|
Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz. |
Seçenekler | Stil |
08-16-2010, 19:11 | #1 |
Bacanak hem Baykal'ı hem CHP'yi yaktı
Kariyer planlaması hayatın her anında çok ciddi bir iştir. Kimi zaman beklentilerle defacto durumun çakışması işlerin arzu edildiği gibi ilerlememesine neden olabilir.,
Yaşanan hadiseler, Sayın Deniz Baykal’ın CHP genel başkanlığından istifa ederken dönmek üzere bu adımı attığını ortaya koydu. Fakat süreci yanlış yönetti. Kamuoyu nezdindeki itibarının sorgulandığı bir ortamda, aşırı özgüvenden kaynaklanan ve “ben ne dersem o olur” düşüncesine dayalı yaklaşım tarzı nedeni ile sadece CHP liderliğine geri dönüşünü engellemekle kalmadı, kaset skandalı konusunda kamuoyunda başlangıçtaki acaba algısının demek ki doğruymuş düşüncesine evrilmesine de zemin hazırladı. Fakat bunlardan daha vahim olmak üzere, ilk istifasının ardından oluşan güçlü çekilme algısı yerine, süreci kötü yönetmekten kaynaklanan nedenlerle bırakın teşkilatlar üzerindeki ağırlığını korumayı, tüm teşkilatın, “artık otur oturduğun yerde” şeklinde algılanabilecek Baykal’a rağmen partiye el koyma girişimine de kapı araladı. İl başkanlarının Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına olan desteğine alınıp onlara randevu vermemesi ise, teşkilat üzerindeki etkisinin hepten sarsılmasına zemin hazırladı. Yanlış hareketler bunlar... Sayın Baykal eğer partinin başına tekrar geçme düşüncesinde idiyse, herkes tarafından beğenilen o etkili istifa konuşmasından sonra kurultay öncesine kadar sessizliğini korumalıydı. Bu süreçte kaset skandalının oluşturduğu hasarın boyutunu hem daha yakından tespit etme imkanı bulur, hem de az da olsa unutulmasını sağlardı. Kaset komplosunda işin içinden sıyrılma kolaycılığı ile konuyu (kendileri ile mücadele azminde olduğunu açıklayacağı) karanlık güçlere (!) havale edeceğine, komployu hüümetin kurduğu iddiasını öne çıkararak, mahrem bir iddiaya dayalı skandalı siyaseten kullanmama pozisyonuna geçmiş olsan siyasi hasmı AK Parti’yi de karşısına almış ve cepheyi iyice genişletmiş oldu. Bu safhadan sonra ortaya çıkan polemikler Sayın Baykal’a laf sokuşturma yarışına dönünce de, kasetin içeriğinin doğru olmuş olabileceği ile ilgili algılar kamuoyunda derinleşti. Derinleştikçe de, parti içindeki muhaliflerin Baykal’a rağmen çıkış yapma konusundaki cesaretleri arttı. Sayın Baykal’ın az da olsa gözden uzak durma ve bundan sonraki süreçle ilgili planlarını salim kafa ile düşünme ihtiyacının olduğu bir anda çok sayıda medya mensubunun ve onlarca kameranın evinin önünde nöbet tutmaya başlamasının müsebbibi de maalesef aileden biri oldu. Aklısıra “dön bana dönelim” nakarı çevirerek ona uygun iklim oluşturacağını zannetti. Ters etki yaptı. Açlık grevine kadar uzanan bu şovun Sayın Baykal’a hiç katkısı olmadı. Arkasında kim vardı? Deniz Baykal’ın evinin önünde çadır kurduran ve gençlerin orada açlık grevine başlamasına neden olan şovun arkasında İstanbulMaltepe Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Zengin vardı. Medyada yer alan bilgilere göre, kendisi, Deniz Baykal’ın oğlu Prof. Dr. Ataç Baykal’ın bacanağıymış... Vatan yazarı Mustafa Mutlu’ya göre, rivayet odur ki, “akraba kontenjanı” ndan belediye başkanı adayı olmuş... 2007’deki milletvekili genel seçimlerinde İstanbul Birinci Bölge’den dokuzuncu sıraya konulmuş ama seçilememiş... Yani Baykal’ın evinin önünde gerçekleştirilen “dön bana dönelim” şovu, hızlıca kurgulanmış bir aile içi destek operasyonu olarak başlamış. Bundan Sayın Baykal’ın bilgisi olmayacağını düşünmek gerçekçi olmaz. Bu şov başlangıçta duygusal bir iklim oluşturup Baykal’a haksızlık edildi gibi düşünce oluşmasına ve yoğun baskı nedeni ile geri dönmesi ile sonuçlanabilecek psikolojik bir etkiye zemin hazırlamışken, CHP yönetiminin komplonun arkasında AK Parti var iddiasını mesnetsiz gündeme getirmesi karşı saldırıya yol açtı. Doğan Grubu’nun Baykal’ın bırakması yönünde konuşlanması Başbakan Erdoğan’ın imalı göndermelerinin bile manşetlerden Baykal’ın yüzüne çarpılmasına neden olurken, itibarının biraz daha örselenmesine ve kasedin gerçek olabileceği ile ilgili kuşkuların derinleşerek Baykal’ın dönmesi durumunda partinin büyük zarar göreceği düşüncesinin oluşmasına yol açtı. Karşılıklı polemikler“sen önce o kasetteki görüntüler gerçek mi, değil mi onu açıkla” noktasına gelince, aile için kurgulu açlık grevi şovundan beklenen sonuç alınamadı. Eğer bu şov yapılmasaydı ve Sayın Baykal’ın evinin önü medya kuşatmasından azade tutulabilseydi, Sayın Baykal parti içi örtülü iletişimle evinden çıkmadan kurultayda tüm delegelerin imzası ile aday gösterilip yeniden seçilmesi sözkonusu olacaktı. Baykal’ın istifasının ardından ülke genelinde hakim olan düşünce de bu yöndeydi. Genel izlenime göre Baykal mağdur edilmiş ve bir komploya gitmişti, öyleyse bu oyunu bozmak için inadına Baykal denilmeliydi. Fakat rüzgar 2 gün sonra tersine döndü. Baykal’ın evinin önüne kurulan çadır Baykal’ın üzerine yıkıldı. Baykal yeniden CHP genel başkanı seçilseydi, kaset skandalı unutulacaktı. Şimdi ise liderlikten ayrılmasının tek nedeni kaset skandalı olmakla kalmadı, parti teşkilatları da kendisine olan güvenini yitirmiş ve bayrak açmış olarak bir siyasi mevta haline geldi. Baykal bu süreci iyi yönetemedi. Başbakan Erdoğan’ı karşısına almaya değil, siyasi hasmım bile bu iddialara inanmıyor demeye ihtiyacı vardı. CHP liderliğini ebediyyen kaybetmekle kalmadı, partisinin bölünme tehlikesi de eşiğe dayandı. Sokağa saçılmış bacanak desteğinden daha çok, Başbakan’ın desteği itibarına katkı yapardı. Artık herşey için çok geç... Prof. Dr. Osman ÖZSOY |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|