|
Şiirler ve Yazılar Beğendiğimiz yada yazdığımız şiir ve yazıları burada paylaşabiliriz. |
Seçenekler | Stil |
01-26-2009, 04:14 | #11 |
1- Yüzyüze dostluklar vardır.
Güneşle ayçiçeğinin dostluğu böyle bir dostluktur mesela. Ayçiçeği sabahtan akşama kadar hiç ayıramaz yüzünü güneşten... 2- Uzak dostluklar vardır. Denizlerin ortasındaki bir adayla, dağların arasındaki bir göl, birbirlerinin uzak dostlarıdır. Dostluklarını gündüz kuşlarla, gece yıldızlarla iletirler birbirlerine... 3- Sessiz dostluklar vardır. Dilsiz bir adamla, duymayan bir başka adamın elleri arasında sessiz bir dostluk oluşur. Her şeyden konuşur sessizce bu eller... 4- Zorunlu dostluklar vardır. Pazarla pazartesinin dostluğu gibi. Pazar ağır bir gündür, Pazartesi hızlı bir gün... Ayak uyduramazlar birbirlerine. Ama dost olmak, yanyana durmak zorundadırlar... 5- Uzun dostluklar vardır. İkindi güneşinin altında uzayan gölgeler birbirlerine kavuşurlar ve uzun boylu bir dostluk oluşur aralarında... 6- Günün birinde ölen dostluklar vardır. Bir bahçe içindeki ahşap ev ile yanıbaşında duran ceviz ağacının dostluğu gibi... Birgün kocaman elli adamlar ve kocaman gövdeli makinalar o bahçeye girip de, bir süre sonra evin ve ceviz ağacının yerinde asık suratlı binalar yükseldiği zaman ölen dostluklar... 7- Vakitsiz dostluklar vardır. Bir peçete, bir kağıt mendil vakitsizce dostu oluverir gözlerimizin.... Ya da ayrılırken verilen bir dal karanfil ellerimize o anda gelen dostluktur... 8- Bakımsız dostluklar vardır bir de... Zaten var, zaten dostuz deyip yıllarca bir telefonun, bir kaç cümlelik Mektubun, bir mailin bile çok görüldüğü dostluklar... HİÇ BİR DOSTLUĞUN BAKIMSIZ KALMAMASI DİLEĞİYLE.. |
|
01-26-2009, 04:15 | #12 |
Kocaman bir karışıklığın içine düştüğümde, doğrulardan da, yanlışlardan da vazgeçtiğimde...
Durduğumda, bir yere gitmediğimde ya da arkama dönüp bakmadığımda, son sürat uzaklaştığımda... Dört yanıma yüksek duvarlar örüp, ayaklarıma kalın zincirler bağladığımda ya da duvarlarımı yıkıp boşluğa ağladığımda... Soracak sorum, aradığım cevap varken, kımıldayacak gücüm olmadığında... Öylece kalakaldığımda yani... Öylece... Kalakaldığımda... Körfezden esen rüzgara yüzümü vermek, Marmara'yı uçurmak, billur yapıp savurmak ve mutlaka serinlemek gibidir bir dostla konuşmak... Bu ne büyük bir nimettir... Hani bir gelinize bakar yanınızda olmak için... Belki konuşmak, belki saatlerce susmak için. Vardır... Bilirsiniz... İki eli kızıl kanda olsa çıkıp gelecektir, eminsinizdir... Bunu bildiğinizden hayat üstünüze, üstünüze geldiğinde, kirpi gibi dikenlerini çıkarmak, kaplumbağa gibi kabuğuna çekilmek ya da derin su balıkları gibi en derinlerde bir kaya dibine gizlenmek yerine... Dosta sığınır insan. O yüzden " İyi ki varsın.." dendiğinde, dudaklar değil, yürektir konuşan. |
|
01-26-2009, 04:15 | #13 |
DOSTLUĞUN KÜVEZDE Kİ SON HALİSİN
Yeni doğmuş bir bebeğin çığlısının şimdi kulaklarımda, bir annenin kundaktaki evladına verdiği ilk busesi, ya da daha kucağına almaktan korkan bir babanın ilk heyecanı… Yaz mevsimi çetin geçer buralarda ve sen bu kavurucu yazların ardından toprağa düşen ilk yağmur damlası, belki de mevsimlik değil, ömür boyu solmayacak taze bir çiçeğin sevda havası… Benimde umarsız anlarım vardı, en zor zamanlarımda aradığım bir omuzdu sadece çıkarsız ağlayabileceğim. Ama satmışlardı yüreklerini dost bildiklerim. Sen benim bu koskoca ailede ilk göz ağrımsın. Şimdi dağlara caka satan bir mehtaba bakıyor gözlerim. Şaşkınım… Çünkü sen yitirildiğini düşündüğüm, dostluğu hatırlattın bana. O dost elinle beni, insanlığın kaybolmaya yüz tutmuş o derin duygularına döndürdün… Şimdi gülümsüyor gözlerimin içi, odam eskisi gibi soğuk değil. Sen kim bilir hangi düşlerdesin? Şayet çıkmasaydın karşıma, daha çok nasır bağlayacaktı yüreğimdeki sevgi damarları… Belki halimi soran olmayacaktı… Şimdi gülüyorum kendi kendime… Ben hiç böyle yapmazdım, bu saatlerde sevgili için yazardı kalemim. Oysa şimdi, benden km.lerce uzakta, görmediğim, sesini duymadığım, sarılmadığım senin için yazıyorum. Hayır hayır! Bu kadar basit olmamalı seni anlatmak. Sen nesin biliyor musun? Tüm duygularımın durumu kritikti, bir küvezde can çekişiyordu hepsi… Sen dostluğun küvezde ki son halini gösterdin bana… Şimdi mi? Bir dostluk pınarı çağlıyor yamaçlarımda, isminin mavilere kattığı anlamı hissederken şimdi, dalgaların çınlıyor kulaklarımda… Sakın değişme tatlım… |
|
01-26-2009, 04:16 | #14 |
DOST BİRİKTİRMEK ! Dostluk nedir? Herhalde bir gösteriş, birine, aynı cinse, kadınsan erkeğe, erkeksen kadına karşı kendini beğendirme çabası, bir moda, bir gelgeç ruh hali değil... Sempati.. İlgi.. Bağlılık.. Yüceltme.. Taçlandırma... Sorumluluk duyma.. Yürekten algılama. Bakışlarla anlaşma. Ses tonuyla destek verme. Kesintisiz ilişki.. Kayıp olmaz, yitmez. Yoktan var olmaz bir duygu. Bunların hepsi biraraya gelip, zaman içinde gıdım gıdım birikerek dostluğun çimentosunu oluşturuyor. Gazetelerde okuyoruz. TV'lerde seyrediyoruz. Sağda, solda konuşmalarda adı geçiyor: Güzel yemek yeme dostu.. Edebiyat dostu. Türk Sanat Müziği dostu. Çocukların dostu.. Halkın dostu.. Dostluklar nasıl oluşuyor? Unuttuk.. Bu hızlı kent hayatı, dostluk duygusunu, aklımızdan aldı.. Yüreğimizden çaldı. Olumsuz düşünür Sokrates'e öğrencileri sormuş: Dostluk nedir? Sokrates de onlara şu yanıtı vermiş; "Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır. Kimi insan atları olsun ister... Kimi insan köpekleri. Kimisi altını, kimisi de şanı, şerefi; bense bir dostum olsun isterim..." İnsan biriktiren yaratık... şan, şöhret biriktiriyor... Süper zenginse boğazda villa biriktiriyor. Tablo biriktiriyor. Repoda para kasalarda naftalin kokulu döviz, antika biriktiriyor. Gençse plak, kaset, cd biriktiriyor. Yorgun bir ihtiyarsa namaz niyaz biriktiriyor. Bazıları da Kuledibi'nde Çukurcuma'ya, Üsküdar'da Eskiciler Çarşısı'nda, Unkapanı'nda Horhor'a gidip; antika lambalar, cam şişeler, eski koltuklar, tesbihler, tombaklar biriktiriyor. Alimse kitap biriktiriyor. Cahilse kin biriktiriyor. Dost biriktirmeyi içimizde kaç kişi deniyor? Evet, kabul ediyorum , insan birçok kişiyle beraber mükemmel dost olamaz, tıpkı aynı zamanda birçok kişiye aşık olamayacağı gibi... Fakat cinnete düştük. Dost biriktirmeyi unuttuk. İyi halt ettik. SEVGİLİ DOSTLARIM: NAZİK OLMAK İÇİN, BİR GÜLÜMSEME BEKLEMEYİN. SEVMEK İÇİN SEVİLMEYİ BEKLEMEYİN. BİR ARKADAŞIN DEĞERİNİ ANLAMAK İÇİN, YALNIZ KALMAYI BEKLEMEYİN. ÇALIŞMAYA BAŞLAMAK İÇİN, EN İYİ İŞİ BEKLEMEYİN. ÖĞÜTLERİ HATIRLAMAK İÇİN, DÜŞMEYİ BEKLEMEYİN. DUA'YA İNANMAK İÇİN, ACILARI BEKLEMEYİN YARDIM EDEBİLMEK İÇİN, ZAMANINIZ OLMASINI BEKLEMEYİN ÖZÜR DİLEMEK İÇİN, DİĞERİNİN ACI ÇEKMESİNİ BEKLEMEYİN. NE DE BARIŞMAK İÇİN, AYRILIĞI BEKLEMEYİN, ÇÜNKÜ NE KADAR ZAMANINIZ VAR BİLMİYORSUNUZ..... |
|
01-26-2009, 04:17 | #15 |
Dünyayi oldugu gibi kabul et.Gülümsemeleri ve sikintilariyla sevgisi, dostlugu, yalani ve gerçegiyle; yarinin nefsine bagli planlariyla, gençligin düsleri gibi gelip geçen umutlariyla.
Insanlarla yasamak güçtür,çünkü susmak zordur.Ve biz ziddimiza gidene karsi degil, bizi hiç alakadar etmeyene karsi en ziyade hiddeti gösteririz. Açik kalple konusan düsman, içinden pazarlikli dosttan daha iyidir. Daima kendi menfaatini göz önünde bulunduran kimse, pek çabuk düsman kazanir. Hiç kimse bir arkadas kaybedecek kadar zengin degildir. Bir dostun üzüntüsüne herkes katilir, basarilarina ise ancak yüksek ruhlular sevinir. Dostlar irmak gibidir. kiminin suyu az, kiminin çok... kiminde ellerin islanir yalnizca, kiminde ruhun yikanir boydan boya. Deger verdigin insan sana Deger vermiyorsa, birak kendi degeriyle kalsin. Dostlarinla öyle yasa ki düsman oldugunda hakkinda söyleyecek sözleri olmasin. Düsmanlarinla öyle yasa ki dost oldugunda yüzün kizarmasin. Belki diyorum; SEVGI nin ne demek oldugunu biliyoruz ama GENÇLIGIN ne demek oldugunu anladigimizda bu dünyadaki isimiz bitmis olacak. Mutlulugun pesinden kosma mutluluk senin pesinden kossun ve hayatta öyle mutlu ol ki gözlerinde akan bir damla yas arayip da bulamayanlarin sadakasi olsun. Hayata deger bir yasam, sevmeye deger bir ask, dostluga deger bir arkadasliktan asla vazgeçme.Ne eksik ne fazlasini ara ve seni üzenle asla ugrasma ! Duygular vardir anlatilamayan, sevgiler vardir kalplere sigmayan, dostluklar vardir hiçbir sekilde yikilmayan, bazi insanlar vardir asla unutulmayan. Içinde öyle bir umut tasi ki onu senden kimse almasin. Gözlerin hep gülsün, mutlulugu sende arasinlar, ama onu öyle bir yere saklaki gerçekten isteyen bulsun. Gülerken herkes eslik eder, ya aglarken. Basarilara herkes ortak olur, ya yenilgilere. Öyle bir dost edin ki; kötü gün kapini çalinca kapiya seninle beraber baksin. Sen gülerken yanindakilerde güler ama aglarken yalniz aglarsin onun için öyle bir agaca yaslan ki asla yikilmasin öyle bir dost edin ki seni asla birakmasin. Denendikten sonra dost edindiklerini bagrina bas, ama her ilk tanistiginla, hemen dost olma. Dostlugun kollari birbirimizi dünyanin bir ucundan bir ucuna kucaklayabilecek kadar uzundur. Kilometrelerce uzakliklara gizlenmis olsada dostlugumuz ayni gökyüzünü paylastigimiz sürece dostuz! Zengin; çok mala sahip olana denmez, zengin kalbi olana denir. Kalb zenginliginden mahrum olan kimse, ne kadar genis servete sahib olursa olsun yine fakirdir. Tamami ve hirsi sebebiyle de halk nazarinda hakirdir. Kalbi zengin olan kimse de ne kadar fakir olsa herkesin nazarinda muhteremdir. Sakin üzmesin seni karsiliksiz sevgiler bagrina tas basarsin acilar bir gün diner giden gitsin aldirma yanginlarda söner sakin bakma arkana krallar önde gider. Ask ve arkadaslik bir gün yolda karsilasirlar. ask kendinden emin bir sekilde sorar: ben senden daha candan ve daha yakinim. sen niye varsin ki bu dünyada? arkadaslik cevap verir: sen gittikten sonra arkanda biraktigin gözyaslarini silmek için. |
|
01-26-2009, 04:17 | #16 |
erken geldin ölüm
çok erken oldu gelişin oysa çok şey vardı yarım kalan sessiz bir nisan yağmurunda ıslanıcaktım daha sırılsıklam olcaktam iliklerime kadar kız kulesi önünde şiirler yazıcak sahilde yürüycek yakamozla dertleşcektim yorgun ve geç gelen bir kış gecesinde... erken geldin ölüm çok erken oldu gelişin yapamadığım çok şey kaldı geride yarım... paramparça... çaresiz... papatya fallarına bakıcaktım baharda kışta bir kardelene arkadaşlık edecek sonbaharda kızıl yaprakları topluycaktım kırkikindi yağmurlarında onu arıycaktım mesela yaz geldiğinde de... erken geldin ölüm çok erken oldu gelişin bensiz çok şey kaldı geride tarihsiz... tarifsiz... talihsiz... son satırlarını ezberleyemediğim şiirlerim kaldı yazamadığım hikayelerim anlatamadığım dertlerim kaldı geride akmayan gözyaşlarım kuramadığım hayallerim göremediğim rüyalarım kaldı ve atamadığım kahkahalarım erken geldin ölüm çok erken oldu gelişin en önemli şeyi yapamadım ben sevgiyle... sevgimle... sevgilerle... uğruna can veremediğim dostlarım kaldı geride |
|
01-26-2009, 04:18 | #17 |
Bir gece yıldızlara baktım, Gözüme bir ışık çarptı, O hepsinden farklıydı Tüm şehvetiyle parlıyordu gökyüzünde Sanki diğer yıldızlara nispet yaparcasına Ben en güzelim diyordu, bunu hakediyordu Diğer yıldızlar sönük kalmıştı onun bu güzelliği karşısında Kıskanıyordu diğer yıldızlar.. Neden O daha güzel diyorlardı neden daha çok parlıyor ? Ama sebebini anlayamıyorlardı Sonra birgün sönük yıldız parlak yıldıza sordu Sen neden bu kadar güzelsin diye Parlak yıldız şöyle dedi : Ben kötülük yapmıyorum, herkese yardımcı oluyorum Kimsenin kalbini kırmıyorum DOSTUM !! Sönmüş yıldız büyük bir şaşkınlığa uğruyor Parlak yıldızın ne anlatmaya çalıştığını anlamıyor Ona DOST ne demek diye soruyor Çünkü bugüne kadar DOST kelimesini duymamıştır sönmüş yıldız. Parlak yıldız açıklamaya başlıyor Dost; kötülük yapmayı sevmeyen , arkadaşları için herşeyi yapabilen Gerektiğinde onunla mutlu olup , onunla acı çekebilen Hayatındaki tüm güzellikleri arkadaşlarıyla paylaşabilen kişidir DOST Sönmüş yıldız o an duruyor, kendini sorgulamaya başlıyor Sonra üzülüyor kahroluyor , neden ben dost değilim diyor DOST'un tavsiyelerine uyuyor Dost gibi olmaya başlıyor , sevinçlerini mutluluklarını Başkalarıyla paylaşmaya başlıyor Diğer sönmüş yıldızlarla tek tek konuşuyor Ve sonunda gökyüzündeki bütün yıldızlar parlamaya başlıyor.. Ama orada bir yıldız var ki; Onun şehvetine güzelliğine hiçbir yıldız ulaşamıyor Çünkü o yıldız TEKTİR ve gerçek bir DOST'tur. |
|
01-26-2009, 04:18 | #18 |
Yel olup yürek savuran Bilir misin nedir ey dost Gideni geri çeviren Bilir misin nedir ey dost Dağı yıkıp toz eyleyen Ateşleri buz eyleyen Buzu yakıp köz eyleyen Bilir misin nedir ey dost Güle rengini aldıran Bülbülü şaha kaldıran Ferhat’a dağı deldiren Bilir misin nedir ey dost Öfkeyi dindiren sükût Yürekte bozulmaz akit Gelip geçmeyen tek vakit Bilir misin nedir ey dost Yokluğuyla kaş çattıran Surete suret kattıran Kula dünyayı sattıran Bilir misin nedir ey dost Güneşin koynunda yatan Âlemi âleme katan Mecnun’u çöllere atan Bilir misin nedir ey dost Asla çözülmeyen sihir Yürekte kaygılı ahir Tek hece denilen zahir Bilir misin nedir ey dost Nehirleri ters döndüren Güneşi yakıp söndüren Kulu secdeye indiren Bilir misin nedir ey dost |
|
01-26-2009, 04:35 | #19 |
Bir dostum olsaydı keşke ... Benimle ağlayıp benimle gülecek bir dost Bir dostum olsaydı keşke ... Ona bakınca herşeyimi unutsaydım Bütün sıkıntılarımı bütün dertlerimi ona anlatsaydım Bütün sevinçlerimi onunla yaşasaydım Onunla gülüp onunla ağlasaydım Ona sımsıkı sarılıp "Canım benim Seni seviyorum" deseydim Bir dostum olsaydı keşke ... Karanlıkta dahi beni gören bir dost Bir dostum olsaydı keşke ... Sadece onun için yaşasaydım Dualarımda hep o olsaydı Bütün düşüncelerimde sadece o, Gözümün gördüğü her yerde o, işittiğim her güzel seste o, Kalbimin her çarpışında o olsaydı Bir dostum olsaydı keşke ... Kendisi ben , ben kendisi olan bir dost Bir dostum olsaydı keşke ... Beni anlayan bir dostum Beraber bir dava için öleceğimiz bir dost Bütün dağdağalar beni bulsa bile Yalnız o olduğu için üzülmeyeceğim bir dost Bir dostum olsaydı keşke ... Kendisine sımsıkı sarılıp ağlayabileceğim Bir dostum olsaydı keşke ... Gözlerine bakınca dünyamı aydınlatan Sesini işitince bütün alemimi neşelendiren Tebessüm edince bütün mevcudatımı tebessüm ettiren Ellerini tutunca sıcaklığı herşeyime işleyen bir dost Bir dostum olsaydı keşke ... Davama dost olan bir dost Bir dostum olsaydı keşke ... Yalnızlık nedir bildirtmeyen Dert nedir yaşattırmayan ölüm nedir düşündürtmeyen Dünya nedir sadece Allah için seven bir dost Bir dostum olsaydı keşke ... Cesedimin ruhu olan bir dost Bir dostum olsaydı keşke ... Canıma can katan Hayatıma hayat veren Dünyama sürur ahiretime sürur biçen öyle bir dost ki Allah rızasından başka birşey bilmeyen Bir dostum olsaydı keşke ... Beraber bir can taşıdığımız bir dost Bir dostum olsaydı keşke ... Her zaman iç içe Her an dualarımızla kalp kalbe Davamızla el ele iki ceset ama bir ruh olduğumuz bir dost Bir dostum olsaydı keşke ... Yüreği Hak için çarpan bir dost Bir dostum olsaydı keşke ... Peygamberin ismi geçince onunla ağlasaydım Allah denilince onunla yüreğim titreseydi Dava denilince onunla endişe duysaydım Sevda denilince onunla kalbim atsaydı Bir dostum olsaydı keşke ... Başka hiçbirşeyim olmasaydı ömrümde.... |
|
01-26-2009, 04:36 | #20 |
Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi..
Gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başladılar.. Adam çok susamıştı. Biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken, birden kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular.. Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı, ve onları karşılayan beyazlar içinde bir kadın.. Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaştı ve sordu:"Affedersiniz... Burası neresi? Kadın ona gülümsedi: "Burası Cennet, efendim" Adam bunun üzerine sevinçle "Harika...!!!" dedi "Peki bana biraz su verebilir misiniz? Gerçekten çok susadım".... Kadın cevap verdi: "Tabi efendim, içeri girin... Içeride dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz....." Böylece adam köpeğine döndü, "Hadi oğlum içeri giriyoruz" diyerek kapıya yürüdü... Ama kadın onu birden durdurdu: "Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez.. Hayvanları içeri almıyoruz..." Bunun üzerine adam bir an durdu.. düşündü.. Ve geri dönüp köpeğiyle birlikte geldikleri yolun tam ters yönünde yürümeye koyuldular.... Bir süre geç tikten sonra kendilerini bu kez tozlu çamurlu bir yolda buldular, ve yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapıyla yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı. Adam sordu:"Affedersiniz.... bana biraz su verebilir misiniz??" Dede "içeri gel" dedi.. "kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir çeşme var..."Adam sordu: "Peki arkadaşım da benimle gelip oradan içebilir mi?" Dede " Tabii..."dedi.. "çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kase bulacaksın..." Bunun üzerine adam kapıdan girdi... biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi buldu.. Adam çeşmeden köpek de oracıktaki kaseden doya doya içerek susuzluklarını giderdiler.... Derken adam geri giderek girişte bekleyen dedeye sordu:"Su için çok teşekkür ederim... Peki burası neresi..?" Dede "Burası cennet" dedi. Bunu duyan adam şaşırdı: "Ama nasıl olur..? az önce burası gibi kırık dökük olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da Cennet olduğunu söylediler..." Dede "şu rengarenk çiçeklerle süslü altın kaplama yer mi?" dedi... " ama orası Cehennem.." Adam iyice şaşırmıştı: "Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz..??" Dede gülümsedi: "Kızmıyoruz.....çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları Cennet''ten uzak tutuyorlar...." Dostlarınızı Yarı Yolda Bırakmayın. Bir dostun derdine herkes üzülebilir, bu çok kolaydır. Bir dostun başarısına sevinebilmek ise sağlam bir karakter gerektirir.. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|