03-12-2009, 16:00 | #1 |
Emanette eminmisiniz?
Emanette emin misiniz???
Emanette Emin miyiz? Soru: Büyüklerimizin, “Yâ Rab, kusurumuzu affet. Bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl.” şeklinde dua ettiklerini görüyoruz. Emanetten maksat sadece can mıdır; vazifelerimiz, müesseselerimiz ve muhatap olduklarımız açısından, kısacası iman hizmeti zaviyesinden “emanet” tabirini değerlendirir misiniz? -Verilen ve kazanılan her şey emanettir. Her emanet ise, bir çeşit nimettir ve kendi cinsinden şükrü gerektirir. -Her fert için vücud bir emanet, onun yüksek insanî değerlerle donanımı ayrı bir emanet; iman en değerli emanet; Cennet arzusu ve oraya girebilme istidadı, yöntemi, daha ötesinde Hak cemâlini müşâhede edebilme kabiliyeti apayrı birer emanettir. -İman ve ibadet emanetlerine ihanet etmiş olmamak için sürekli Cenâb-ı Hakk’a tazarru ve niyazda bulunmak, O’nun himayesine ve inayetine sığınmak lazımdır. Nitekim; Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ) “Allahümme ya Mukallibel kulûb, sebbit kalbî ala dînike - Ey kalbleri evirip çeviren Allahım! Benim kalbimi dininde sabitleyip perçinle.” ve “Allahümme ya Musarrifel Kulûb, sarrif kulûbenâ ilâ tâatik - Ey kalbleri halden hale koyan Rabbim, kalblerimizi ibadet ü tâatine yönlendir!” dualarını dilinden hiç düşürmemiştir. -Nefsimiz, imanımız, ibadetlerimiz... her şeyimiz emanet olduğu gibi, yüce dinimiz, hizmet düşüncemiz, dünya görüşümüz ve hayat felsefemiz de bize emanettir. Bunlar, dün seleflerimizin omuzlarına konmuştu; bugün bizim üzerimizde bulunuyor; yarın da sonraki nesillere aktarılacak. Bu emanetleri deformasyon görmüş bir halde devretmek doğru değildir. Şayet, biz emanetlere sahip çıkmaz, onları gereğince korumaz ve sağlam bir şekilde haleflerimize teslim etmezsek, istikbalin sahiplerini bir ruh travmasına maruz bırakmış oluruz ki, bu hem davaya ihanet hem de yarının insanlarına karşı büyük bir haksızlıktır. -Hazreti İsa’yı (aleyhissalâtü vesselam) titreten hesap.. “Şefaat hadisi”nde dikkat çekilen Mesihî mahcubiyet.. ve Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in temkini... -Dostlarınıza fevkalâde makamlar verip onları şişireceğinize, mübalağalarla onların boyunlarını kıracağınıza ve başkalarını da kıskançlığa sevkedeceğinize, onlara karşı fevkalâde sadâkat gösterip kardeşliğin hakkını verin. -Allah Rasûlü, “Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, vaad ettiğinde vaadinden döner, kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete hıyanet eder.” buyurmuş; bazı rivayetlerde, hemen her zaman en haince düşmanlık duygularını dostâne tavırlar içinde icra etmeyi de nifak emaresi olarak zikretmiştir. Evet, kendisine bir emanet verildiğinde ona hıyanet eden kimse, emniyetten uzaklaşması ölçüsünde imandan uzaklaşmış ve o kadar da küfre açık hale gelmiş olur. Bu itibarla, yalanın, ahde vefasızlığın ve emanete ihanet etmenin öyle çeşitleri vardır ki, onlar insanı tam bir münafık haline getirir. Bu kötü fiilleri işleyenlerin hepsi münafık olmasa bile, hemen herkes bir yalan menfezinden nifaka düşebilir; bir emanete ihanet çukurundan küfre yuvarlanabilir; sözünde durmama ya da hayâsızca düşmanlık yapma gibi günahlar sebebiyle münafıklar safına kayabilir. -Ümmet-i Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselam) uhdesindeki en büyük emanetlerden biri de Kur’an-ı Kerim’dir. -İhmal, hıyanet sayılır mı? -Emanet bildiği bayrağı yere düşürmeyip emin ellere teslim etmek için can atan ve Hazreti Halid’i görünce “Bunu senin için taşıyordum; bunun sahibi sensin!..” diyen adanmış ruhun verdiği ders... -- ALLAHIN SELAMI BEREKETİ ÜZERİNİZE OLSUN |
|
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|