PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Arınç: Dağa çıkmak için 10 tane sebep var


NOYAN
07-14-2010, 14:51
http://www.gazeteport.com.tr/stellent/fragments/gp_assets/images/misc/spacer.gif
Arınç: Dağa çıkmak için 10 tane sebep var

12.07.2010 - 13:16
http://www.gazeteport.com.tr/stellent/groups/public/documents/site_studio_images/gp_722974.jpg

Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, seçimlerden PKK'ya, teröre, Ruhban Okulu'ndan Obama'yı nasıl bulduğuna, TRT'ye dair birçok konuda ilginç açıklamalarda bulundu. Arınç, "AK Parti güçlenecek diye bu anayasa değişikliğine sadece bu açıdan karşı çıkmak, iyi bir siyaset değil'' dedi.
"PKK, komşu ülkeler, komşu ülkelerin dışındaki ülkeler, hatta çok uzak ülkelerin şu ya da bu şekildeki destekleri ile ayakta duruyor" diyen Arınç, dağa çıkmak için de 10 tane sebep olduğunu söyledi...


ANKARA - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AK Parti'ye halkın desteğinin devam edeceğine güvendiğini belirterek, ''Bu 42 mi olur, 45 mi olur, 40 mı olur, 43 mü olur onu bilemem, ama halkın büyük çoğunluğu AK Parti'nin yönüne, istikametine, çalışmasına, hizmetine halen desteğini devam ettiriyor'' dedi. Kanal 24'te yayımlanan ''Haftasonu Moderatörü'' adlı programın canlı yayınına katılan Arınç, referandumla ilgili soruya her girdikleri seçimden halk desteğini arkalarına alarak başarıyla çıktıklarını hatırlatarak cevap verdi. Arınç, ''2002'de böyle, 2004'te, 2007'de böyle, 2009'da böyle. Şimdi referandum arkasından seçim. Eminim ki halkın desteği devam edecek. Buna güveniyorum'' diye konuştu. Arınç, ''Aynı oranda mı devam edeceğini mi düşünüyorsunuz?'' sorusuna da, ''Oranını bilmem ama bu destek devam edecek. Şu anda benim hissettiğim odur'' karşılığını verdi. Arınç, şöyle devam etti: ''Çünkü bu oy oranlarının biraz seçimin kendi şartlarına bağlı olduğunu da biliyorum. Mesela 2007, 22 Temmuz seçimlerinin gerçek oy oranı yüzde 47 miydi derseniz, ben dürüst bir adamım yani, üst perdeden atacak halim yok, ama o günün şartları bize yüzde 47'yi verdi ve helal olsun, halkın anasının ak sütü gibi helal ettiği oylarla verdi. Bu 42 mi olur, 45 mi olur, 40 mı olur, 43 mü olur onu bilemem, ama halkın büyük çoğunluğu AK Parti'nin yönüne, istikametine, çalışmasına, hizmetine halen desteğini devam ettiriyor.'' ''İDEOLOJİK BAKANLARA ANLATMAK MÜMKÜN DEĞİL''
Hizmet eksenli siyaset yaptıklarını belirten Arınç, ''Yani burada bize 'şu eksiğiniz var' diyemezler. Özelleştirme konusunda başarılıyız, diğer konularda başarılıyız. İdeolojik bakanlara zaten bir şey anlatmak mümkün değil'' diye konuştu. Bir araya geldiklerinde bir konunun kendilerini üzdüğünü paylaştıklarını dile getiren Arınç, Anayasa'nın ailenin korunması konusunda devlete görev yüklediğini anımsattı. Gençliğin, ailenin ve toplumun ortak değerlerinin biraz erozyona uğradığını, bu konularda çok ciddi atılımlar yapılamadığını belirten Arınç, ''Çünkü bu konuda sizin konuşmaya başlamanız halinde belli bir siyasi düşünce sizi gericilikle, yobazlıkla mutlaka suçlayacaktır. Olsun. Onlar suçlayabilir, ama siz doğru bildiğiniz yolda çok iyi şeyler yapmalısınız. Gençliği ve aileyi güçlü yapacak dinamikleri ortaya koymanız ve toplumu daha dayanıklı hale getirmemiz lazım'' dedi. Avrupa Birliği (AB) sürecine de değinen Arınç, ''Şartlar bunun tam aksini gösterse de insanlar tamamen AB'den yüzünü çevirmeye başlasa da Türkiye'ye ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin AB'ye ihtiyacından çok daha fazla AB'ye ihtiyacı olacağını düşünüyorum'' şeklinde konuştu. Türkiye'nin AB'ye alınması halinde AB sınırlarının İran ve Irak'a dayanacağının, bunun da bazı üye ülkelerde ''korku'' unsuru olduğunu ifade eden Arınç, Türkiye'nin Ortadoğu ve Orta Asya'ya köprü vazifesi olabileceğinin düşünüldüğünü de söyledi. Arınç, ''Yani 10 tane avantajımız var. Bu avantajlarımız günün birinde Türkiye'yi 'gel, başımızın üzerinde yerin var' demeye kadar götürebilir. Böyle bir kanaatim var. Türkiye o noktada, 'geleyim mi' yoksa 'gelmeyeyim mi' der, onu bilmiyorum'' dedi. 'ACABA AYRILSAK MI?' DİYECEK NOKTADA DEĞİLİZ'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Güneydoğu'daki terör olaylarıyla ilgili olarak da ''Sadece o bölgede belli olumsuz gelişmeleri dikkate alarak 'Acaba ayrılsak mı?' diyecek noktada değiliz. Biz, Türkiye'de iç içe geçtik ve bin yıldır bir kardeşliğimiz var. Bunu suni, yapay bir takım tahriklerle ayrıştırmaya yöneltecek hiçbir olumsuz tahrikin içinde olmamalıyız'' dedi. Arınç, Anayasa değişikliklerine ilişkin görüşmeler sırasında yaşananlar ve teklifin Parlamento'dan geçmesinin ardından muhalefetin Anayasa Mahkemesi'ne gitmesine yönelik sürece ilişkin de şunları söyledi: ''Bu yanlıştı. Halk oylamasına gidilecek bir konuda, 'halk oylamasına gidilmesin. Anayasa Mahkemesi bunu iptal etsin. Bu Anayasa değişikliği sonuçsuz kalsın' düşüncesi oldu. O zaman yanlış yapıldığını ifade ettik. Referandum, halk oylaması demektir. Siz halk oylamasını engellemeye çalışıyorsunuz. Oysa, 'Bir siyasi partinin varlık sebebi halk oylamasıdır, seçimdir, referandumdur. Buna gidişi engellemeye çalışmak kendi kendini inkardır' dedik. O da olmadı. Antidemokratik bir tutum olarak gördük. Sonunda karar merci halktır, sandığa gidecektir, oyunu kullanacaktır.'' Arınç, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar ile referandum yolunu açtığını, yürütmeyi durdurmadığını, esas itibariyle iptal etmediğini, bir-iki maddedeki bir-iki fıkrayı çıkardığını, geriye kalanı halk oylamasına götürdüğünü söyledi. Arınç, ''Anayasa Mahkemesine gidip de iptal isteyen partiler, diyelim ki CHP, milletvekillerinin bu aşamada şunu söylemesi gerekirdi: 'Biz Anayasa mahkemesine gitmiştik. Onun vereceği karara güveniyorduk, Mahkeme de böyle bir karar verdi. O zaman biz 'hayır' ısrarından vazgeçiyoruz, kararı milletin iradesi ortaya koysun. Yok böyle de demediler, yine 'hayır' diyeceklerini ifade ediyorlar'' diye konuştu. "HALKIN KARARI BAŞIMIZIN ÜSTÜNE"
''Bu oylamada halk 'evet' de dese, 'hayır' da dese kararın başımızın üstünde yeri var. Halkın vereceği karara güveniyoruz ve saygı duyuyoruz'' diyen Arınç, Anayasa değişikliğini neden yaptıklarını, değişikliklerin neler getireceğini halka anlatacaklarını ifade etti. CHP, MHP ve BDP'nin ''referanduma gitme, gidersen de 'hayır' de dediğini'' dile getiren Arınç, ''O zaman ilginç bir beraberlik de ortaya çıkıyor. Düşünebiliyor musunuz, CHP ile MHP, MHP ile BDP referandumda hayır oyu kullanılması konusunda elbirliği ve işbirliği içerisinde. Bu siyaseten hoş bir manzara değil. Bu durum bana garip geliyor. Siyasi düşüncelerinin birbirinden farklı olduğuna inandığımız... Her birinin itiraz sebepleri de farklı'' dedi. CHP, MHP ve BDP'nin Temmuz 2011'de yapılması planlanan seçimde AK Parti'nin güçleneceği ve yeniden iktidara geleceği düşüncesiyle Anayasa değişikliğine karşı çıktıkları yönündeki görüşünü aktaran Arınç, ''Bu düşüncelerinde çok da haksız değiller. Ama AK Parti güçlenecek diye bu anayasa değişikliğine sadece bu açıdan karşı çıkmak, iyi bir siyaset değil'' diye konuştu. LİDERLERİN BİRARAYA GELMESİ
Arınç, CHP'den liderlerin bir araya gelmesi yönünde talep geldiğini ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da bunu olumlu bulduğunu söyledi. CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun ''Terörle mücadelede ortak düşünceye, ortak akla ihtiyaç vardır. Bu konuyu görüşmeliyiz'' arzusunu ''olumlu ve sorumlu bir siyasetçiye yakışır bir davranış'' olarak nitelendiren Arınç, ''Sayın Başbakan buna bigane kalamazdı'' dedi. Başbakan Erdoğan'ın CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu parti genel başkanı sıfatı ile ziyaret edeceğini ve son olaylar konusunda karşılıklı fikir alışverişinde bulunacaklarını ifade eden Arınç, ''Sanıyorum, önümüzdeki çarşamba, perşembe günlerinden birisinde Sayın Kılıçdaroğlu'nun arzu ettiği bir yerde bu görüşme gerçekleşecektir'' dedi. MHP'nin ısrarla kapılarını kapattığına işaret eden Arınç, MHP ile böyle bir görüşme olacağını zannetmediğini, BDP'nin de tavrını belli ettiğini söyledi. "PKK'NIN ÇOK UZAK ÜLKELERDEN DESTEKÇİSİ VAR"
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, terörle mücadelenin Türkiye'nin son 30 yılında sürdürülen bir olgu olduğunu söyledi. Terörle mücadelenin sadece silahla, askerle yapılamayacağını, yapılırsa çok büyük eksiklik olacağını ifade eden Arınç, sadece silah, baskı ve güç kullanmakla PKK'nın çökertilebileceğini ve örgütün yok edilebileceğini düşünmediğini dile getirdi. Arınç, şöyle devam etti: ''Terörle mücadelenin bir boyutu güvenlik boyutu ise, orada uçak, tank, lav silahı, polis, asker, kumandan, özel harekat olabilir ve onlar canlarını siper ederler çalışırlar, kavga ederler, vuruşurlar ama bu, terörü bitirmek için, bu teröristlerle mücadelede onun örgütünü perişan etmek için yeterli değil. Bunun bir boyutu dış desteklerdir. Dış desteklerin ortadan kaldırılması için iyi bir diplomasi gerekir. Dış destek aldığını tahmin ediyoruz, tahmin etmenin ötesinde bazı bulgular da var elimizde. Komşu ülkeler, komşu ülkelerin dışındaki ülkeler, hatta çok uzak ülkelerin şu ya da bu şekildeki destekleri ile ayakta duruyor bu örgüt. Bizim coğrafyamızdan da destek alması mümkün, çok uzaklardan da bu mümkün. Çünkü Türkiye'nin güçsüzleşmesini, Türkiye'nin kendi iç sorunları ile meşgul olmasını, Türkiye'nin global güç haline gelmesini istemeyen çok uzaklarda da ülkeler olabilir. İsimlendirmek doğru değil. Türkiye'nin, dış politikada güçlü olması lazım, diplomatik dili veya diplomatik görüşmeleri ihmal etmemesi lazım. Üçüncüsü de ekonomik tedbirler de alacaksınız, sosyal, toplumsal tedbirler de alacaksınız. Terör, bir sonuç. O sonucu meydana getiren belki 10 tane sebep var. Dağa çıkmaları analiz etmeye kalksanız, 'Dağa çıkanlar niçin çıktılar, niçin eline silah aldılar, niçin yerleşik güçlerine, düzene karşı mücadele ediyor?' deseniz, 10 tane sebep bulabilirsiniz. Bunlardan birisi belki Diyarbakır Cezaevi'ndeki işkencelerdir. Bir başkası yarın endişesidir, işsizliktir, ekonomik geri kalmışlıktır. Öbürü, kimliğini ifade edememektir. Düşünebiliyor musunuz; 1980'den sonra Kürtçe konuşmanın, anadilde meramını anlatmanın bile yasak hale geldiğini, 60'lık 70'lik bir insanını hastalandığı zaman bile Türkçe konuşması mümkün olamayınca Kürtçe derdini anlatması karşısında yasaklamaların, kötülemenin, aşağılamanın söz konusu olduğunu? Bu 10 tane sebebi ortadan kaldırabilirseniz, en fazla 6'sı 7'si ile dağa çıkmaları önler, dağdan inlemeleri de teşvik edebilirsiniz. Bu önemlidir. Çünkü silahlı güç dağdadır. Silahlı güç mevcut olduğu, eylem yapma kabiliyetine haiz olduğu taktirde sizin bunlarla mücadelede zaman zaman üzüntüler görmeniz mümkün.'' Hükümetin, bir taraftan demokratik açılımın unsurları ile bir taraftan örgütü silahlı eylem yapmaktan vazgeçirecek bazı tedbirleri alarak yola çıktığını anlatan Arınç, demokratik açılımı istismar eden, başka anlamlar yükleyenler olduğuna dikkati çekti. Arınç, ''O bölgede yaşayan tüm insanları PKK örgütünün mensubu olarak görmek büyük bahtsızlık, çok büyük bir yanlışlık olur. Bunu düşünebilen insanlar var Türkiye'de ama biz onlardan değiliz. Örgüt ayrıdır, terörist ayrıdır ama oradaki halk kendini -nasıl hangi kimlikle ifade ederse etsin, bu ülkenin yurttaşıdır, birinci sınıf vatandaşıdır, benim de kardeşimdir. O hangi dilde konuşmak istiyorsa konuşacak, yazacak. Radyosu, televizyonu olacak. Kültürel hakları sonuna kadar tanıyacağız'' diye konuştu. FEDERASYON TARTIŞMALARINA ARINÇ YORUMU
Arınç, Çelik'in ''Federasyona giden bazı tartışmalar sizi kaygılandırıyor mu?'' sorusu üzerine, ifade özgürlüğünün gereğine ve önemine işaret etti. Toplumda ayrışmanın değil, bütünlüğün savunulması gerektiğini ifade eden Arınç, şunları kaydetti: ''Ağrı'nın nüfusunun 10 misli İstanbul'da, 3 misli İzmir'de, belki 1 misli Manisa'da. Manisa'daki Ağrılı kardeşlerimizle bizim hiçbir problemimiz yok, her gün beraberiz. İç içe geçtik. Siirt'in nüfusunun 10 misli İstanbul'da. İstanbul'daki Siirtlilerle İstanbullular arasında hiçbir ihtilaf yok. Sadece o bölgede belli olumsuz gelişmeleri dikkate alarak 'Acaba ayrılsak mı?' diyecek noktada değiliz. Bunu akla bile getirmemek getirir. Ama yazılırsa, çizilirse de bundan belki olumlu sonuçlar ortaya çıkaracak fikirler konuşmalıyız. Yazanı suçlamak yerine, 'Türkiye'de gidişatı böyle görüp de, böyle düşünen insanlar da çıkabilir' demek bence yuhalanacak bir davranış da değil. Biz Türkiye'de iç içe geçtik ve bin yıldır bir kardeşliğimiz var. Bunu suni, yapay bir takım tahriklerle ayrıştırmaya yöneltecek hiçbir olumsuz tahrikin içinde olmamalıyız. Ayrılamayız, istesek de ayrılamayız üstelik. Akraba olmuş, kardeş olmuş, dost olmuş, aile kurmuş, birbirinden ülke gerçekleri açısından hiç farklı düşünmeyen insanların yapay örgüt tahriklerine kanarak ayrılacaklarını düşünmüyorum.'' ''HEYBELİADA RUHBAN OKULU'NUN AÇILMASINI ÇOK İSTİYORUM"
Heybeliada Ruhban okulu'nun açılması konusundaki görüşlerinin sorulması üzerine Arınç, konunun aslında çok basit olduğunu, Türkiye'de farklı inanç grupları içinde olan vatandaşların bulunduğunu söyledi. Farklı inanç gruplarının kendilerine dinlerinin gereğini öğretecek, eğitim almış din adamlarına ihtiyaçlarının bulunduğunu vurgulayan Arınç, şunları kaydetti: ''Bize devlet olarak bunu karşılamak düşer. Farklı inanç gruplarının haklı taleplerine, biz temel haklar noktasında evet demek zorundayız. Çünkü biz bu ülkede sadece Müslümanların hükümeti değiliz. Kim hangi inanca mensupsa hatta inançsız da olabilir... Ben bu açıdan alıyorum, onların inançlarını bilme ve yaşama noktasında eksikleri varsa, talepleri varsa, bize düşen laik bir hükümet olarak onların bu taleplerini karşılamaktır. Ben buna inanıyorum. Heybeliada Ruhban Okulu'nun Türkiye'de din adamı ihtiyacını giderecek bir okul olarak açılmasını ben şahsen çok arzu ediyorum. Mutlaka buna izin vermemiz, imkan vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Ama meseleyi bu kadar basit özetlememe rağmen en büyük engel, Anayasa Mahkemesinin geçmişte verdiği bir karardır.'' Konunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmeye ihtiyaç olmadan çözülmesi gerektiğini belirten Arınç, ''Hazırlıklarımız var. Bu iç politikada belki çok eleştirilecek, çok aleyhimizde kullanılacak bir şeydir özellikle bazı partiler bakımından ama hiç önemli değil. Doğru olan haklıya hakkını vermektir. Din adamı ihtiyacını bizim Türkiye'de karşılayacak bir mekanizmayı bu yurttaşlarımıza vermemiz lazım'' diye konuştu. ''OBAMA'DAN ÜMİTLİYİM''
Arınç, ''ABD Başkanı Barack Obama'nın izlediği politikalar beklentileri karşılayabildi mi? Yoksa sizin bir hayal kırıklığınız var mı?'' şeklindeki bir soru üzerine ''Ben hala ümitliyim. Barack Obama'yı takdir ediyorum. Türkiye ve Mısır'da yaptığı konuşmaların içeriğini çok önemli buluyorum. Ama zaman zaman Amerika'nın kabullerinin dışına çıkamadığını, belki kendi özgün fikirlerinin çok fazla dışarıya yansımadığını düşünüyorum. Ama kişi olarak şahsiyet ve kimlik olarak ben Barack Hüseyin Obama'dan ümitliyim'' dedi. İNTERNET MEDYASININ İHTİYAÇLARI
Arınç, internet medyası üzerine yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgiler verirken, bu konuda bir sempozyum yaptıklarını ve internet medyasının yasal bir statüye kavuşturulması konusunda çalışma yürüttüklerini söyledi. İnternet gibi sınırsız alanda çalışmanın zor olduğuna işaret eden Arınç, mevcut düzenlemelerin bu alandaki yeni ihtiyaçları karşılamada yetersiz kaldığını kaydetti ve ''Dolayısıyla Basın Kanunu'ndan sonra, RTÜK Kanunu'ndan sonra, bizim mutlaka internet alanı medyasına yönelik bir düzenleme yapmamız lazım'' diye konuştu. Hükümetin ya da idari bir mekanizmanın youtube gibi internet sitelerine erişimin engellenmesi gibi bir kararının bulunmadığını; bu konuda mahkemelerin karar verdiğini kaydeden Arınç, bu konudaki kişisel ve politik tercihinin sorulması üzerine şunları söyledi: ''Yani bir yerde yasaklıyorsunuz ama dolaylı olarak başka yerde, mesela İspanya'daki bir siteden bunu almanız mümkün. Sayın Baykal'la ilgili konu, en büyük örneklerden birisi. Türkiye'de erişim bir şekilde engellendi ama girip de o alanda dolaşanlar, kimi İspanya'dan kimi Portekiz'den, kimi Afrika'dan bunları elde etti.'' Arınç, ''Bu yasaklar hiç bir netice doğurmuyor. Merakı daha da çok artırıyor ve buna bir şekilde insanlar yine erişebiliyorlar ama yasak verdiğiniz zaman bu bütün dünyada da ayıplanacak bir davranış olarak görünüyor'' dedi. ''SİGARA YASAĞI TAM YOLUNA GİRMİŞTİ Kİ...''
Arınç, Danıştayın kapalı alanlarda sigara içilmesine yasak getiren hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurusunu da değerlendirdi. Anayasa Mahkemesinin başvuruyu reddetmesi gerektiğini belirten Arınç, ''Bunun insan haklarına aykırı ya da eşitsizlik meydana getirdiğini... Umarım bazı kararlarında yaptığı gibi yanlış bir karar olarak kabul etmezler. Bu çok doğru, sağlıkla insan haklarıyla ilgili. Tam yoluna girmişti ama bu haber içimizi bunalttı. Anayasa Mahkememizin kararı, inşallah uygun bir karar olarak tarihe geçer'' dedi. ''TRT GENEL MÜDÜRÜNÜ TAKDİR ETMEK LAZIM''
TRT yayınlarından bir vatandaş olarak memnun olup olmadığının sorulması üzerine Arınç, tüm TRT kanallarını ekranda yan yana izlediğini belirterek, ''Bir defa beğeniyorum. Şu açıdan. TRT, Kanal 24 gibi bir TV kanalı değil, CNN gibi değil, işte Kanal D gibi değil. Kendisine kanunla verilen kamu yayıncılığı görevini yerine getiriyor'' diye konuştu. TRT'nin daha önce protokol yayıncılığı yaptığını anlatan Arınç, şöyle konuştu: ''TRT iki sene önce çıkan kanunuyla yeni dinamik bir yapıya kavuşturuldu. Elindeki 10 binden fazla personeli çok iyi çalıştıracak çok dinamik bir yönetime kavuştu. Sayın genel müdürü bu konuda takdir etmek lazım. Bulunduğu geçmiş görevlerinde hep başarılı olmuş bir insandır. Sayın İbrahim Şahin, benim Türkiye'de görebildiğim en başarılı bürokratlardan biridir. Cesurdur, iyi bir yönetme kabiliyetine sahiptir, iyi bir planlamacıdır. Böyle bir arkadaşımız elindeki personeli, kendi alanında başarılı hale getirmek için var gücüyle çalışıyor. Birileri bundan memnun değil. İçerdeki sendikası memnun değil, içerde yan gelip yatmaya alışmış varsa üç beş kişi onlar memnun değil, onlarla bağlantılı olanlar varsa onlar memnun değil...'' Arınç, TRT eğitim kanalı açılacağını, arkasından da son kanal olarak İngilizce kanal düşündüklerini belirterek, ''Çünkü artık bu kadar kanalın maksada kafi geldiğini görüyorum'' dedi. (A.A)


http://www.gazeteport.com.tr/SIYASET/NEWS/GP_722978