|
Kitap Dünyası Kitaplarla ilgili tüm paylaşım burada. |
Seçenekler | Stil |
03-01-2010, 11:54 | #1 |
Başkasının Günahına Ağlayan Adam (Vehbi Vakkasoğlu) Özeti, Konusu
Yazarı: Vehbi Vakkasoğlu Yayınevi: Nesil Yayınları Basım Tarihi: Ekim – 2005 Sayfa Sayısı: 223 Onun kaygısı, sevdası, derdi, davası hep Allah’ı kullarına tanıtmak ve sevdirmekten ibaretti. Bütün engellere, acılara, işkencelere, hapislere, sürgünlere, zehirlemelere rağmen Kur’an’a, imana, İslâm’a hizmet duygusundan hiç ayrılmadı. En zor şartlarda bile hiç ümitsiz olmadı. En olumsuz şartlardan, daima en olumlu sonuçlar çıkardı. Kendisini batırmaya, bitirmeye çalışanları da huzura ve mutluluğa, yani kulluğa çağırdı. Çünkü ona göre, kul olmak, “kurtulmak” demekti. Kendisine en acımasız hakareti ve dayanılmaz işkenceyi lâyık görenleri bile iman hakikatleriyle tanıştırmak ve kurtarmak telâşındaydı. Güle oynaya günah bataklıklarına batanlara da merhametle baktı. Günahına ağlayamayanların günahına da ağladı. Çünkü onun insana ve olaylara bakışı, veli bakışıydı. Geçitlerde, köprülerde, uçurum başlarında titreyenlere, “İnşaallah geçer.” duasındaydı. “Ha geçti, ha geçecek!” şevkiyle, dertlerini dert edinirdi. Her düşenin acısı, önce onun yüreğine yansırdı. Her ezilenle, evvelâ onun içi ezilirdi. Çünkü o, şefkatten ibaretti. Sevgiyle sarıp sarmaladı yaralı yürekleri. Manevî kiri, pası, yarayı acısız ameliyatlarla tedavi etti. Gönülleri çelen, ruhları çeken bir muhabbet merkeziydi. Benim sevdalandığım yürek, bu yürekti. Benim ve neslimin kendine gelişiydi. Uyanmamızdı heyecanla ve gafletten silkinmemizdi. Uyanalım diye uyanıktı. Ebediyen gülelim diye ağlıyordu. Said Nursi'nin Büyük Doğu aşkı Yazar Vehbi Vakkasoğlu'nun yayına hazırladığı, "Başkasının Günahına Ağlayan Adam" adlı kitapla Bediüzzaman Said Nursi'nin bilinmeyen anılarına ve ilginç görüşlerine yer veriyor. Zamanının ünlüleri ile Said Nursi arasındaki ilişkilerin anlatıldığı kitabın önemli bir bölümü de Necip Fazıl ile Said Nursi arasındaki ilişkiye ayrılmış. Kitapta iki ünlü ile ilgili olarak yer alan anektodlardan bir tanesi de iki yorganından başka bir serveti olmayan Said Nursi'nin, Necip Fazıl'a nasıl yardım ettiği hususundaki pasaj: Said Nursi'nin Zübeyr Gündüzalp Ağabeye okutturup dinlediği dergiler arasında, Necip Fazıl'ın Büyük Doğu'su da vardır. Bir sayısında Büyük Doğu, acı bir haber verir: Gelecek sayının çıkması bile tehlikededir. Çünkü yayın için ayrılan para pitmiştir. Okuyucuları acilen yardım etmezse "Büyük Doğu" çıkmayacaktır... Bu mealdeki yazıyı dinleyen Bediüzzaman, çok duygulanır, bir süre düşünür. Sonra da, "Zübeyr, Büyük Doğu'ya yardım edelim" der. Zübeyr Ağabey, "Peki üstadım" diye cevap verir. Fakat, "Bu yardım nasıl ve ne ile yapılacaktır?" diye de düşünmeye başlar. Ancak Üstad, bu haberden çok duygulanmış ve yardıma kesin karar vermiştir. Der ki: "İki yorganım var, biri bana kâfi... Diğerini satın, parasını Büyük Doğu'ya gönderin...." Biri yazlık, ince: diğeri kışlık, daha kalınca iki yorgan... Ve biri "Büyük Doğu'ya kurban... Bilinmeyen anılarıyla Said-i Nursi Araştırmacı yazar Vehbi Vakkasoğlu, adı özellikle son günlerde yeniden hemen her ortamda farklı şekilde tartışma konusu olan Said Nursi'nin hayatından farklı ve bugüne dek bilinmeyen ilginç kesitler sunuyor: Başkasının Günahına Ağlayan Adam” isimli kitap şimdiye kadar büyük ölçüde sadece “tefekkür adamı” kimliğiyle tanınan Bediüzzaman Said Nursi’yi sevgisi, şefkati, merhameti ve insan ilişkilerindeki ölçüleriyle tanıtmayı amaçlıyor. Örnek insan ihtiyacının had safhada olduğu günümüzde Bediüzzaman’ın gönül kazanma sanatını nasıl uyguladığı, kullandığı iletişim metotları ve gençlerle kurduğu sevgi iletişimi, örneklerle okuyucunun zihninde canlandırılıyor. Bediüzzaman’ın tabiata ve hayvanlara karşı gösterdiği hassasiyete de daha önce hiçbir kitapta bu kadar dikkat çekilmemişti. Onun kavrayıcılığını, kuşatıcılığını insan sevgisini ve ölçülere bağlılığını Sultan Hamid’den Adnan Menderes’e , Ahmet Hamdi Akseki’den Ömer Nasuhi Bilmen’e , Nurettin Topçu’dan Necip Fazıl’a, Osman Yüksel Serdengeçti’ye ve hapishane arkadaşlarına kadar hayatı boyunca görmek mümkün… Vehbi Vakkasoğlu, kitabının önsözüne, 'Ne dert değişti, ne de ilaç' diyerek başlıyor ve Bediüzzaman'dan ne anladıklarını dile getiriyor. Vakkasoğlu'nun eserinde Said Nursi, şu ifadelerle tanımlanıyor: Günahkara değil, günaha karşıydı… - Her düşenin acısı, önce onun yüreğine yansırdı. - Gıybetsiz bir ömür yaşadı… Başkasının aleyhinde konuşturmazdı. Kendi aleyhinde konuşanı da korurdu. - Ebubekir gönüllü idi. Sevgi ve şefkati bütün varlıkları kuşatmıştı. - Kainatta hiç bir şeye kıyamazdı. - Bütün davası Allah’ı kullarına sevdirmekti. Bütün engellere, acılara, işkencelere, hapislere, sürgün¬lere, zehirlemelere rağmen Kur’an’a, imana, İslâm’a hizmet duygusundan hiç ayrılmadı. En zor şartlarda bile hiç ümitsiz olmadı. En olumsuz şartlardan, daima en olumlu sonuçlar çı¬kardı. Kendisini batırmaya, bitirmeye çalışanları da huzura ve mutluluğa, yani kulluğa çağırdı. Çünkü ona göre, kul olmak, “kurtulmak” demekti. Kendisine en acımasız hakareti ve dayanılmaz işkenceyi lâyık görenleri bile iman hakikatleriyle tanıştırmak ve kur¬tarmak telâşındaydı. Güle oynaya günah bataklıklarına batanlara da merha¬metle baktı. Günahına ağlayamayanların günahına da ağladı. Çünkü onun insana ve olaylara bakışı, veli bakışıydı. Geçitlerde, köprülerde, uçurum başlarında titreyenlere, “İnşaallah geçer.” duasındaydı. “Ha geçti, ha geçecek!” şevkiyle, dertlerini dert edinirdi. Her düşenin acısı, önce onun yüreğine yansırdı. Her ezilenle, evvelâ onun içi ezilirdi. Çünkü o, şefkatten ibaretti. Sevgiyle sarıp sarmaladı yaralı yürekleri. Manevî kiri, pası, yarayı acısız ameliyatlarla tedavi etti. Gönülleri çelen, ruhları çeken bir muhabbet merkeziydi. Benim sevdalandığım yürek, bu yürekti. Benim ve neslimin kendine gelişiydi. Uyanmamızdı heyecanla ve gafletten silkinmemizdi. Uyanalım diye uyanıktı. Ebediyen gülelim diye ağlıyordu. KİTAPTAN ÖRNEK PASAJLAR Türk bayrağı ve Bediüzzaman "Devlet ve millet zararına gizli cemiyet kurmak" suçlamasıyla yargılanıyordu. Olmadık ezaya cefaya, azaba tek başına dayanıyordu. Hapisteki 54 talebesinden hiçbiriyle görüş rülmüyordu. Görüşmek isteyenler, acımasızca dövülüyordu.. Camları kırık kocaman bir koğuşun dondurucu soğuğunda, âdeta ölüme terk edilmişti. Bu sırada Cumhuriyet Bayramı gelmişti. Hapishane müdürü, Bediüzzaman'ın kapısına bir Türk Bayrağı astırdı. Bu bayraktan onun çok rahatsız olacağını ve olay çıkaraturkforum.netcağını, böylece, "Kürtçülük" iddiasının, "cumhuriyet düşturkforum.netmanlığı" iftirasının ispatı yapılmış olacaktı. Oysaki Bediüzzaman'ın hayatı, o bayrağın temsil ettiği mana uğruna yapılmış fedakârlıklarla doluydu. Birinci Dünturkforum.netya Savaşında Ruslara karşı gönüllü alay kumandanı olarak çarpışmış ve yaralanıp esir düşmüştü. İstanbul'u işgal eden İngilizlere karşı ise, kimsenin cesaret edemediği çıkışlarla halkı uyandırmıştı. Dolayısıyla, Bediüzzaman'ın bayrak asılmasına verdiği tepki, beklenenin tam tersine oldu. Koğuşunun kapısına Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla bayrak astıran hapishane müdürüne şunları yazmıştı: "Müdür bey, size teşekkür ederim ki, kurtuluş bayramının bayrağımı koğuşuma taktırdınız. Millî hareket günlerinde İsturkforum.nettanbul'da, İngiliz ve Yunan aleyhinde yazdığım eserlerle, belturkforum.netki bir tümen asker kadar vatana hizmet ettiğimi Ankara bilturkforum.netmiş ve Mustafa Kemal beni mükâfatlandırmak için iki defa Ankara'ya davet etmişti. Hatta demişti ki: 'Bu kahraman hoturkforum.netca bize lâzımdır.' Demek benim bu bayramda, bu bayrağı takturkforum.netmak, hakkımdır." Bediüzzaman, kendisini bayrak asarak rahatsız etmek isturkforum.netteyenlere, anlayacakları dilden bir cevap vermişti, ama onları kendilerine getirebilmiş miydi? Yaptıklarından utandırabilmiş miydi? Cür'et ve cehaletlerinden dolayı özür dilemeyi beturkforum.netcerebilmişler miydi acaba? Yazar Hakkinda : Vehbi Vakkasoğlu 1947 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini memleketinde yaptıktan sonra, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsünden 1969’da mezun oldu. O tarihten itibaren Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde öğretmen ve idareci olarak çalıştı. 1987 yılında Türk çocuklarının eğitimine katkıda bulunması için Almanya’ya tayin edildi. 6 yıl Berlin’de çalıştı. 1995’te Milli Eğitimden emekliye ayrıldı. Yazı hayatına okul dergi ve gazetesinde yazarak başladı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yüzlerce makale, fıkra, dizi ve röportaj yayınladı. İlk kitabı, iki arkadaşıyla birlikte yazdığı, Gençliğin Kaleminden Üç Cephesiyle Mehmed Akif’tir (1968). Daha sonra ise, otuzdan fazla esere imza atmıştır. Bunlar araştırma, inceleme, biyografi, tarih, din, edebiyat ve psikolojik konulardır. Yazar, evli ve üç çocuk babasıdır. Özellikleri: ISBN: 975-269-114-5 Ebad: 13,5 x 19,5 cm. Sayfa Sayısı: 223 Özellikler: Book Paper, Karton Kapak. Ekim – 2005 Nesil Yayinlari |
|
|
|
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|