02-19-2009, 14:49 | #1 |
Eskişehir Genel Bilgi
Eskişehir Genel Bilgi
İç Anadolu Bölgesi’nde bir il merkezi olan Eskişehir’in, doğu ve güneydoğusunda Ankara, güneyinde Konya ve Afyonkarahisar, batısında Kütahya ve Bilecik, kuzeyinde Bilecik, Bolu ve yine Ankara illeri bulunmaktadır. Sakarya Nehrinin yukarı kesiminde yer alan Eskişehir’in doğu ve kuzeyindeki doğal sınırını Sakarya Nehri oluşturmaktadır. Eskişehir, Sakarya ve Porsuk Nehirlerinin suladıkları geniş düzlüklerle bunları çevreleyen dağlardan oluşur. Porsuk Ovası; kuzeyden Bozdağ ve Sündiken Dağları, güneyden Sivrihisar Dağları ve Türkmen Dağı’nın doğu uzantılarıyla çevrilir. Ova, Kütahya il sınırından Eskişehir il merkezine kadar oldukça eğimli, dar bir vadi şeklindedir. Porsuk Çukurluğu olarak adlandırılan bu bölüm, il merkezine yaklaştıkça genişlemeye başlar. Ovanın, Muttalip ve Sultandere köyleri arasında yaklaşık 13 km. ye ulaşan genişliği, doğuda Çavlum Köyü yakınlarında daralır ve l km.ye kadar iner. Ovanın genişliği, bu yöredeki Sepetçi ve Fevziye Köyleri arasında 21 km. ye ulaşır. Daha sonra yeniden daralmaya başlar. Ova, özellikle Refahiye Köyü’nden sonra dar bir vadiye dönüşür. Porsuk Ovası’nın batı uzantısı, Sarısu Ovası olarak adlandırılan bir ovada noktalanır. Sarısu Çayı’nın her iki yanında kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanır. Sarısu Ovası, kuzeyde Bozdağ, güneyde Küçük Türkmen Dağı ile çevrilidir. İnönü’nün kuzeyinden başlayan ova, doğu yönüne akışlıdır ve fazla eğimli değildir. Sarısu Ovası’nın en geniş yeri İnönü ile İstasyon arasındadır. Burada yaklaşık 4 km. genişliğe ulaşır. Doğuya gidildikçe yavaş yavaş daralır. Sarısu Ovası, Okubalı yöresinde bir boğazı aştıktan sonra yeniden genişler. Ova, Eskişehir il merkezi yakınlarındaki Karagözler Köyü’nün batısında Porsuk Ovası ile birleşir. İlin güneybatısında yer alan Yukarı Sakarya Ovası, Porsuk Ovası’ndan sonra Eskişehir’in en geniş düzlüğüdür. Yukarı Sakarya Ovası; kuzeyden Sivrihisar Dağları ve Türkmen Dağı’nın kuzey uzantıları, batıdan Türkmen Dağı’nın doğu uzantıları, güneyden ise Emirdağ ile çevrilidir. Bu ovanın başlangıçta 14 km. olan genişliği, Sivrihisar’ın kuzeyinde 4 km. ye düşer. Ovadaki en belirgin yükseltisi, Mahmudiye İlçesi’nin batısındaki Kırgız Dağı’dır (1.301 m.). Yukarı Sakarya Ovası’nın en geniş yeri Aksaklı ve Yukarı Kepen Köyleri arasındadır. Eskişehir il alanı daha çok platolar ve dağlarla kaplıdır. İldeki yaylalık alanlar Türkmen Dağı’nın doğu uzantıları ile Bozdağ, Sündiken Dağları üzerinde bulunmaktadır. Porsuk ve Sakarya Havzalarını birbirinden ayıran Sivrihisar Dağları üzerinde de yaylalar vardır. Sakarya ve Porsuk havzaları ile bu havzaları çevreleyen dağlardan oluşur. Bu nedenle, il toprakları ana vadiler ve bu vadilerle birleşen çok sayıda küçük vadilerce parçalanmış durumdadır. Havzanın sularını toplayan Sakarya Irmağı’nın aktığı vadi, Sakarya Vadisi adını alır. Bu vadi, Sakarya Irmağı’nın ilk kaynak alanlarında, yani Türkmen Dağı kütlesinin doğu uzantıları üzerinde dar ve derindir. Seyitgazi yöresinden sonra, vadi tabanı genişler ve doğuda Ankara il sınırına kadar uzanır. Bu bölümde, vadinin geniş tabanı üzerinde Yukarı Sakarya Ovası yer alır. Sakaya Vadisi, Ankara il sının yakınından kuzeye dön er ve Porsuk Çayı ile birleşir. Vadinin bu kesimine Orta Sakarya Vadisi denir. Eskişehir’in en önemli akarsuları Sakarya Nehri ve onun kollarından olan Porsuk Çayı’dır. Çifteler İlçesi sınırlarında Sakaryabaşı denilen yerden çıkan Sakarya Nehri Bardakçı Suyu ile, sonra Seydisu ve Sarısu ile birleşerek güneydoğuya doğru akar. Çakmak Köyü yakınında Ankara - Eskişehir arasında il sınırını oluşturarak kuzeye yönelir daha sonra da Porsuk Çayı ile birleşir ve kuzeye doğru akar. Sarıyer Barajı’ndan sonra akışı batıya döner. Porsuk Çayı Murat Dağı’ndan ve Kütahya’dan gelen iki ayrı koldan oluşmuştur. Bu çay ilin kuzeyinde Porsuk Çayı ismini alır. Kunduzlar, Kargın Deresi, Ilıcasu, Mollaoğlu Deresi, Sarısu, Keskin-Muttalip dereleriyle birleşir, Pürtek Çayı’nı da içine alarak Sakarya Nehri’ne ulaşır. Bu akarsular üzerinde Porsuk Barajı, Sarıyar Barajı, Musaözü Barajı, Gökçekaya Barajı, Dodurga Barajı bulunmaktadır. İlin yüzölçümü 13.652 km2 olup, toplam nüfusu 706.009’dur. Ege, Marmara ve İç Anadolu Bölgeleri arasında bir geçiş noktasında bulunan Eskişehir ilinde Ege ve İç Anadolu’ya özgü iklim özellikleri görülse de, sert bir kara iklimi hakimdir. Kışlar sert ve süreklidir. Yaz ayları ise gündüzleri sıcak, geceleri serindir. Eskişehir İli’nde hakim olan kara iklimine karşın, Sarıcakaya Vadisi’nde Akdeniz İklimi özelliklerini gösteren "mikroklima" hakimdir. İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, sanayii ve madenciliğe dayalıdır. Türkiye’nin önde gelen gelişmiş illerinden biri olan Eskişehir’in zengin bir tarımsal potansiyeli vardır. Büyük ölçüde makineleşmiş olan tarımda modern yöntemler kullanılmaktadır. Başlıca tarım ürünleri, buğday, arpa, şeker pancarı, patates, yulaf, soğan, ay çiçeği ve nohuttur. Ayrıca Orta Sakarya Vadisinde susam ve pamuk yetiştirilmektedir. Sarıcakaya ve Mihaliçcik ilçelerinde sebzecilik ve meyvecilik ileri düzeydedir. Hayvancılık 1950’den sonra önem kazanmıştır. Başta İstanbul olmak üzere tüketim merkezlerine canlı hayvan, et ve süt ürünleri, yumurta, deri, bal ihraç etmektedir. Büyük baş hayvanlardan sığır, küçükbaş hayvanlardan koyun ve tiftik keçisi yetiştirilir. Maden kaynakları bakımından oldukça zengindir. Lületaşı, asbest, magnezit, bor ve perlit işletilmektedir. 1950’lerden sonra sanayi oldukça gelişmiştir. İlde büyük devlet işletmelerinin yanı sıra yerel sermaye yatırımları ile gerçekleşmiş çok sayıda özel kuruluş bulunmaktadır. Bunlar gıda, makine-imalat ve taş ile toprağa dayalı sanayilerdir. Sanayi kuruluşlarının hepsi Eskişehir’de toplanmıştır. Eskişehir yöresinde yapılan kazılar, Kalkolitik Çağa kadar inen bir yerleşimi göstermektedir. İl sınırları içerisinde Demircihöyük başta olmak üzere höyükler, Pesinius (Ballıkaya), Naceloea (Seyirgazi), Midas (Yazılıkaya), Iustinianopolis (Sivrikaya),Eodoxias (Gümüşkaya), Dorylaion (Şarhöyük) gibi antik kentler bulunmaktadır. Yörede İ.Ö. 3000-2000 arasındaki İlk Tunç Çağı ile İ.Ö. 2000-1500 dönemindeki Orta Tunç Çağından kalan yerleşim alanları bulunmaktadır. Bu dönemde, Asur tüccarlarının, yöre sınırlarına dek etkin oldukları bilinmektedir. Burada yapılan kazılarda, Hitit İmparatorluğu dönemini de kapsayan Son Tunç Çağına ait (İÖ 1460-1200), az sayıda da olsa Hitit yerleşim merkezinin varlığı saptanmıştır. Yazılıkaya’da yapılan kazılarda tespit edilen höyüklerin büyük bir kısmında Hitit Çağına ait kültür belgeleri bulunmuştur. M.Ö. 1200 yıllarında, Anadolu’daki Hitit egemenliğine son vererek, geniş bir alana yayılan Frigler, Eskişehir Ovası, Sakarya Nehri kolları ile Ankara’nın doğu ve batı bölümlerini kapsayan, güçlü bir krallık kurmuşlardır. Merkezi, Polatlı yakınındaki Gordion olan bu krallığın, güçlü bir siyasi yapısı olduğu görülmektedir. Bu tarihlerde kurulan Pessinius (Ballıhisar), Midaeum (Karahöyük), Dorylaiun (Eskişehir-Şarhöyük), Yazılıkaya (Midas) şehri gibi Frig şehirleri de Eskişehir’in il sınırları içindedir. Frigya tarihinin en bilinen kralları, Gordion ve Midas’tır. Kral Midas, Frigya İmparatorluğu’nu kurmuş ancak bu imparatorluk kısa ömürlü olmuştur. (M.Ö. 725-675) Asurlularla Urartular arasındaki toprak kavgaları Frigler’in bölgede kesin denetim kurmalarını sağlamış ancak, İÖ VIII.yüzyılda güçlenen Lydia’nın baskısı ve ardı kesilmeyen Asur akınları sonucunda güçsüzleşen Frigya egemenliği VII.yüzyılda Kimmerler tarafından yıkılmıştır. Eskişehir yöresi, İÖ 676-546 arasında Lydia yönetimi altında kaldı. Büyük İskender bölgeden geçerek Gordion Krallığını yıkmıştır. Büyük İskender’in ölümünden sonra Gordion şehri yine büyük savaşlara sahne olmuştur. Bunun nedeni, şehrin konumuyla ilintilidir. Anadolu’yu kontrolleri altında tutmak isteyen pek çok komutan, ordularıyla birlikte Gordion şehrini istila etmeye çalışmıştır. Galatlar, ardından da M.Ö. 189 yılının sonlarında Romalılar bu bölgeyi ele geçirmiştir. Özellikle Romalılar, Gordion şehrini yeniden restore ederek, eski parlak günlerine dönmesini sağlamıştır. Uzun bir süre basit bir köy olarak ayakta kalmayı başaran Gordion, sonunda muhteşem bir şehir haline gelmiştir. Bizans çağında önem kazanan kentte imparator Iustinianus’un yazlık sarayından söz edilmiştir. XIX.yüzyılda birçok gezgin ve bilim adamı, bölgeye yaptıkları gezilerin ve araştırmaların sonucunda Eskişehir’in 3 km. kuzeydoğusunda, Porsuk Çayı’nın kuzeyinde yer alan bugünkü adıyla Şarhöyük ören yerinin antik Dorylaion şehri olduğunu saptamışlardır. Burada 1989 yılında itibaren Kültür Bakanlığı ve Anadolu Üniversitesi adına Prof, Dr. A. Muhibbe Darga başkanlığında bir ekip tarafından arkeolojik kazılar yapılmıştır. Burada İlk Tunç Çağı’na inen bir yerleşmenin olduğu saptanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra doğudan gelen Türkler, 1074 yılında Eskişehir’i almışlar, doğudan gelen Türk boylarını durdurmak isteyen Manuel Kommenos, bunda başarılı olamayınca batıya doğru çekilmek durumunda kalmıştır. Alparslan ve I. Kılıçarslan zamanında Eskişehir, Haçlı Orduları’nın geçiş yeri olmuştur. Dorylaion - Şarhöyük, Bizans’ın Selçuklulara karşı korunmasında büyük rol oynamış ancak 1176’da Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan’nın Bizans İmparatoru Manuel Komnenos’u mağlup etmesinden sonra, Selçukluların egemenliği altına girmiştir. Bundan sonra uzun bir zaman yıkık ve terkedilmiş olan Dorylaion-Şarhöyük’ün yakınında, harabenin güneyinde yeni bir yerleşme kurulmuştur. W. M. Ramsay’in bildirdiğine göre, büyük olasılıkla Dorylaion’un kalıntılarına Eskişehir ismi verilmiş ve bu isim günümüze kadar gelmiştir. Selçuklular 1289’da bölgeyi Osman Gazi’ye vermişlerdir. Orhan Gazi döneminde ise bir süre Karamanoğullarının eline geçen Eskişehir, Sultan I.Murat tarafından yeniden Osmanlı topraklarına katılmıştır. XVII.yüzyılda yörede Celalî İsyanları olmuş ve bastırılmıştır. XIX.yüzyılda Hüdavendigâr (Bursa) vilayetinin Kütahya sancağına bağlı bir kaza merkezi olan Eskişehir’e, Kafkasya, Kırım, Romanya ve Bulgaristan’dan gelen göçmenler yerleştirilmiştir. I.Dünya Savaşı sonrasında buradaki demiryolu hattını denetlemek isteyen İngilizler Ocak 1919’da Eskişehir’i işgal etmişlerdir. Ancak Kuvayı Milliye’nin baskısı ile Mart 1920’de bu işgale son vermişlerdir. Eskişehir, Milli Mücadele yıllarında, uzun süre gündemde kalan bir şehir olmuştur. İstanbul’u Anadolu’yu bağlayan demiryolu üzerindeki stratejik konumu, iç çalışmalardaki rolü, Anadolu’yu istila etmiş olan Yunan Ordusu’nun Orta Anadolu’ya geçişinin eşiğini oluşturması ve yeni devletin kuruluşuna katkılarıyla önem kazanmıştır. Bundan sonra Yunanlılar tarafından işgal edilmiş ve bir süre Yunan ordularının karargâhı olmuştur (1921). 1921 yılında Eskişehir’e 40 km. uzaklıktaki İnönü’de, Birinci ve İkinci İnönü Savaşları yapılmıştır. Stratejik konumu bakımından önem taşıyan Eskişehir’in, Yunanlılar tarafından elde tutulması son derece önemliydi. Bu yüzden Kurtuluş Savaşı’nın en önemlilerinden olan, Birinci İnönü, İkinci İnönü ve Kütahya-Eskişehir Savaşları, Eskişehir ’de gerçekleşmiştir. Kurtuluş Savaşı’nın sonlarında Büyük Taarruzla birlikte 2 Eylül 1922’de bu işgale son verilmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra 1925’te il merkezi olmuştur. Eskişehir’de günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Çifteler Yazılı Kayalar (Midas), Seyitgazi Kalesi, Sivrihisar Kalesi, Sivrihisar Ulu Camisi (1275), Sivrihisar Hoş Kadem Camisi (XIII.yüzyıl), Alaeddin Camisi (1220), Kurşunlu Camisi ve Külliyesi (1525), Setit Battal Gazi Külliyesi (XIII.yüzyıl), Sivrihisar Ulu Camisi (1275), Sivrihisar Hazinedar Mescidi (XIII.yüzyıl), Sivrihisar Kılıç Mescit Camisi, Sivrihisar Mülk Köyü Türbeli Mescidi (XII.yüzyıl), Sivrihisar Gecek Ulu Camisi (1175), Sivrihisar Hamam Karahisar Camisi (XIII.yüzyıl), Mihalıçcık Yunus Emre Anıtı, Şeyh Edebali Türbesi (XIII.yüzyıl), Yunus Emre Türbesi, Seyit Gazi Eyvan Türbesi (XIII.yüzyıl), Üryan Baba Türbesi, Sucaeddin Veli Baba Horasani İlyas Türbesi (XVI.yüzyıl), Himmet dede Kümbeti (1229), Alemşah Kümbeti (1327-1328), Hoca Yunus Kümbeti, Seyit Gazi Selçuklu Hamamı (XIII.yüzyıl), Sivrihisar Seyitler hamamı (1490), Sivrihisar Hamamkarahisar Hamamı (1175), Seyit Gazi Bardakçı Köyü Hamamı (XV.-XVI.yüzyıl), Seyit Gazi Kervansarayı, Sivrihisar Gecek Köyü Çeşmesi, Sivil mimari örneklerinden Yeşil Efendi evi bulunmaktadır. Ayrıca Erler, Kıymet, Şengülcük, Yenice Kaplıcaları; Aslanlı Mabet, Doğanlı Kale, Gerdek kale Mağaraları; Seyit Gazi yakınında Büyük yayla, Çifteler İhsaniye Köyü yakınında Sakaryabaşı, Alpi bucağı yakınında Taycılar mesireleri bulunmaktadır. |
|
|
|
02-19-2009, 14:50 | #2 |
Eskişehir Gezgin Gözüyle
Frig Vadisi: Antik kent Eskişehir'e 90 km. uzaklıkta Han ilçesine bağlı olan Yazılıkaya Köyü bitişiğinde yer almaktadır. Vadide Frig Krallığı, Lidya Krallığı ve Pers İmparatorluk döneminde üç ayrı yerleşme evresinin bulunduğuna ilişkin birçok temel ve yapı kalıntısına rastlanmıştır. Diğer yandan, Midas Anıtı'nın çevresinde akropol üzerinde bir kentin varlığına ilişkiler bulgular saptanmıştır. Kayalık bir platform üzerine kurulmuş ve Erken Tunç Çağlarında yerleşim görmüş olan Midas (Yazılıkaya) Friglerin dini merkezi olmuştur. Antik şehirde Hitit kültürüne ait kendi stilleri ile yaptıkları kaya kabartmalarına rastlanmıştır. Hititlerden sonra Frig kenti olarak gelişen Yazılıkaya'da Frig kültürüne ait kale duvarları, yerleşim yerleri, kaya kabartmaları, kaya anıtları, su sarnıçları, sunak yerleri, karlıklar, kaya mezarları, basamaklı anıtlar, nişler, antik yollar olmak üzere 33 adet eser bulunmaktadır. Bunlar doğa koşullarından dolayı yıpranmış olsalar da günümüze ulaşabilmişlerdir. Roma ve Bizans çağlarında Frig yapıtlarının çoğu dini amaçlarla tahrip edilmiş, yerlerine kaya barınakları ve kaya mezarları yapılmıştır. Kaya yüzeyine bir tapınağın cephesi biçiminde işlenen Frig kaya anıtları, sembolü, kutsal hayvanı aslan olan Frig dini, tek tanrısı ana tanrıça Kybele'ye adanmıştır. Vadinin ormanlık kısmında, Çukurca Köyü'nden Kümbet Köyü'ne kadar uzanan bölgede 25'e varan anıt, kült anıtları, açık hava ve doğa tapınakları, kale, mezar ve diğer eserler bulunmaktadır. Pessinus: Ana tanrıça Kybele'ye ithafen Sivrihisar İlçesi'nin Ballıhisar Köyü'nde kurulmuş bir şehirdir. Tapınak kenti olarak bilinen Pessinus Romalılar döneminde de kutsallığını ve önemini korumuştur. Bugün kente ait stadyum, tiyatro, tapınak, su kanalı ve nekropola ait kalıntılar bulunmaktadır. Antik kentte 1967 yılından beri arkeolojik kazılar yapılmaktadır. Kazıdan çıkan eserler Ballıhisar'daki müzede sergilenmektedir. Doryleaum: Helenistik, Roma ve Bizans Çağlarını yaşamış Höyük kentin kuzey bitişiğinde ve Muttalip Köyü'nün doğusunda yer almaktadır. Höyüğe ve eteklerinde yer alan temel hafriyat sırasında çıkarılan Helenistik, Roma ve Bizans Çağlarına ait eserler Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Karacaşehir: Roma ve sonra Bizans Çağı'nda yapılmış, Osmanlılar tarafından takviye edilmiş kale kenti olarak anılan Antik Kent Eskişehir'e 6 km. uzaklıkta, Karacaşehir Köyü'nün güneybatısında yer almaktadır. Günümüzde, kentin müdafaa surları tamamen yıkılmış, yalnızca doğu ve batı girişindeki kulelerden küçük parçalar kalmıştır. Kalenin içerisinde karargah binaları, sarnıç ve sokaklar, ev harabeleri görülmektedir. Midas Anıtı: Yazılıkaya platformunun kuzeydoğu yamacında doğuya bakan cephede yer alan anıt bazılarınca Yazılıkaya, bazılarınca da Midas Anıtı olarak adlandırılmıştır. Antik kent adını bu anıttan almıştır. Kentin en önemli yapıtı olan anıt, Frig kaya anıtlarının en görkemlisi, bölgenin ve dünyanın en önemli eşsiz yapıtlarındandır. Nasrettin Hoca'nın Evi: Dünya mizah edebiyatında önemli bir yer tutan fıkralara sahip Nasrettin Hoca 1208 yılında, Sivrihisar'ın Hortu Köyü'nde doğmuştur. Eskişehir' in Sivrihisar İlçesi ve Hortu Köyü'nde her yıl Nasrettin Hoca'yı anma şenlikleri ve adına halk edebiyatı seminerleri düzenlenmektedir. Kurşunlu Cami: Odunpazarı semtinde, Paşa Mahallesi’ ndedir. Merdivenli kapıdan girildiğinde ortada şadırvan, sağ tarafta menzilhane, sol tarafta aşhane, karşıda cami görülür. Bu cami, Veziri-sanî Mustafa Paşa tarafından 1525 yılında yaptırılmıştır. Cami 1961-1962 yıllarında yenilenmiştir. Caminin arkasındaki büyük kubbeli semahane, medrese odaları ve ön taraftaki sütunlu açık mekân, buranın bir Mevlevi tekkesi olduğunu kanıtlamaktadır. Seyyit Battal Gazi Külliyesi: Seyitgazi İlçesinde, 150 metre yüksekliğinde Üçler Tepesi’ nin doğuya bakan yamaçları üzerindedir. Bu külliye Seyyit Battal Gazi’ ye ithafen yaptırılmıştır (1207 - 1209). Anadolu’nun Bizans İmparatorluğu egemenliği altında bulunduğu M.S. 700 yıllarında, İslamiyet henüz Anadolu içlerine yayılmamıştı. İslamiyeti kabul etmiş olan Emeviler doğudan sık sık Bizans’a karşı Anadolu’ nun içlerine akın yaparak Anadolu’ yu ele geçirmek ve İslamiyeti yaymak istemişlerdir. 720-740 yıllarında sıklaşan bu akınlardan birinde Seyyit Battal Gazi lakabı ile anılan bu efsaneleşmiş halk kahramanı, bugünkü Seyitgazi ilçesinin bulunduğu (antik adı Nakolea) Mesih Kalesi olarak bilinen bölgede 740 yılında şehit düşmüştür. Bizans’a karşı yapılan savaşlarda büyük kahramanlıklar gösteren ve İslamiyetin Anadolu’ da yayılmasında büyük katkısı olan, yıllar yılı nesilden nesile kahramanlıkları anlatılan Seyyit Battal Gazi adına 1207-1208 yıllarında Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Alaattin Keykubat’ ın annesi Ümmühan Hatun tarafından türbe ve cami yaptırılmıştır. Daha sonra Ümmühan Hatun için de burda iki katlı eyvan biçiminde bir türbe eklenmiştir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve gelişme dönemlerinde; onarım, yeniden yapım eklemelerle yapılan topluluk külliye halini almıştır. Osmanlı Devleti döneminde vakıflaştırılmış Cumhuriyet Dönemi’ ne kadar dini eğitim, tören ve toplantıların yapıldığı medrese ve tekke olarak kullanılmıştır. Bugün mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan ve 1954 yılına kadar harap bir durumda bulunan külliye, bu tarihte yapılan geniş bir restorasyon çalışması ve çevre düzenlemesi ile bugünkü durumuna getirilmiştir. Yapılan ışıklandırma sistemi ile geceleri aydınlatılmakta, etkileyici görünümü, turistik ve dini amaçlı ziyaretçileri ile Seyitgazi ilçesine canlılık kazandırmaktadır. Şeyh Edebali Türbesi: Şeyh Edebali, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beyin kayınpederidir. Şeyh Edebali’ nin türbesi şehrin Odunpazarı semtindeki Odunpazarı mezarlığı’ nın içindedir. Türbe, II. Abdülhamit tarafından restore edilmiştir. Şeyh Şahabattin Türbesi: İçinde iki sanduka bulunan ve yeni bir dikdörtgen yapı olan türbe, Kurşunlu Camiisi’ nin batısında yer almaktadır. Yunusemre Külliyesi ve Türbesi: Eskişehir Mihalıcçık ilçesi Yunusemre beldesinde (Sarıköy) dir. Eskişehir-Ankara demiryolu yakınından geçmektedir. Yunusemre bu dünyada yaşayan insanları sevgiye, birlik ve beraberliğe çağıran bir hak aşığıdır. Mezartaşının ön cephesinde yazılı olan "Gelin Tanış Olalım, İşi Kolay Kılalım, Sevelim Sevilelim, Bu Dünya Kimseye Kalmaz" sözlerinde Yunus Emre’nin yaşam felsefesi özetlenmektedir. Nasrettin Hoca’nın Evi: Ünlü mizah ustası Nasrettin Hoca, 605 (1208-1209) yılında Sivrihisar’ın Hortu köyünde doğmuştur. İlk bilgilerini köy imamı olan babasının yanında öğrenmiştir. Daha sonra Akşehir’ e giderek Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim gibi devrin tanınmış alim ve ariflerinden bilgi öğrenmiş, nasip almıştır. Hocanın ayrıca Konya Medresesi’ nde okuduğu, Akşehir’ de, Sivrihisar’ da ders okutup imamlık ve hatiplik yaptığı sanılmaktadır. Bundan başka hocaya ait olduğu ileri sürülen eski bir mezar taşı üzerindeki vefatı 683 (1284) dür. Mezarı Konya ili Akşehir ilçesindedir. Nasrettin Hoca adı, zekası ve fıkralarıyla dünyaca tanınmış bir halk filozofudur. Hoca’ nın hayat, tabiat ve cemiyet içindeki insanı, keskin görüşler ve zeki söyleyişlerle karikatürize eden nükteleri yalnız bir milleti değil, bütün insanlığı tatmin edecek değerde olduğundan bu Türk zekası başka milletler arasında da tanınmış ve sevilmiştir. Türk halk zekası ise, bu nüktelerde kendi mizah dehasını bularak onları sevmiş, yaymış, bütünlemiş ve çoğalmıştır. Nasrettin Hoca Fıkraları batı dillerine de çevrilmiştir. Nasrettin Hoca İran, Mısır, Irak gibi ülkelerde, Kafkaslarda, Balkan ülkelerinde ve Avrupa ülkelerinde de tanınan ünlü bir mizah ustasıdır. Doğanlı Kale: Bu kale, Seyitgazi ilçesinin Çukurca Köyü yakınındadır. Kalenin üst kısmındaki kaya "doğan" a benzediğinden bu ismi almıştır. Bir Frig eseri olan Doğanlı Kale’nin iç kısmına, Bizans ve Roma çağlarında, yeraltı geçitleri ve mezar ilave edilmiştir.Yapı, içindeki merdivenler ve odalarla delik deşik bir görünüm sergilemektedir. Gerdek Kaya Anıtı: Çukurca Köyü’nün 500 m. güneybatısında bulunan bir ’mezar anıtıdır. Dor stili bir tapınak cephesi taklit edilerek oyulmuş bu mezar anıtında, içerlek iki kapı ile iki ölü odasına girilmektedir. Cephesi doğuya bakan bu anıt, Yunan-Roma Çağı’nı anlatmaktadır. Alınlığın üstündeki kaya çıkıntısı üzerinde, başsız bir aslan figürü de görülmektedir. Yazılıkaya (Midas Kenti): Çiftelere 39 km. uzaklıkta bulunan Yazılıkaya, binlerce yıl önce kayalık bir platform üzerine kurulmuştur. 1315 metre yükseklikte, dikdörtgen şeklindeki, Frigya yaylası üzerinde bulunmaktadır. Roma devrindeki yazarlar, bu bölgenin havasının sağlıklı ve toprağının bereketli olduğundan söz etmişlerdir. Bardakçı Suyu da bu bölgeden geçmektedir. Midas Anıtı, Frigya sanatının tipik bir örneğidir. Bu anıt, bir mezar anıtı olmayıp, Frigya’da pek çok kaya anıtı örneğinde görüldüğü gibi, bir Kybele (Ana Tanrıça) heykeli koymak üzere yapılmıştır. Anıtın üzerinde Frig yazıları olduğundan "YAZILIKAYA", yazılarda ise "MİDAS" adı geçtiğinden "MİDAS AMİTİ" denmiştir. Kült anıttır. Midas Anıtı’nın M. Ö. 550 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Kaya üzerinde, bir tapınağın cephesi biçiminde işlenmiştir. Cephesi doğuya bakmaktadır. Anıtın en ilginç yönü, üzerinde henüz çözülememiş olan ve ilk kez 1839 yılında Ch. Texiker tarafından yayınlanan, üç yazıtın bulunmasıdır. Birinci Yazıt: Alınlığın üzerindeki kaya çıkıntısı üzerinde bulunan 11 m. uzunluğunda ve 45 cm. büyüklüğündeki harflerin yazılı olduğu bir yazıttır. Frig dili ile ilintili "ATEŞ" ve "MİDAİ" sözcükleri belirgin olarak okunmaktadır. Ateş, Frigliler’in bir tanrısıdır. Midai, efsanelere göre Kral Midas’ın annesi ve ürünlerin koruyucusudur.Aynı zamanda, demirin keşfi de bu tanrıçayla ilgilidir. Bu yüzden, bu anıt ile demir endüstrisi kökeni arasında bir bağlantı vardır. İkinci Yazıt: Midas Anıtı’ nın iki ucunda dikdörtgen şeklindeki bir girintinin, dip duvar ve yan duvarı üzerinde, 45 cm.lik harflerle işlenmiş bir yazıttır. Üçüncü Yazıt: Kuzey taraftaki dikdörtgen dikmenin üzerinde, yukarıdan aşağı 25 cm. büyüklüğündeki harflerle yazılmıştır. Yazıtın başındaki "BABA" sözcüğü belirgin olarak okunmaktadır. Küçük Yazılıkaya: Midas Anıtı’nın, 210 metre güneybatısında yukarıdan aşağıya işlenmeye, oyulmaya başlanmış; ancak alt kısmı işlenilmeden kalmış bir anıttır. Midas Anıtı ile benzer yönleri vardır. Üstte süslü bir alınlık, iki yanda geometrik motifler yine üstte yatay bir motifle birleşir. Anıtın işlenmiş kısmı, 180 metredir. Bu anıtın da Midas Anıtı gibi, dinsel törenlerde kullanılmak için yapılmaya başlanmış olduğu sanılmaktadır. Kümbet Asar Kalesi: Kümbet Vadisi’ndeki bu kale, Frig Çağı’nın özelliklerini taşır. Kayaya oyulmuş merdivenler, yeraltı geçitleri, kaya yüzlerine işlenmiş geometrik süslemeler, tipik Frig Kaya Kalesi’nin en güzel örneklerini oluşturmaktadır. Yapıldak Asar Kale: Kümbet Vadisi’nin güneyinde, Yapıldak Köyü’nün kuzeybatısındadır. Ballık Kale: Kümbet’in doğusun-dadır. Tipik bir Frig yerleşim yeri ve gözetleme kalesi örneğidir. Keskaya: Karacaalan Köyü’nün batısındadır. 1953 yılında, taş blokları buradan Eskişehir’e taşınarak, Merkez Bankası’nın inşasında kullanılmıştır. Arezastis Anıt: Midas Kenti’nin 1500 m. kuzeyindeki bir kayanın içi oyularak yapılmış bir anıttır. Bu anıtın alınlığının sağ üstündeki yazıtta, "Arezastis" sözcüğü okunabildiği için bu isim verilmiştir. Anıt 7 m yükseklikteki dik bir yüzeyin üstündedir. Bu anıtın, en ilginç yönü de Frig yazıtlarını çok iyi taşımasıdır. Bu anıtın 674 yılından önce yapıldığı ve dinsel törenler için kullanıldığı sanılmaktadır. Bahşayiş Anıt: Bahşayiş Köyü yakınındadır (Kümbet’in 7 km. güneyinde). Motiflerle süslenmiştir. Bu anıtın da diğerleri gibi dinî törenler için kullanıldığı varsayılmaktadır. Anıtın arkasında, kayaya oyulmuş bir mezar odası bulunmaktadır. Salon Mezar: Yazılıkaya kabartmasının batısında, kayaya oyulmuş bir Frig eserdir. Kapısının üzerinde, karşılıklı iki aslan kabartması görülmektedir. Alemşah Kümbeti: Sivrihisar’da bulunan bu kümbet, Selçuklular tarafından, 1321 yılında. Melik Şah’ın kardeşi Sultan Şah adına yapılmıştır. Çatısı, piramit tarzındadır. Tarihî bir yapı olan bu kümbet, biri mescit, diğeri mezar olmak üzere iki katlıdır. Ulucami (Emineddin-i Mikail Camii): Sivrihisar İlçesi’nde bulunan ve kervansaray olarak kullanılan bu eser, 1257 yılında E. Mikail tarafından camiye çevrilmiştir. En ilginç yönü, düz çatısını 67 adet ağaç sütunun taşımasıdır. Pessinus Şehri: Sivrihisar ilçesinin 16 km. güneyindeki Ballıhisar köyünde, "Tanrıça Kybele" adına, Frigyalı’lar tarafından kurulmuştur. Helenizm Çağı’nda, bu bölgeye akın eden Galatlar’ın bir kabilesi olan Tolistoboglar, bu yöreye yerleşmişler ve Pessinus, başkentleri olmuştur. Pessinus, Bergama Krallığı döneminde en parlak dönemini yaşamıştır. Bergama Krallığı, eski Pessinus Tapınağı’nın yerine Grek stilinde bir mermer tapınak yaptırmış ve süslemiştir. Bu tapınak, her yıl dini bayramlar sırasında kurulan panayıra, büyük bir canlılık getirmiştir. Grek hakimiyetinde iken şehrin planlan yeniden düzeltilmiş, meclis binası, yolları, kanalı, çarşı ve tiyatrosu kurulmuştur. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|