PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Sana anlattıklarım neleri susuyor bir bilsen. .


kelebek35
07-01-2010, 14:58
Sana anlattıklarım neleri susuyor bir bilsen
ve anlatmadıklarım neleri söylüyor


boğazımı yırtarcasına susuyorum


ya verilmekten yıpranan cevaplardayım
ya sorulmamaktan solan sorularda


sen ıslatmasını bilmeyen bir yağmur oldun her akşam
ben ıslanmasını bilmeyen ahmak
bu yüzden aşık olamadık sırılsıklam


pimi çekilmiş coğrafyalarda
zaman ayarlı bir aşkın
en tesirsiz parçasıydın


ve ben
günah şeridinde hatalı sonlanandım
az gittin
uz bittin
hiç geldin


uyurken bile uykusuzluk akan gözlerinde
kaçan trenlerin hesabını istasyonlara kesen
kalabaklıkta unutulmuş bir yalnızdın
kendine kaçak yolcular bindiren
her yolcuda kendine yakalanan


''kalbime girmek tehlikeli ve yasaktır''larla
yaşamamaya kalkışıyorsun hayata
ve ben
senden yırtılma bir yelkenle
aynı yöne gittikçe
aynı yere geldim
sonumu baştan yazdım
içimde hala bana ilk aldığın acım


gece sabahı da siyah kusuyor üstüme
aklıma yaprakların dökülüyor
bugün aklımda sen vardın
aklımı karıştırmadım


artık biliyorum
aşk bir intihar saldırısıdır
yalnızca iki kişinin öldüğü


aşkı nişan alıp ayrılığı ıskalayan acemi
hala gözlerinde kalp kapaklarım
seni almadan içinden nasıl giderim
ve sen kaç kez bu hırsla sevildin
koca koca kışları
kısa kısa şubatlara biriktirdin


susku sınanmamış bir ustura gibidir
susardın
iç denizine sığınmış gemileri yakan
limandan
bak şimdi
gönülsüz gittiler senden
gönlünü çaldıkların


yazmadıklarından korkarsın en çok
yaşadığın hiç bir şeyde
ve adın gibi bilirsin
aramayı unutan
bulmayı öğrenemez



bugünler dünlerinden utanıyorsa
hiç yarın olamayacaklar
şimdi ne bugünsün ne yarın
olsa olsa sadece bir yarım
ya da eksilen yanım


an kaybından ölen zaman
senden daha katilini bulamadı kendine


gelseydin eğer kendimi bile kovardım yanımdan
gelmedin
yine kendimsiz kaldım ardından
dünyanın tüm dillerinde sustum
ve bir şair bıraktın geride
ekmeğini aşktan çıkaran


sus'talı bir aşk seninki
sesinle çıplaklaşıp
suskunluğumla giyiniyorum
korunak sandığım bütün senlerde
içimde yoktan başka birşey kalmadı


ruh ölünce
cesedi beden taşıyor sırtında
iki büklüm acılarla
patlasam her yere acı sıçrayacak biliyorum
patlamamaya hazır bir bomba oluyorum


ben mi çok yorgundum sen mi çok dinç
bende mi eksikti
sendemi fazlaydı sevinç
dilsizler yalan söyleyemez anladım
ya ben konuşamadım
ya sen sağırdın
her şeye rağmen
bana öyle çok sığdın ki
içimde kimseye yer bırakmadın


bildiğin
ağaç misali toğrağa bağlandıkça gökyüzüne uzamak
çelişkin
giden bir trende kalanların şarkısını haykırmak


hangi dil kendini kandırabilir ki
aşk bir suç değil mi
her defasında kendini ihbar edip yakalatan
ve en saf ihanet
kendi ihanetine kanan


senin gibiler
vakitsiz susan aşkı severler


seni bu kör kuyulardan salan neyin şarkısıydı
gözlerinin kahvesinden içtiğimde oydu
şimdi
eksilen her yanıma adını verdim
bu yüzden güzelim ben


dudağına düğümlediğin türküleri kopardın sonunda
bir bardak suda
ben ancı sen soncu
sana dayanamadı bıçak
kemiğe dayandığı kadar


elbette unuturum sonunda
en fazla bir mevsim ağlarım
alışırım yalancı baharlara ama
ama
yine de
biri beni kandırdın yokluğunda


sen bu şiiri okurken
ben başka bir şiirde olacağım


başkasının kollarında da
senin yollarını adımlamak varmış


sana anlattıklarım çok şey susuyor
ve sustuklarım neler söylüyor
gittin değil mi
şimdi ne desem kar yağıyor...




-Kahraman Tazeoğlu-