sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > EĞİTİM - ÖĞRETİM - KARİYER > Kitap Dünyası
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi Forumları Okundu Kabul Et


Kitap Dünyası Kitaplarla ilgili tüm paylaşım burada.

Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 03-10-2010, 11:37   #1
Kullanıcı Adı
denizci
Standart Aydınların İhaneti (Julıen Benda) Özeti,Konusu,Karakterleri

İhanete uğrayan ahlâk




Yazan: MERYEM ALGAN
Yazı Kaynağı: Kitap Zamanı

Aydın’, netameli bir kavram. Bir televizyon programında eski bir manken, sevgilisinin kıyafetleri üzerine sertçe bir ihtarda bulunduğunda, telefonla bağlanan bir kadın izleyici onu şöyle eleştiriyordu: “Siz bu ülkenin aydın insanlarısınız, bunu nasıl yaparsınız!”
Bu tepkiyi veren seyirciye göre aydın, televizyonlarda ya da gazetelerde görünme ‘imtiyazına’ kavuşmuş bir nevi ‘görünür insan’dı. Bir başkası ise onu ‘eğitim görmüş insan’ olarak niteleyebilirdi. Aydın sözcüğü zihinlerde neyi işaret ederse etsin, ’sıradan insanın dışında ve ona karşı sorumluluğu olma’ beklentisi değişmez. Eski bir mankeni aydın olarak niteleyen izleyici bile onu, ‘örnek olma sorumluluğunu yerine getirmemek’ temeli üzerinden eleştiriyordu.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında omuzlarına ağır sorumluluklar bindirilen ‘aydın’ kavramı, okumuş yazmış, eğitim görmüş insanlara yakıştırılıyordu. Günümüzde ise değil lise, üniversite öğrenimi bile büyük ölçüde yaygınlaştığından, üstüne üstlük eğitim bir idealden ziyade geçim kaygılarından kaynaklandığından, tanımını ayrıksılığından alan aydın kavramı iyice şekilsizleşti. Yer yer aydının yerine ikame edilen ‘entelektüel’ ise aydının işaret ettiği sorumluluk halesine soğuk duruyordu. Bu şekilsizliğe karşı çıkanlar, denklemi tersine çevirmeyi denediler; sorumluluk aydından değil, aydın sorumluluktan geliyordu bunlara göre. Dünyaya ve insanlığa karşı sorumluluk duyanlar ‘aydın’ diye nitelenir oldu. Ancak işin en zor tarafı, işlerin arapsaçına döndüğü bir dünyada sorumluluğun hangi tezahüründen yana olanların aydın ilan edileceğiydi. Örneğin bir konunun iki zıt tarafı da görüş belirttiklerinde bir televizyon kanalı “aydınlar görüş belirtti” derken diğer bir kanal “aydınlar görüş belirtti; ama bunlar ‘bildiğiniz’ aydınlar değil” diyebiliyordu hınzır bir gülümsemeyle. ‘Bildiğimiz’ ya da ‘bilmediğimiz’; kim bu aydın!

Modern aydına eleştiri
Doğu Batı Yayınları’nın Türkçeye kazandırdığı, Julien Benda’nın ‘Aydınların İhaneti’, kim olmadıkları üzerinden aydınları tanımlamaya çalışıyor. 1867 doğumlu Benda, modern dünyada aydın sorumluluğu üzerine ilk kapsamlı eleştiriyi yapan düşünür olarak biliniyor. Cem Soydemir’in çevirisini yaptığı kitapta kavramsal bir karışıklık var; kitabın önsözünde geçen “ruhban sınıfı” kavramının altına çevirmen şu dipnotu düşmüş “…kelimenin tam anlamı da bu. Ama Benda bu sözcükle, ‘Dünya ile aşkın bir tarzda konuşanları’ kastettiğini belirtiyor. Biz de bundan böyle kitabın genelinde ‘aydın’ diyeceğiz”. Kitabın çevirisinin yapıldığı İngilizcede sözcük, ‘intellectuel’ olarak karşılanmış. Benda’nın kitaptaki temel eleştirisi “Modern dünya ‘aydın’ı sade bir vatandaş haline getirdi”. Cümledeki “aydın”ın yerine “ruhban sınıfı”nı koyarsak, aydın kavramının aslında modern dünyaya özgü bir olgu sayılabileceğini görebiliriz. Ancak Soydemir’in müdahalesi bu kopmaya yapılan vurguyu silikleştiriyor. (Yazıda da Soydemir’in tercih ettiği kelime, “aydın” kullanılacaktır.)
Benda’nın modern aydınlara yönelttiği eleştiri, soyut bir adalete hizmetten, tinselliğin evreninden çıkıp maddi çıkar ve heveslere kendilerini kaptırmalarıdır. Bunun en dehşet verici biçimi de aydınların kendilerini siyasi ihtirasların hizmetine sunmalarıdır. Siyasi ihtirasların modern olgunlaşması bölümünde Benda, bu ihtirasların kitleler nezdinde hep varolmakla birlikte asla bu denli yaygınlaşmamış olduğundan dem vurur. Coğrafi olarak iletişimin yaygınlaşması, tekil siyasi hırsları gruplaşmalara yöneltir. Gruplaşma, bu hırsı keskin bir nefrete dönüştürür. Bu hırsların en yaygın ve en tehlikeli olanları ‘milli ihtiraslar’ ve ‘burjuvazicilik’tir. Milli ihtiraslarda milli çıkar yerini milli onura bırakır. Geniş kitlelerce benimsenen ‘milli onur’ yeni bir mistisizm boyutuna ulaşarak, barışın en büyük tehdidi haline gelir. Modern zamanlara özgü olan ‘vatansever aydın’ tipi de, aydının karakterinde bulunan evrensellik fikrinden vazgeçerek kendini kitlelerle eşitler, onların güdümüne bırakır. “Bugün aydın kendisini Milli Savunma Bakanı gibi görmektedir.” Benda, vatanperver aydın tipinin Alman mahsulü olduğunu ileri sürer. Onun karşı çıktığı, aydınların kendi düşünce biçimlerini milli bir düşünce biçimi ile ilişkilendirme arzusudur. Bunun doğal sonucu, diğer milli düşünce biçimlerine karşı çıkmak ve bir adım ilerisi de yabancı düşmanlığıdır. Aydının ‘ırkı’ tarafından belirlenmiş olduğu düşüncesine şiddetle karşı çıkar. Doğduğu toprağın yerlisi olmakla övünenlere Antisthenes’in cevabını hatırlatır: “Bu onuru sümüklü böcekler ve çekirgelerle paylaşıyorsunuz.” Benda, Renan’ın görüşleriyle aydın hakkındaki fikrini özetler: “İnsan ne diline ne de ırkına aittir; sadece kendisine aittir, çünkü özgür bir varlıktır, yani ahlaki bir varlıktır.”
Milli belirlenim bir aydın için ne kadar ihanete eşdeğerse, sınıfsal belirlenim de o denli ihanete yöneliktir Benda’ya göre. Burjuvazinin kendi çıkarlarını mutlak çıkarlar olarak dayatmasına ne kadar karşıysa da, Sorel gibi işçi sınıfı ideologlarının aydını sınıfa sıkı sıkıya bağlamalarına karşı çıkar. Bu türden her çaba, aydının evrensellik ilkesine zarar vermektedir.

Julien Benda’nın fikirleri yüzleşmeye kapı açabilir

Benda modern aydınları, ahlakı siyasete bulaştırdıkları için kınar. Machiavelli Prens’te, kötülüğün siyasete hizmet ettiğinde de kötülük olarak kalacağını vurgular. Modern aydınlar ise gerçeği ahlaki ilan ederler ve siyaseten doğru olduğunda kötülüğün bile kötülük olmaktan çıkıp iyiliğe dönüşeceğini savunarak ahlaka zarar verirler. Benda, aydının ahlaki temellerini İncil’den yola çıkarak kurar. İdeal aydınlar arasında en sık örnek verdiği Tolstoy’dur. ‘Aydınların İhaneti’, aslında, Dostoyevskien aydınla polemiktir. Benda’nın eleştiri konusu yaptığı ihtiras ya da duyarlıkların her biri Dostoyevski’nin ‘Bir Yazarın Günlükleri’nde mevcuttur (Benda’nın isim polemikleri arasında Dostoyevski’ye rastlanmaz). Kitap, Bir Yazarın Günlükleri’yle karşılaştırmalı bir okumaya tabi tutulabilir. Aydınların İhaneti, belki de yazıldığı tarihten ziyade bugün için incelenmesi ve tartışılması gereken bir eser. Benda’nın aydın tarifi, aydın kavramını bugün vardığı şekilsizlikten kurtarabilir. Yazarın fikirlerinin kabul ya da reddedilmesi bir yana; Aydınların İhaneti, aydın kavramı üzerine kafa yoran herkesin mutlaka hesaplaşması gereken bir kitap.
denizci isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 14:47


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog