|
Kitap Dünyası Kitaplarla ilgili tüm paylaşım burada. |
Seçenekler | Stil |
03-30-2010, 11:33 | #1 |
Benim Hüzünlü O.rospularım (Gabriel Garcia Marquez) Özeti, Konusu
Benim Hüzünlü ******larım [IMG]http://img368.imageshack.us/img368/7673/benimhuzunlu******larim5ey.th.jpg[/IMG] Yazarı : Gabriel Garcia MARQUEZ Yayınevi : Can Yayınları Basım Yeri / Tarihi : Istanbul / 2005 - Mayıs Sayfa Sayısı : 110 KİTAP HAKKINDA Bu türden bir değerlendirme tablosunu nazikçe çelişkili bulacağınızdan eminim. Kabul edilemez olduğunu da düşünebilirsiniz elbette. Konu, kurgu ve anlatımda mükemmelliği yakalamış bir yazar nasıl olur da yeterince etkilemez ve okuru inandıramaz? Zihninize takılan soru buydu değil mi? Tamam. Bir açıklamam var. Etkileyicilik puanı son derece kişisel. Bir Marquez tutkunu olarak kişisel tepkim. Neredeyse bir refleks. Demek ki yazarın kendi gölgesinde kaldığını düşünmüşüm bu kitabı okurken. Canım sıkılmış. Bile bile haksızlık etmişim. İnandırıcılığa gelince. Sıfır da verebilirdim. İşin gerçeği Marquez tam da böyle düşünmenizi ister sizden. Önce 'Hadi canım! ' demenizi sonra bu dediğinizden kuşkuya düşmenizi. 'Olur mu ki? ' Derdi kitaba değil hayata ve insana inanmanızdır çünkü. Nasıl bir hayata ve nasıl bir insana? Ona siz karar vereceksiniz. Ta başında söylemiştim değil mi? Sizinle aynı oyunda oynayacak fakat işbirliğine yanaşmayacaktır. Asla. Bu sizin sorunuzdu. Şimdi ben soruyorum. Doksanıncı yaş gününüzde, bakire bir yeniyetmeyle çılgınca bir aşk gecesi armağan etmeyi düşünür müydünüz kendinize? Bu soruyu erkek nesline sormanın hiçbir cazibesi yok. Her yaşta evet diyeceklerini biliyoruz. Annelerinin ve iş arkadaşlarının kendilerini duymayacağı bir ses tonuyla elbette. Kadınlara soruyorum doğal olarak. (Cümlenin başına eğer bir erkek olsaydınız... ifadesini tek başlarına yerleştirebilirler. Ya da soruyu 'bakir bir delikanlı' ibaresiyle kendi cinsiyetlerine uyarlayabilirler. Onlar henüz erkeklerin nasıl birer ölümlü olduklarını çözebilmiş değiller sadece. İşte şimdi diyorum ki, bu kitap yanıta biraz daha yaklaştıracak.) Diyelim ki biz kadınlar da insanı fanteziden yana şaşırtabiliriz. Peki bu fanteziyi hayata geçirirmiydik? Mümkün. Sonuçta, en az erkekler kadar, insanız. Asıl soru şu: Nereye kadar giderdik? Ama alçakgönüllü olmalıyız. Belki de yol, bir kez adım atanı gittiği yere kendisiyle birlikte götürmek zorundadır artık. Belki parkeler bu uğurda döşenmiştir. Marquez'in yolu 'Doksanıncı yaşımda, kendime bakire bir yeniyetmeyle çılgınca bir aşk gecesi armağan etmek istedim.' Roman işte bu cümleyle başlıyor. Ve bundan sonra her şey gerçekten de çılgınca. (Alıştığımız Marquez çılgınlığının altında bir çılgınlık. Ne acı değil mi?) Sürükleneceksiniz. Kendinizi bu sürüklenişin dışında tutmak gibi bir ayrıcalığınız yok. Yazarın, hayatın olağan trajedisi içinden sizin için bulup çıkardığı sorulardan kaçınma ayrıcalığınız da yok elbette. Ve söylemek istemediğim daha bir yığın şeyin. Marquez'in -her daim masalımsı- ülkesi yalnız gezerlerin coğrafyasıdır. Tek başınıza dolaşmalısınız. Biri dikkatinizi dağıtmadan. Muazzam bir keşif yolculuğu olacağını bilin yeter. Hani şairlerin aşklarını yazdıkları suya kimyacılar H2O der ya. Bu kitapta iç içe. Bütün yapacağınız Marquez'in (hayata ve insan gerçeklerine dair) o özgün dilini kendi gerçeklik dilinize çevirmek. Beğenecek misiniz? Marquez'i ilk kez okuyanlar ve Benim Hüzünlü ******larım'ı bir ilk roman sananlar evet. Çok ama çok. Düş kırıklığına uğrayacak mısınız? Marquez tutkunları ve bunun ilk değil de son roman olduğunu bilenler evet. Bir hayli... Bu yüzden başlığa Benim Hüzünlü Yazarlarım'ı ekledim zaten. Yazarın içten içe böyle düşündüğünden eminim. Keşke bu ilk romanım olsaydı, demiştir buruk buruk. Okumalı mı? Her iki kesim de. Kesinlikle. Şu olacak sonra çünkü: 1. Gurup yazarın diğer eserlerini bulup okumak için güçlü bir istek duyacak. 2. Gurup yazarın diğer eserlerini tekrar okumak için daha güçlü bir istek duyacak. Nasıl okumalı? İster yeni olun ister eski. Albay'a Kimseden Mektup Yok, Yüzyıllık Yalnızlık, Sevgiden Öte Sürekli Ölüm, Yaprak Fırtınası, Kırmızı Pazartesi.... Bunlardan biriyle veya en iyisi tümüyle kıyaslayarak okuyun. Önce bu, sonra diğerleri, sonra yine bu. Ne demek istediğimi içinizde derin bir sızıyla anlayacaksınız o zaman. Bu arada yazarın en çok sevdiği eserinin Kırmızı Pazartesi olduğunu bilmek işinize yarar mı bilmem. Aynı zamanda benim de. Döne döne okurum. Bunu yapmazsam başka romanlar ve yazarlar hakkında asla doğru bir yargıya varamazmışım gibi. Kapatmadan önce başka bir şey? Bakın bakalım kaybolan kedinin nasıl geri geldiğini bulabilecek misiniz. Ama belki de o kedinin, anlatıcı kahramanın hayatına neden tam o dönemde girdiğini ve neyi simgelediğini anlamaya çalışmak daha doğrudur. Doğrusunu isterseniz anlatıcı kahraman adına kediyi birincil, yeniyetmeyi ikincil kahraman yapmasını beklerdim Marquez'den. Kendi hesabıma öyle yaptım. Bu arada araya sıkıştırılmış gibi görünen bu kahramanın Ankara Kedisi olmasının özel bir anlam taşıdığını sanmadığımı da söylemeliyim. Hatta birden kuşkulandım şimdi. Çevirmenin Türk Halkına bir jesti olmasın sakın bu? Ama adı değil emin olun. Kitabın adından ötürü kuşkuya kapılanlar için söylüyorum bunu da. Ve içtenlikle ekliyorum. Okuduktan sonra göreceksiniz ki hiçbir şey konusunda olmasa dahi bu konuda yazarla hemfikirsiniz. Düş gücümü çok zorladım. Kitaba bundan daha yaraşır bir isim bulamadım. Ve erotik bulanlara şaşıyorum. Çok ciddi bir keder bulmaları gerekirdi. YAZAR HAKKINDA 1928 yılında Kolombiya'da doğan García Márquez, büyükannesiyle büyükbabasının evinde, teyzelerinin yanında büyüdü. Boş inançlara bağlı, olağanüstü olayları doğallıkla anlatan, her söylenene inanan bu kadınların anlattıkları, García Marquez'in üslubunun biçimlenmesine yardımcı olmuştur. Roman yazmaya başlamadan önce gazetecilik yapan García Marquez, bu deneyimi sayesinde romanlarındaki büyülü gerçekçiliği, tuzağa düşmeden, ayaklarını yere sağlamca basarak işleyebilmiştir. García Marquez, romanlarının korsan basımlarının yüzbinleri bulması üzerine kitaplarının, anayurdu Kolombiya'da yayınlanmasını yasaklamıştır. 1967'de yayınlandığında edebiyat dünyasında büyük yankılar uyandıran Yüzyıllık Yalnızlık'tan sonra García Marquez çarpıcı bir anlatımla, büyülü gerçekçilikle işlediği pek çok roman yazmış, 1982'de de Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer bulunmuştur. García Marquez, Latin Amerika'yı ilkel güzelliği ve el değmemişliği içinde tanıtırken, düş ile belleği, olayların akışını gösterişsiz, ama şaşırtıcı bir üslupla birbirine karıştırırken, tarihsel doğruluğa ve gerçekliğe bağlı kalmaya da özen gösteren bir yazar. Kaynak: antoloji.com |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|