Aynadaki Muamma (Jostein Gaarder) Özeti, Konusu, Karakterleri
Sofi'nin Dünyası, İskambi Kağıtlarının Esrarı, Hayat Kısa romanlarıyla Türk okurlarının yakından tanığı Norveçli yazar Jostein Gaarder bu romanıda, ölüm döşeğindeki bir kız çocuğu ile bir melek arasında geçen konuşmalarla, etten kemikten bir beden içinde bu dünyada yaşamakla, Tanrı'ya yakın olan meleklerin dünyasında yaşamak arasındaki benzerlik ve farkları ele alıyor. "Cennetteki melekler asla parçalanmazlar. Çünkü, ruhun ayrılacağı etten ve kemikten bir vücutları yoktur. Dünyada bu böyle değildir. Burada her şey gayet kolay bir şekilde bozulur. Bir dağ bile zamanla aşınır, taşa ve toprağa dönüşür. Doğada olan her şey yavaş bir yangın gibidir. Tüm yaratılış için için yanmaktadır. Yaratılan her şeyi her zaman tümüyle anlamak mümkün değildir. Mesela ben bir kağıda resim çizebilir veya boya yapabilirim. Ama bu, çizdiğim şey olmayı anlıyorum anlamına gelmez. Zaten çizdiğim şey canlı değil ki. Garip olan da bu: Ben canlıyım!"
Kitaptan Alıntılar:
"Her bir göz, Tanrı'nın gizeminin küçük bir parçasıdır. Görme duyusu, düşüncenin ve nesnenin buluşma noktasıdır. Güneşin ve ruhun buluştuğu noktadır. İnsan gözü bir aynadır aslında."
"Ruh bir tiyatro ve sahnedeki oyuncular da devamlı gelen ve değişik roller oynayan düşünceler. En azından bilincin tiyatrosunda birçok oda olmalı ve birçok da sahne."
"Hiçbir astronot uzayda ne Tanrı'yı ne de melekleri görmüştür. Hiçbir beyin cerrahı da düşüncenin izine rastlamamıştır. Ve hiçbir rüya analisti de kimsenin rüyasını görmemiştir.Bu düşüncelerin veya rüyaların insanın kafasında olmadıklarını kanıtlamaz."
"Biz herşeyi aynada bir muamma olarak görüyoruz. Bazen aynanın içine bakabilir ve diğer tarafta neler olduğunu bir parça keşfedebiliriz. Ama aynayı bütünüyle parlatırsak daha çok şey görebiliriz. Ancak o zaman da kendimizi tanımaz oluruz."
""Bir düşünce veya bir anı, bilinç plajındaki ufak taşların oluşturduğu bir desen."
|