sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > GÜNCEL HABERLER - SİYASET > Türkiye ve Dünyadan Haberler
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Türkiye ve Dünyadan Haberler Son dakika haberler ve son gelişmeler burada .

Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 07-21-2008, 12:49   #1
Kullanıcı Adı
kelebek35
Standart Ergenekonda bir köstebek eksikti!

Yalçın Tanfer yüzünden askeri savcıya 12 saat ifade veren ve hakkında dava açılan eski Urfa İl Jandarma Alay Komutanı Erdal Sarızeybek, 2005’te emekli olunca başından geçenleri ‘Ya Gazi Paşa Duyarsa’ ismiyle bir kitaba döktü. Bu kitabın önsözünü ise emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu yazdı. Sarızeybek, 2 Nisan 2007’de Aksiyon Dergisi’nde yayınlanan röportajında, hem kitabından hem de Yalçın Tanfer’den şöyle bahsetti:
Yalçın Tanfer isimli şahıs Urfa’da göreve başladığım gün bana geldi. Ve olaylar çok hızlı gelişti. Ülke çapında bir faaliyet varsa bundan haberim yok. Çünkü soruşturma geçirdim. Ocak ayında (2004) askerî savcılık soruşturması geçirdim, mart ve haziranda davalar açıldı. Ben iki sene başımı kaldıramadım. Hiçbir şeyle de ilgilenemedim.

-Ama jandarma genel komutanlığının ülke çapında bir çalışma veya operasyon yaptığı ve bu kapsamda sizden bazı bilgiler istediği açık…

Ankara bir operasyon yaptığı zaman alaylar üzerinden yürütür işlerini, siz karışamazsınız. Zaten bizim bu numaralar kime ait diye araştırmamız operasyonu yanlış yöne sevketti ve bu yüzden üstümüze geldiler.

-Sizin aradığınız ve bir kadının çıktığı numara, Ankara’daki bir komutanın eşine ait telefonu olmasın?

İnanın bilmiyorum. Direkt Ankara kendisi aldı ondan sonra bu sonuçları İstanbul’dan.

-Siz neyi araştırdınız o zaman?

Şimdi bu operasyon gizli olduğu için, gizli olduğunu öğrendiğim için bu konuda açıklama yapmak istemiyorum. Gizli bilgileri ifşa etmek de suç. İnanın bu konuda açıklama yetkim de yok.

-Tamam. Siz böyle dediğiniz zaman mesele anlaşılmış oluyor…

Sorduk Ankara’ya. Dökümlerin İstanbul’dan ellerine ulaştığını öğrendik ve operasyondan çekildik. Hem operasyonun gizliliği açısından bir şey söylemek istemiyorum, hem de bütün mahiyetini bilmediğim için neyi bizim üzerimizden, neyi başkasının üzerinden yaptılar kestiremiyorum.

-Kitabınızda bu Yalçın Tanfer için ‘köstebek’ deyimini kullanıyorsunuz? Kimin köstebeği?

İlk tanışıklığı, bizim elde ettiğimiz istihbarata göre, Veli Küçük zamanında başlamış. Elimizdeki ifadelere göre 12 Eylül 1980’den sonra, ben sıkıyönetimin adamıyım diye birçok kişiyi çarpmış Manisa bölgesinde. Sonra araya bir esrar olayı girmiş. O esrar olayından 18 yıl hapis almış. Bunun 4-5 yılını yatmış. Bir ara gözden kaybolmuş. Sonra Diyarbakır, Antep, Şırnak taraflarında tekrar görülmüş. Ondan sonra Evci Paşa ile bağlantısı var zaten. Ona ziyaretlere gidiyor. Zaten Veli Küçük Paşam tanıştırıyor İsmail Evci Paşamla. Beş yıllık da Evci Paşa ile bir süreci var onun.

-Neden köstebek diyorsunuz? Neyin, kimin köstebeği?

Bakın ben on yıl hudutta kaldım. Hudutta kalan bir komutanı en kolay şikayet etmenin yolu, kaçakçılık yapıyor dersiniz biter. Bu adam benim için kaçakçılık yaptı demiyor. İkincisi hep iç güvenlik birliklerinde çalıştım. Hep halkla iç içe. Bir yolsuzluk iddiası olur, rüşvet iddiası olur. Şimdi bakıyorsunuz ifadesine ne diyor. Şener Paşa ağaç diker, çiçek diker, jandarmadan anlamaz. Ben demişim güya. Korgeneral Çakır Çerkezdir, eşi ressamdır. Yalaka subaylara resim satar. Şimdi bakıyorsunuz, gerçekten o dönemde teşkilat içerisinde bir ağaçlandırma seferberliği vardı, Şener Paşa’nın emriyle başlatılmış. Her alay belli sayıda ağaç dikiyordu. Dolayısıyla Şener Paşa jandarmalığı bilmez, ağaç diker dediğiniz iddia edildiği zaman, o teşkilatta ciddiye alınabilirsiniz. Korgeneral Çakır Çerkezdir doğru… Çerkezler kötüdür dediğiniz zaman direkt sizi o cenaha karşı hale getirir. Eşi ressamdı doğru. Tabloları sergileniyordu, satılıyordu. O da doğru… Dolayısıyla bu iddiaları yaptığı zaman bir ölçüde ciddiye alındı. Ama Yalçın Tanfer bunları nasıl biliyordu? Evci Paşa ile beş yıllık bir görüşmesi var. Veli Küçük Paşa ile 18 yıla yakın bir görüşmesi var… Sizi yakın görüyorlar. Teşkilatın içindeki sorunlar hakkında sizinle konuşuyorlar. Gün geliyor bu bilgileri teşkilatın içindeki kişilere karşı kullanıyorsunuz. Bu köstebekliktir. Şener Paşa ağaç diker dediğimi iddia ederek beni Şener Paşa ile karşı karşıya getirdi.

-Peki Veli Küçük ve İsmail Evci paşalar nasıl bu kişiyi çözememiş?

İsmail Evci Paşam, kendisi ile yaptığım görüşmede bana karşı çok mahcup oldu. Komutanım siz bana bu adamı gönderdiniz ve bu adam dolandırıcı çıktı dediğimde inanın sesini çıkarmadı. Daha sonra olay yargıya intikal ettiği zaman, verdiği yeminli ifadelerde, aynısını teyid etti. O yüzden kendisine saygım büyük. Veli Küçük Paşa’yı aradığım zaman telefonda Erdal, bu üçkağıtçının biridir dedi. Çünkü tanıyordu onu yıllardır. O da sonunda üçkağıtçı damgasını vurmuş.

-O zaman niye Evci Paşa ile tanıştırmış?

Yanılmıyorsam; ilk tanıştırması altı yıl öncesine dayanıyor olaydan.

-Ama diyorsunuz ki daha 12 Eylül’den sonra bu faaliyetlere girmiş. Bir de sadece Veli Küçük Paşa ile değil, Sedat Bucak ile de ilişkileri var. O zaman bu daha değişik bir ilişki tarzı. Çünkü sizinle tanıştırıldığında da özel istihbarat görevlisi olduğunu söylenmiş.

Bu şahıs istihbaratçıyım diye ortaya çıkmış. Mesela Manisa ve Ankara eski Emniyet Müdürü Kemal İskender’in çok samimi dostu olduğuna dair tanık beyanları var. Girerken, çıkarken, beraber arabayla gittiklerine dair. Tansu Çiller ile görüştüğüne dair tanık beyanları var. Askerî birliklere girerken de çıkarken de gören var… Bana da Evci Paşa gönderdi. Hatta bana Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün adamı olarak gönderdi. Çünkü Hilmi Özkök Turgutlulu. Bu adam Salihlili. Nasıl yapmışsa kendisini Hilmi Özkök ile irtibatlandırmış. Ama Hilmi Özkök Paşam bunu tanıyor mu, tanımıyor mu? Bunu bilmiyorum.

-Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman’ı da tanıdığını söylemiş, ama siz Yalman’ın emir subayı Afiyet Albay’ı aramışsınız. O komutana iletmiş. Size tanımıyoruz bilgisi verilmiş. Yine Hilmi Özkök Paşa’nın emir subayı albay da tanımıyoruz demiş.

Emir subayları tanımıyoruz dediler… Zamanında terörle mücadeleye katılmış, istihbarat bilgisi vermek suretiyle katılmış sivil kişiler var. Bu kişilerin zaman içerisinde askerde, poliste dostları oluyor. Güvenilirlik kazanıyorlar. Ama sonradan girdikleri işlerde özellikle parayı gördükleri zaman, yollarını şaşırabiliyorlar. Mesela bir Susurluk olayını hatırlayın. Büyük bir terör mücadelesi verildi 1992’de. Yani insanlar doğuya karayoluyla gidemiyordu. Çıktığınız zaman ya pusuya düşüyordunuz ya mayına basıyordunuz. Öyle bir an geldi ki, ne köyleri koruyabildik, ne insanları. Şemdinli’deydim o zaman. PKK’nın Hakurk kampı hemen Şemdinli’nin güneyindeydi. Her tarafımız sarılmıştı ve bir anda çaresizliğe düştük. İnanın bana bizi yönetenler de o tarihte çaresizliğe düştü, ne yapacaklarını bilmiyorlardı.

1991 Körfez savaşından sonra binlerce teröristin Hakurk’ta toplanmış olduğunu biz nasıl haber alamadık? Binlerce terörist silahlanmış, ellerinde roketatarlar, biksi makineli tüfekler, gece görüş cihazları olduğunu nasıl haber alamadık? 1992’de Şemdinli’de saldırıya uğradığımızda, ki üç karakolda saldırıya uğradık ve çok büyük bir çatışmaydı, bir baktık ki onların kullandıkları silahlar bizimkilerden üstün. Bu bir istihbarat gafletiydi. İşte o çaresizliğe düşülen dönemde istihbarat en büyük güç oldu bizim için. Birtakım insanlar bulundu, doğrudur. Çok güzel bilgiler verenler oldu. O bilgiler sayesinde çok iyi operasyonların yapıldığı da doğru.

-Şimdi peki Veli Küçük Paşa bu kişiyi bazı görevlerde kullandıklarını size söyledi mi?

Söylemedi. Sadece üçkağıtçının tekidir, yanına yaklaştırma. Onu bir görürsem ne yapacağımı biliyorum dedi.

-Siz sonradan başınıza gelenleri değerlendirdiğinizde ne gibi bir sonuca ulaştınız.

Bakın tam 16 tane ağır suç isnat ettiler bana. Yalçın Tanfer, yargılandığı mahkemede, Levent Ersöz Paşa’nın yazdığı aleyhimdeki 38 sayfalık raporu mahkemeye delil olarak sundu. Bunu askerî mahkemeden istetti. Dedi ki ben suçsuzum, Erdal Albay suçludur. Onun hakkında yapılmış bir askerî soruşturma vardır, bu soruşturmada da kendisine 16 tane suç isnat edilmiştir dedi. Gerçekten de sivil mahkeme dosyayı getirtti. Baktı, bize 16 suç isnat edilmiş…

-Sizin hakkınızda yapılan soruşturmada, Şener Eruygur Paşa’nın bizzat size sorulmasını istediği dokuz soru var.

Bir yedinci soru var. Siz kendinizi çok mu değerli buluyorsunuz? Değerli yanlarınızı alt alta sıralayın diyor. İnanın soruyu okuduğum anda beynim durdu. Hatta Levent Paşa’ya bu soruya cevap vermek istemiyorum dedim. Israrla, sorulara cevap vermem gerektiğini söyledi. Ama bu yedinci soruyu ömrüm boyunca unutmayacağım… Bu soruları bizzat Şener Paşa’nın kendisi cevaplamanı istedi dediler. Ama bu yedinci soruyu ben unutmayacağım. Çocuklarım da unutmayacak, onların çocukları da unutmayacak.

-Şener Paşa’nın bu şekilde olayın üzerinde durmasını neye bağladınız?

Şener Paşa bizi tanır. Daha bu olaydan bir ay önce, bizi Fransa’ya Türk Silahlı Kuvvetleri’ni temsilen jandarma birlik komutanı olarak bir tatbikata gönderdi. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen gönderdi. Tatbikata katıldım. Büyük başarı elde edildi. Bu konuda gazetelerde haberler çıktı. Sonra ben teğmen değilim ki; albayım. Otuz yıllık bir geçmişimiz var, her şeyimiz belli. Şahsî dosyamız onda. Ama sorulara baktığınız zaman, sanki Yalçın Tanfer’in bütün iddiaları doğruymuş gibi o şekilde bizi sorguladılar. Sanki bütün o suçları işlemişim gibi… Ne yazık ki Levent Paşa, Yalçın Tanfer’in ifadesini dahi almadı. Adamdan iki sayfalık beyan aldılar. Adam kendisi yazmış beyanımdır diye… Ona sorulan tek bir soru yok…

-Siz sorgulandınız ama, Yalçın Tanfer hiçbir şekilde askerî yetkililerce sorgulanmadı.

Sorgulanmadı. Ben sorgulandım. Askerî savcı 12 saat aralıksız ifademi aldı. Bir de Şener Paşa’nın dosyadaki bir gizli yazısı var. Bir komutanda olması gereken 14 tane vasfa sahip olup olmadığının araştırılması için şifahî olarak kendisinin emir verdiğini söylüyor. 30 yıllık bir asker için, bir albay için böyle bir emir verilemez. Böyle bir araştırma yapılamaz Bu çok ağır bir şey. (Bir subayda olması gereken bu niteliklerin bazıları şunlar: Yalancılık gibi fenalıklardan sakınmak, göz boyamaktan kaçınma, şahsî arzu ve isteklerini temin peşinde koşmaktan kaçınma, aklını herkesin yükseğinde görerek kendini beğenmek, şöhretten, hırs göstermekten kaçınma, iyi ahlâk sahibi olmak.) O yazıyı yazdığı tarihte Şener Paşa, beni yurtdışına gönderdi. Bana dört tane takdirname veren kendisi. O soruşturma döneminde ben 12 takdirname, beş şerit rozeti almışım. Böyle olmasına rağmen bir subayda olması gereken ahlâkî vasıflara sahip olup olmadığımın araştırılması için emir verdiğini söylemesi inanın çok zoruma gitti… Yani ahlâklı olmadığımı, komutanlık vasıflarına sahip olmadığımı söylüyorlar.

-Peki siz bütün bunları, bu kişi gizli devlet görevlisidir diye mi yorumladınız. Belki de çok kıymetli bilgilere sahipti.

Doğru. Bakın Yalçın Tanfer sivil mahkemede verdiği ifadede, hiçbir sivil ya da askeri otoriteden bahsetmedi, onların ismini vermedi. Mesela Yalçın Tanfer’i bana gönderen İsmail Evci Paşamdır. İfadesinde kendisi de söylemektedir. Ama Yalçın Tanfer ifadesinde İsmail Evci Paşa’dan hiç bahsetmiyor.

-Demek ki çok profesyonel…

Evet kendisinin çok profesyonel olduğu kesin...

-Belki de gizli bir devlet görevlisi, ama bu size söylenmedi.

Ama şimdi gizli bir devlet görevlisi bu kadar tahsilat yapar mı? Zaten bizim bu olaya dahil olmamız bundan dolayı. Önce istihbaratçıyım diye geliyor. Tahsilat yaptığını tesbit ediyoruz… Bu 70-80 milyar para hadisesi ben Urfa’ya gelmeden önce olmuştu. Bu aşiretleri almış, Şırnak’taki Tugay’a İsmail Evci Paşama götürmüş. O da onları karşılamış, bunlara yemek vermiş. Aşiretler buna güvenmiş, öyle para vermişler. Demek ki devletin adamı diye parayı vermişler. Ama Levent Ersöz Paşa’nın raporunda Yalçın Tanfer’in aldığı 70-80 milyar lira için, hurda ticaretinden elde edildiği değerlendirilmiştir dediler. Bakın bir cumhuriyet savcısı soruşturma yapıyor. Bu paranın dolandırıcılıktan elde edildiğine dair belgeler buluyor. Şahsı mahkemeye sevkediyor, şahıs mahkum oluyor. Ama Levent Paşa ve ekibi bu para hurda ticaretinden gelen bir paradır diyorlar… Halbuki Levent Paşa beni soruşturmaya geldiğinde Yalçın Tanfer’in kim olduğunu biliyordu. Çünkü ben Korgeneral Nurettin Çakır Paşa ile konuşmuştum. Yalçın Tanfer Çakır Paşama gitmiş. O da bunu Levent Paşa’ya anlatmış.

-Bu olayda isimleri geçenler malvarlıklarını açıklasın diyorsunuz.

Bakın benim yurtdışındaki görevlerdan elde ettiğim parayla aldığım bir tek arabam var. O dahi soruşturma konusu edildi. Şimdi benim de kulağıma geliyor. Albay Sadrettin Aktaş, Ankara’nın en güzel yerinde, Çukurambar’da yüzbinlerce dolara bir ev almış. Yeni yapılan, milletvekillerinin kaldığı sitede. Kızılay’da bir avukatlık yazıhanesi açmış. O da açıklasın servetini. Nasıl biriktirmiş, ne yapmış? Madem ki benim arabam soruşturma konusu oluyor, onlar da açıklasın.

habertürk
kelebek35 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 12:55


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog Snus Satın al düşmeyen takipçi satın al