlama isteğinden kaynaklanır.

¨ Akla dayanır.

¨ Evrenseldir.

¨ Sistemlidir.

¨ Eleştireldir.

¨ Özneldir (sübjektif). Sonuçları kesin değildir.

¨ Yığılan (biriken) bilgidir.

¨ Sınırlı bir alanın bilgisi değildir.



Felsefenin Diğer Alanlarla İlgisi

Felsefe – Bilim ilişkisi : İlk Çağlarda bugün bilim adını verdiğimiz tüm alanların konuları felsefenin içindeydi. İlk Çağ doğa filozoflarından Pythgoras (Pisagor) felsefeciliğinin yanında, matematikçiydi. Ancak zamanla konu alanlarını belirleyen bilimler, aralıklarla felsefeden ayrılmış ve bağımsız bilimler haline dönüşmüşlerdir. İ.Ö. 3. yüzyılda Euclides’le (Öklid) geometri felsefeden ayrılmış ve ilk bağımsız bilim olmuştur. Felsefe, bilimlerin çözümlenmeyen alan ve sorunları ile ilgilenir, onları tartışır ve bilimlerin dikkatini o alanlara çeker. Bilimler kendi yöntem ve teknikleri ile bu alanlara yönelir. Böylece tarihsel süreçte bilimlerin alanı genişlerken felsefenin alanı daralır. Bilimsel gelişme sürecinde ne bilim felsefesiz, ne de felsefe bilimsiz yapabilir.

Felsefe ve Bilimin Ortak Özellikleri :- Her ikisi de insanın merak ve hayretinden kaynaklanır.

- Her ikisi de akla dayanır.

- Her ikisi de sistemli bilgilerdir.

- Her ikisi de evrenseldir.

- Her ikisi de doğruya ve gerçeğe ulaşmayı amaçlar.

Felsefe ve Bilimin Farkları :


- Her bilim, varlığın yalnızca bir yönüyle ilgilenir, felsefe varlığın tüm yönlerini anlamaya ve açıklamaya çalışır.

- Bilimler kendilerine özgü yöntemler kullanırken, felsefe bilimlerin yöntem ve konularını eleştirip tartışır.

- Bilimler, genel yasalara ulaşmakla yetinirken, felsefe bilimlerin sonuç ve yasalarını da tartışır.

- Bilimler, nedenleri araştırırken, felsefe niçinleri araştırır.

- Bilimsel nesnel (objektif), felsefe öznel (sübjektif) dir.

- Bilimlerin sonuçları kesin, felsefenin sonuçları tartışmalıdır.

- Bilim, olanı incelerken, felsefe olması gerekeni inceler.

- Bilimin araçları deney ve gözlem, felsefenin araçları yaratıcı düşünme, hayal gücü ve sezgidir.

- Bilimin öngörüleri yüksek olasılıkla gerçekleşirken, felsefenin tahminleri zayıf olasılıkla gerçekleşir.

- Bilim yığılarak ilerleyen bilgidir. Felsefe yalnızca yığılan bilgidir.

Felsefe – Din İlişkisi : İnsanın ve evrenin nasıl varolduğu, insanın evrendeki yeri ve kaderi, insanın ve evrenin varoluş amacı, insanın mutluluğa nasıl ulaşabileceği gibi sorular felsefenin de dinin de tartıştığı sorulardır. Din, açıklama ve yorumlarını iman ve vahiy temelinde yaparken, felsefe salt düşünce temelinde yapar. Din, imanın ve vahyin açıklamalarını tartışmasız doğru sayarken felsefe eleştirelliğe ve kuşkuculuğa dayanır, özgür düşünceyi benimser.

Felsefe – Sanat İlişkisi : Sanat felsefesi (estetik) adı verilen alanda felsefe, sanata bakış açısını ortaya koyar, güzelin ölçütünü bulmaya çalışır.

Sanat, güzeli bulmaya çalışırken, felsefe, doğruyu bulmaya çalışır. Sanatın sonuçları, sanat eseri olarak, somut ürünler olarak ortaya konurken, felsefenin sonuçları soyut düşünce ürünleridir. Sanatta yaratıcı hayal gücü temel araçken, felsefede düşünme gücü temel araçtır.

Felsefenin Gereği: Felsefe öğrenmenin bilimler gibi insan yaş... doğrudan katkısını beklemek kuşkusuz zordur. Bilgi, pratik yaşamda kullanıldığı oranda önem kazanır. Felsefi bilgi de dolaylı olarak insan yaş.... değiştirir.
Felsefe ;

İnsanın anlama ihtiyacını karşılayarak “insan olmanın” bilincine vardırır.

İnsanın çevresinde olup biten her şeye eleştirel yaklaşmasını, böylece kendi düşünce gücüyle olayları anlamasını sağlar.

Kişiye, başkalarının görüşlerine saygı duymayı, onlara karşı hoş görülü olmayı öğretir.

Bilimlere yol gösterir, bilimlerin gelişmesinin dinamiğini oluşturur.

“Bilgi toplumu” nun oluşmasına ve bilginin üretilmesine katkıda bulunur.

Toplumsal yaşamda başka insanlarla iletişim kurmada yardımcı olur.

Kısaca felsefe, evrende, düşünen, anlamaya çalışan, sorgulayan, eleştiren, yorumlayan bir varlık olmamızın ayrıcalıklı onurunu hissettirir.

Felsefenin İşlevi : Felsefe Eski Yunan’da doğa filozofları ile başlamıştır. Thales, Anaximandros, Anaximenes, Herakletios, Parmenides, Pythagoras, Demokritos gibi filozoflar varlığı merak etmişler, evrenin nasıl ve neden oluştuğu sorularına yanıt aramışlardır. Varlık ve arkhe (varlığın ilk nedeni) sorununun çözümsüzlüğünü gören ilk Çağ Yunan filozofları sofistlerle insana yönelmişler, insan üzerine tartışmışlar, açıklamalar getirmişlerdir. Sokrates, Platon ve Aristoteles kendilerinden önceki düşünceleri toparlayarak daha bütüncül felsefi sistemler kurmuşlardır.

Helenistik dönemde, yaşamın amacını ve insanın mutlu olmasının yollarını araştıran Epikürosçuluk, Stoacılık, Septisizm (Kuşkuculuk) gibi akımlar doğmuştur.

Roma İmparatorluğu’nun kurulması ile doğu ve batı felsefelerinin senteze doğru gittiğini görüyoruz; doğu mistisizmi ile Platon idealizmini uzlaştıran Plotinos Yeni Platonculuk akımını kurmuştur.

Orta Çağ’a gelindiğinde, din merkezli, teokratik ve dogmatik nitelikli skolastik felsefe batıda bilim ve felsefede duraklamaya, hatta gerilemeye yol açmıştır.

Aynı dönemde İslam dünyası bilim ve felsefede altın çağını yaşamıştır. Batı, İslam dünyasındaki felsefi ve bilimsel gelişmelerin etkisi ile Rönesans ve Reform hareketlerini yaşadı.

Bilimsel gelişmelerin etkisi ile Francis Bacon, Rene Descartes, Leibniz, John Locke, David Hume, İmmanuel Kant gibi felsefeciler yetişmiştir.

20. yüzyıla gelindiğinde, insanı toplum ve çevresi ile bağlantılı bir varlık olarak ele alan diyalektik materyalizm, pozitivizm, pragmatizm, fenomenoloji ve egzistansiyalizm gibi akımlar doğmuştur.

Felsefe ve ****fizik : Doğa üstü konuları ele alan, bunları akıl yoluyla açıklamaya çalışan, evren ve insanla ilgili kanıtlanması ve çürütülmesi mümkün olmayan yorumlar getiren felsefe alanı ****fiziktir.

****fizik tarihsel gelişim sürecinde varlığa, bilgiye ve insana, tanrı ve ruh gibi doğa üstü kavramlarla yaklaşmış, duyu organlarının kavradığı nesnel gerçekliği dışlamıştır.

****fiziğin Tartıştığı Başlıca Sorunlar

§ Varlıkla ilgili (ontolojik) sorunlar : “Gerçekten var olan nedir?” sorusu ****fiziğin yüzyıllardır tartıştığı temel sorunlardan biridir. Bu soruya verilen yanıtlar, iki akımın doğmasına neden olmuştur.

a) Materyalizm : Gerçekten var olan maddedir. Düşünce ve ruh maddenin ürünüdür.

b) İdealizm : Gerçekte var olan düşünce ve ruhtur. Madde, düşünce ve ruhun ürünüdür.

Evrenle ilgili (kozmolojik) sorunlar : ****fizik, evrenin nasıl oluştuğunu tartışır. Evrenin oluşumu ile ilgili sorunların tartışılmasından üç ana akım doğar.

a) Teoloji (erekbilim) : Evren bir ereğe göre oluşmuştur. Genelde, Tanrı’nın evreni bilinçli ve planlı bir biçimde yarattığını savunan bir görüştür.

b) Mekanizm : Evrende her şey nedensellik ilkesine göre oluşmuştur.

c) Teoloji : Evrende olup biten her şeyi tanrıya bağlayan görüştür.

Ruhun varlığı ile ilgili sorunlar : ****fizik, “Ruh var mıdır?”, “Varsa niteliği nedir?”, “Ruh bedenle nasıl ilişkiye geçer?”, “Ruhun ölümsüzlüğü nasıl açıklanır?” gibi sorulara yanıt arar.
_SoN_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 13:02


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2025

2007-2025 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı