sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > GÜNCEL HABERLER - SİYASET > Köşe Yazıları
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi Forumları Okundu Kabul Et


Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz.

Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 08-16-2010, 19:10   #1
Kullanıcı Adı
çakır
Standart Bu yazıya 50 Bin Lira ceza istediler

CHP lideri Deniz Baykal’ın internete düşen görüntüleri, geçtiğimiz ay Yeni Şafak’ta kaleme aldığımız, “Herkes şantaj tehdidi altında” başlıklı yazıda anlatmaya çalıştığımız konuyla birebir örtüştü. Bir bakıma haklı çıktık.
Fakat yazıda üzerinde durduğumuz noktalar bazı kesimleri rahatsız etti. Durduk yerde ne diye çomak sokuyorsun düzenimize dercesine, kibarca (!) “hoop” diye mesajlar ulaştı. Bunlar yetmedi, şimdiki parayla 50 Bin Lira, eski parayla 50 Milyar lira istemiyle hakkımızda dava açan oldu.
Aşağıdaki satırlar hakkında dava açılan, “Herkes şantaj tehdidi altında” başlıklı o yazıdan. Bakalım, Sayın Baykal’ın başına gelen konuyla ne derece ilgisi var, birlikte okuyalım:
“Bu ülkede herkesin bir yerlerde kaydı tutuluyor ve gerektiğinde şantaj amaçlı kullanılmak üzere saklanıyor. Tıpkı yaşı ilerlemiş siyasetçilerin her an ölme ihtimaline karşı yayına vermek üzere hazırda tuttukları ‘anma’ kasetleri gibi, ulaşmak istedikleri emellerine engel olacağını düşündükleri kişileri nerede, ne zaman, hangi malzeme ile vuracakları konusunda da hazırlık içinde olan çevreler var.
Herkesin özel hayatını ve açığını birçeşit kaydedenler, bu isimlerin önüne kendileri ile ilgili dosya geldiğinde kayıtları önlerine koydular ve işlerin hep kendi lehlerine sonuçlanmasını sağladılar.
Buradaki temel ipucu şu: Aklı selim herkes tarafından eğer bir konudaki tüm belge, bilgi ve bulgular aynı sonuca işaret ettiği halde, biri tersi istikamette davranıyor ve işlem yapıyorsa, bilesiniz ki ya şantaj tehdidi altındadır, ya da o da birçeşit içindedir. Devlette üst görevlerde bulunan isimler de dahil...
Kendi geleceği ile ülkenin ve kurumun geleceği arasında tercihte bırakılmak zorunda kalan insanlardan binde 999’u, kendi geleceklerini tercih ederler. Sayıdaki binde 1’lik fark da, bu konuda açmazda kalan insanların hayatına son vermesi şeklinde tecelli ediyor.
Ülkemizde son yıllarda, hatta son günlerde yaşanan sonuçları itibari ile şaşırtıcı birçok olaya bu çerçeveden yaklaştığınızda, “neden acaba” sorusunun cevabını daha kolaylıkla verebilirsiniz Gerçeklerin birgün illa ortaya çıkma huyu sizi muhakkak haklı çıkaracaktır.
Ayıplar ve açıklar üzerinden, sözün daha açıkçası şantaj üzerinden tutum geliştirmekten vazgeçmeli bu işi alışkanlık hale getirenler. Kader adalet ettiğinde, aynı silahla kendileri de vurulurlar. Görüyorsunuz, öyle de oluyor.”
Ceza davasına konu yazıda kaleme satırlar böyle sürüp gidiyor.
Başbakan Erdoğan ile görüşmesi sözkonusu olduğunda illa odada kamera olmalı diyen ve “onsuz asla olmaz abi” diye naza çeken Sayın Baykal’da bakalım kamera fobisi başlayacak mı?
Baykal’ın bahtsızlığı
Yazana değil, yazdırana bak denilir ya, 2 Mart’ta kaleme aldığımız “Baykal’ın bahtsızlığı” başlıklı yazıda sınırları biraz zorlamışız sanki. Şu satırlar o yazıdan:
“Benim tanıdığım ve 40 yıldır siyaset sahnesinde olan Sayın Baykal, eğer 10 yıl önce bugünkü halini rüyasında görse, belkide kan ter içinde uyanır, “hayırdır inşaallah” derdi. İnsanların doğumları kadar ömürlerinin son demleri, yani hayat finalleri de ilgi alanımda olmuştur. Farklı finaller nadiren gelişir. Genelde tüm sonların, yaşamsal süreçlerle uyumlu tecelli ettiği görülür. Sayın Baykal’ın içinde düştüğü kader, nasıl bir alınyazısıdır Allah’ım...”
Tüm dünyada böyle...
Madem Sayın Baykal’ın içinde düştüğü güç durum nedeniyle eski yazılardan bahis açtık, 2 sene evvel bu köşede kaleme aldığımız “Ülkenin kaderini ayıplar belirliyor”başlıklı yazıdan birkaç satırla yazımızı tamamlayalım:
“Sadece ülkemizin değil, aslına bakarsanız dünyanın da büyük ölçüde kaderini ayıplar belirliyor. Daha açık söylemek gerekirse, şantaj siyaseti belirliyor.
Birileri sizinle ilgili mahrem bir bilgiyi ellerinde tutuyorlar ve yeri geldiğinde sizleri onların istediği şekilde yönlendirebilmek için bunları şantaj olarak kullanıyorlar.
Malum bu ülkede insanlar yıllar yılı fişleniyor. Sanmayın ki sadece ideoloji ve zihniyet açısından fişleme yapılıyor. Yeri geldiğinde şantaj amaçlı kullanılmak üzere, her türlü kişisel ve özel bilgiler birileri tarafından dosyalanıyor. Sadece ülkemizde değil, büyük ölçüde dünyanın birçok yerinde de böyle yürütülüyor bu işler…
Eğer bir ayıp ve açığınız varsa ve bunun bilinmesi sizi mesleki açıdan zor durumda bırakacaksa, ‘ben yanacağıma başkası yansın’ ikilemiyle karşı karşıya bırakabilirler. Örneğin bir yargı mensubuysanız sizi önemli bir konuda dava açmaya zorlayabilirler. Birini haksız yere ithama sevk edebilirler. Vereceğiniz kararlar üzerinde etkili olmak isteyebilirler. Ya da sizden haksız kazanç temin etme yoluna gidebilirler. Ülke ya da çalıştığınız kurum için sonuçları hiçte hayırlı olmayan konularda imza atmaya zorlayabilirler.
Kendinizi kurtarmak için başkalarını yakarken bu dünyada yanmak da olasıdır. Yine de asla sözlerinde durmazlar. İşlerini gördürünce, seyrederler, seyrettirirler. Çünkü sonu yoktur bu işin.
Dünyada bu işler maalesef böyle oluyor demiştik. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, Irak’a müdahaleye razı olmadığı için Monica Skandalı ile makasa alındı. Kişisel ayıbını şantaj olarak önüne koydular. Malezya'nın gelecekteki başbakanı olarak görülen muhalefet lideri Enver İbrahim, “livata” suçlaması ile gözünden düşürülmeye çalışıldı. Sözü uzatmaya gerek yok. İnsanlığın kaderinde etkili olan birçok konu, bireylerin kimi konulardaki zaaflarının birer şantaj olarak kullanılması ile yürütülüyor. Olan, ülkelere ve insanlığa oluyor. Kazandık, başardık sananlar da, uzun vadede kendileri de kaybediyor. Yazık ki, ne yazık…
Yazının başında kısa alıntı yaptığım “Herkes şantaj tehdidi altında” başlıklı yazımla ilgili savcılığa ifade verdim ve konu takipsizlik kararıyla sonuçlandı. Bu ülkede neler olup bittiği konusunda tüm süreçleri yakından takip eden insaf ehli, vicdanı hür yargı mensupları da var bu ülkede.
O nedenle demem o ki, moral bozmak yok. Geleceği aydınlık bu ülkenin. Sadece suların durulması için, sanırım biraz daha bulanması ve çalkalanması gerekecek.
Prof. Dr. Osman ÖZSOY
çakır isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 08:00


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog Snus Satın al düşmeyen takipçi satın al