|
Türkler'in ve Yabancıların Biyografileri Ünlüler, Artistler, Aktörler, Sanatçılar , Rektörler, İş Adamları, Gazeteciler, Kaşifler, İdoller, Örnek Alınacak Kişiler - Biyografi |
Seçenekler | Stil |
02-24-2010, 00:46 | #1 |
Arif Nihat Asya Kimdir? Hayatı, Biyografisi ve Yaşamı Hakkındaki Yazılar
Arif Nihat Asya (1904 - 1975)
Türk Edebiyat Tarihi'ne "Bayrak Şairi" olarak adını yazdıran Arif Nihat Asya , 1804 yılında Çatalca'nın İnceğiz Köyü’nde dünyaya gelmiştir.İlköğrenimine köyünde başlamış, daha sonra İstanbul'a gelir. Önce Haseki Mahalle Mektebi'ne daha sonra Gülşen'i Maarif Rüştiyesi'ne devam eder. Yatılı olarak girdiği Bolu Sultanisi kapatılınca, Kastamonu Sultanisi'ne aktarılır. Milli Mücadele Dönemi'nde Ankara'da bulunur. Bu dönem onun şiire başladığı, Türklük ve vatan aşkı ile şiirler kaleme aldığı tarihlerdir. 1828 yılında Darülmuallimin'i Aliye'den edebiyat öğretmeni olarak mezun olur ve Adana kolej ve öğretmen okullarında edebiyat öğretmenliği ve yöneticilik yapar. 1948 yılında Edirne'ye tayin edilir. 1950-54 döneminde Adana Milletvekilliği, 1954 yılında Eskişehir milletvekilliği yapar. 1962 yılında ise Ankara Gazi Lisesi'nden emekli olur. Arif Nihat Asya, Türklük ve Türk Dünyası sevdalısıdır. Şiirlerinde bu dünyalardan da sesler getirmeye çalışır. Kimi zaman oradan uzak kalışımızın hüznünü yansıtır, kimi zaman da oralarda yaşanmış Türk kahramanlıklarını anlatır. 5 Ocak 1974 tarihinde Ankara'da vefat etmiştir Şiir Kitapları Heykeltraş (1924) Yastığımın Rüyası (1930) Ayetler (1936) Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor (1946) Enikli Kapı (1964) Kubbe-i Hadrâ (Mevlana üzerine, 1956) Kökler ve Dallar (1964) Emzikler (1964) Dualar ve Aminler (1967) Aynalarda Kalan (1969) Kanatlar ve Gagalar (1946) BAYRAK Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü. Işık ışık, dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın Mezarını kazacağım. Seni selamlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım. Dalgalandığın yerde ne korku ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver! Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar! Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter. Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün Kızıllığında ısındık; Dağlardan çöllere düşürdüğü gün Gölgene sığındık. Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı; Barışın güvercini, savaşın kartalı... Yüksek yerlerde açan çiçeğim; Senin altında doğdum, Senin dibinde öleceğim. Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim; Yer yüzünde yer beğen: Nereye dikilmek istersen Söyle seni oraya dikeyim! BİR BAYRAK RÜZGAR BEKLİYOR Şehitler tepesi boş değil, Biri var bekliyor... Ve bir göğüs nefes almak için Rüzgar bekliyor Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye, Yattığı toprak belli, Tuttuğu bayrak belli, Kim demiş Meçhul Asker diye? Destanını yapmış , kasideye kanmış... Bir el iki ahretten uzanmış, Edeple gelip birer birer Öpsün diye faniler. Öpelim temizse dudaklarımız... Fakat basmasın toprağına Temiz değilse ayaklarımız. Rüzgarını kesmesin gövdeler Sesinden yüksek çıkmasın Nutuklar, kasideler! Geri gitsin alkışlar geri... Geri gitsin ellerin Yapma çiçekleri! Ona oğullardan, analardan Dilekler yeter... Yazın sarı, kışın beyaz Çiçekler yeter. Söyledi söyleyenler demin... Gel süngülü yiğit, alkışlasınlar, Şimdi sen söyle, söz senin! Şehitler tepesi boş değil, Toprağını kahramanlar bekliyor... Ve bir bayrak dalgalanmak için Rüzgar bekliyor. Destanı öksüz, sükutu derin Meçhul Askerin Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye, Yattığı toprak belli, Tuttuğu bayrak belli... Kim demiş Meçhul Asker diye? FETİH MARŞI Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek; Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek; Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın ? Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın.! Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden.... Senin de destanını okuyalım ezberden... Haberin yok gibidir taşıdığın değerden... Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın... Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın.! Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini... Göster : Kabaran sular nasıl yıkar bendini ? Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın.! Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleyman’dır. Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinan’dır. Haydi artık uyuyan destanını uyandır.! Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.! Delikanlım, işaret aldığın gün atandan Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan ! Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan .... Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın; Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın.! Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin ! Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın! Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın... Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın ? Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın.! |
|
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|