|
Şiirler ve Yazılar Beğendiğimiz yada yazdığımız şiir ve yazıları burada paylaşabiliriz. |
Seçenekler | Stil |
08-07-2008, 13:35 | #1 |
Aşk… İki Kişilik İsyan....
Aşk bir barışma yöntemidir. Karşısındakini anlayacak duru zihin hali ve cesaret ister. En deli aşkta bile iki kişilik bir denge kurma çabası gizlidir. Toplumun gerdiği ipin üstüne çıkmışsın; aşağıda kalabalık, bağırıyor, çağırıyor, karşı çıkıyor. Kimi yuhalıyor, ipin gerildiği direkleri sallayanlar bile var. Birbirine doğru yürüyen iki sevgilinin dengelerini bozup, ayaklarını kaydırmak, aşktan aşağıya düşüp sakatlansınlar hatta ölsünler diye aşk telinde denge uzmanlığına çıkanlara yapılmadık bırakılmaz.
Ateş püskürtülür, taş atılır, laf atılır. Bütün ışıklar söndürülür, karanlıkta aşktan aşağıya yuvarlansınlar diye... Altlarında ağ varsa, güvenliklerini kaybetsinler diye, onun da ipleri kesilir. Bütün engellemelere rağmen aşk cambazları çıktıkları ipte birbirlerine doğru ilerleyip, kavuşmaya, sarılıp koklaşmaya çalışırlar. Tehlikeli işe soyunmuşlardır. Kavuşup birbirlerine sarıldıktan sonra da engellemeler sürer. Zeki değillerse, kendini sevgiliye adamanın yöntemlerini keşfedemiyorlarsa, yaratıcı bir zihin haliyle her gün kendilerine, yaşama, aşka yeniden başlayamıyorlarsa dengeyi kendileri de bozar. Kimi yuvarlanır, gergin ipin üstünden aşağıya, kafası gözü patlar. Ruhu parçalanır; kalabalığın arasında aşk sakatı olarak dolaşmaya başlar. Yukardakilerin dengesini bozmaya çalışanlara katılır. Bağırır, çağırır, yukarıda tek başına ipin üstünde kalan kıymetlisine laf atar, taş atar, ateş püskürtür. O da tepe aşağı yuvarlansın, dengeyi kaybetsin ister. Kimi yeniden merdivenlerden ipe çıkıp denge uzmanlığını aşk dedikleri ip cambazlığını, trapez ustalığını baştan keşfetmeyi, becermeyi dener. Bir daha ipe çıkıp sevgiliye doğru yürüyüp dengeyi kurmayı dener. Emek vererek yare kavuşabilmek için bütün gücünü kullanarak aşk cambazlığına soyunur yeni baştan... Bazıları aşağıda kalır, kendisi gibi ipten düşmüş aşkın sakatladığı birini arar. Kimi de hiçbir zaman ipe çıkmaya cesaret gösterememiş birini bulup, çılgın kalabalığa meydan okumanın gereksiz olduğuna kendini ve karşısındakini ikna edip, tehlikesi olmayan yer taklaları atıp, çember çevirip, top atıp tutarak sıradanlığın kuştüyü yataklarına serilir. Kalabalığa meydan okuyup, onların adam yeme, aşıkları ipten, trapezden düşürme ayinlerinden korkmayanlar, özgürlüğün sırrıyla yüz yüze gelirler... Evet aşk cesaret istiyor. Önünü kesenlere baş kaldıracak cesaret... Aşka gönüllerini kaptıranlar, kopacak kıyamete aldırmadan aşağıdakilerin kopardığı gürültüye kulak asmadan dengelerine hayran kalınsın diye ipe, trapeze çıkıp birbirlerine doğru yürüyerek, sallanarak meydan okurlar boşluğa... Meydan okurlar bütün tehlikelere, sıradanlıklara... Eşlerine güvenip boşluğa bırakıyorlar kendilerini trapezden... Boşlukta eller buluşuyor, birbirlerini yakalıyorlar. Aşağıdakiler bağırsa da çağırsa da boşluğa meydan okuma hayranlık uyandırıyor. Alkışlar yükseliyor. Bazen partnerinle dengeyi sağlayamayabilirsin ya da kendini ona doğru fırlatırsın tutamaz ya da sen onu yakalayamazsın. Boşluğa meydan okumaya çalışanlar, böyle sonları da bilir. Ama hepimiz bile bile çıkmaz mıyız, aşkın tehlikeli yüksekliklerine? Bu bilinç hali değil mi aşkı vazgeçilmez kılan? Bu bilinmezlik değil mi, insanın ellerini uzatıp karşısındakini yakalamak için kendini boşluğa fırlatmasını sağlayan? Evet aşk iki kişilik bir meydan okumadır. ALİ POYRAZOĞLU |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|