PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Tanzimat (Halil İnalcık, Mehmet Seyitdanlıoğlu) Özeti,Konusu,Karakterleri


denizci
03-09-2010, 10:26
Tanzimat


http://www.kidap.com.tr/tanzimat-halil-inalcik-mehmet-seyitdanlioglu-r86166-sz250.jpg (http://www.kidap.com.tr/tanzimat-halil-inalcik-mehmet-seyitdanlioglu-k86166.html)
Osmanlı’nın değişim sürecini yeniden okumak
Yazan: ÂDEM BALKAYA


Milletlerin, bilhassa siyasi, ekonomik, kültürel vb. alanlarda dünyaya kendilerini ispat edebilmiş, büyük bir maziye sahip milletlerin tarihlerinde, üzerinde çokça durulmuş, durulmaya da lâyık olan birtakım devirler olmuştur. Asırlar boyunca kendi tarihi ile dünya tarihine yön vermiş olan Türk milletinin de bu neviden mühim devirleri vardır.
Tarih bize göstermiş ve kanıtlamıştır ki, her güçlü oluşumun -ki ne kadar güçlü ve büyük olursa olsun- bir doğuş, zirveye çıkış ve iniş dönemi olmuştur. Bir dönem dünya tarihini kendisi oluşturacak kadar güçlü devletler kurmuş milletler, o zirve dediğimiz, daha doğrusu yapacak işlerinin bittiği dönemden sonra bir çöküş devrinin içine girerler. Ama bu da yeni bir oluşumu beraberinde getirir. İşte Tanzimat dönemi de Osmanlı İmparatorluğu’nun artık yavaş yavaş yeni siyasi oluşumlara kucak açmaya başladığı sıkıntılı ve sarsıntılı dönemlerin yeni yeni oturmaya başladığı bir devirdir. 17. yy dan itibaren devlet dışarıda ve içerde sarsıntılar geçirmiş ve bu durumu kurtarmak adına birtakım ıslahat ve inkılâp hareketlerine girişilmiştir. Ancak 18. asrın hemen başlarında Lâle Devri ve sonlarına doğru III. Selim Devri, facia denilebilecek bir şekilde sonlanan yenilik hareketlerine sahne olmuştur.

III. Selim’den itibaren geçen 200-250 yıllık süre içinde birtakım değişiklikler ve atılımlar oldu. II. Mahmud’un 1826′da Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmasıyla bu yeni oluşumlara gebe devlet, artık yeni kültürlerle haşır neşir olmaya başladı. 1839 yılına gelinip de Gülhane Hatt-ı Hümâyunu ilan edildiğinde Avrupa, artık resmen toplumumuz üzerinde nüfuz sahibi olmaya başladı. Yavuz Abadan, “Tanzimat’ın Tahlili” adlı makalesinde, bahsettiğimiz gelişmelerin yanında Millî İnkılâp ile Tanzimat’ı karşılaştırıp şunları söylüyor: “Görülüyor ki Tanzimat ile Millî İnkılâp ezelden ebede giden Türk varlığının siyasî hayatında -aralarında bir asır bile fasıla bulunmayan- bir evvelkisi bahtsız, sonraki ise muvaffakiyet ve zafer tacını giymiş uğurlu iki harekettir.”
Evet, Tanzimat’la imparatorluk, asırlarca içinde yaşadığı medeniyet dairesinden çıkarak, mücadele halinde olduğu diğer medeniyetlerin dairesine girdiğini ilan etmiş oldu. Bu, siyasi olduğu kadar her şeyin en etkili biçimde yaşandığı kültürde de, toplum hayatında da açıkça hissedilir oldu. Ama bir taraftan da Batı’ya açılma sayesinde “Asırlarca hayatiyet göstermiş bir imparatorluğun, birçok Hıristiyan müellifin iddia ettiği gibi, ancak cebir ve şiddetle tutunabildiği faraziyesi artık bazı ciddi eserlerde yer bulmamaya” başladı. Çünkü bu açılımla imparatorluğun nasıl bir yapı içinde var olduğunu ve ayakta kaldığını tüm dünya çıplak gözle görebildi: “Filhakika daha kuruluşundan itibaren devletin idaresinde ırkî, millî, dinî hiçbir taassup eseri görülmez.”
Halil İnalcık ve Mehmet Seyitdanlıoğlu’nun tüm bunları ayrıntılarıyla işleyen “Tanzimat/Değişim Sürecinde Osmanlı İmparatorluğu” adlı kitabı Phonix Yayınevi’nden çıktı. Kitap, yerli ve yabancı birçok tarihçi, edebiyatçı ve sosyologun makalelerinden oluşan bir derleme. Kitabın ortaya çıkış sebep ve amacını yazarlarımız şöyle açıklıyorlar: “Kısacası, Tanzimat Fermanı ve onunla birlikte başlayan dönem, tepeden tırnağa, her alanda Osmanlı devlet yapısını ve sosyal dokuyu yeni baştan şekillendirmeye başlamıştır. Bu nedenle de Tanzimat dönemi bilgisi, üzerinde sürekli düşünülmesi ve yeniden yorumlanması ve değerlendirilmesi gereken tarihsel bir evre özelliği taşımaktadır. Elinizdeki bu derleme bu düşüncenin bir ürünü olarak konu üzerinde bu güne kadar yapılan araştırmalardan oluşan bir seçkidir.”
Titiz ve kapsamlı bir seçki
Kitap oluşturulurken alanındaki en ciddi çalışmalar bir araya getirilmeye çalışılmış. Müelliflerimiz bu durum için “şu makale yerine şu olmalıydı” gibi sitem ve görüşleri peşinen haklı buluyorlar. Çünkü böyle bir seçki yapmak, bu kadar değerli eserler arasından bazılarını seçmek, herkes tarafından kabul edilir ki zor bir iştir. Bu gerçekten değerli çalışma, yedi ana bölümden oluşuyor. Kitabın girişinde Tanzimat ve Islahat fermanlarının orijinal nüshaları okuyucuya sunulmuş. Birinci bölümde, 1839 Dönemi ve Gülhane Hatt-ı Hümayunu ile ilgili beş makale var. İkinci bölümde Tanzimat’ın uygulanışı ve Tanzimat’a karşı sosyal siyasal tepkiler işlenmiştir. Üçüncü bölüm, özellikle devlet diplomasisine ayrılmış. Bu bölümü oluşturan makalelerin tamamı da yabancı tarihçilerden alınmış. Dördüncü bölüm devlet yönetimindeki değişimleri içeren, beşinci bölüm ise dönemin ileri gelen kişileri ve toplumda kendine yer bulmaya başlamış yeni insan tipini işleyen makalelerle tertip edilmiş. Bu bölümde İlber Ortaylı dönemin toplumunu, toplumun Tanzimatçılara bakışını şu nükte ile dile getiriyor: “Muhaliflerden birisi Bâb-ı Âlî’nin parke döşenerek genişletilen caddesini över ve pek münasip bir iş yapıldığını söyler, Keçecizade Fuat Paşa da, “bize atılan taşlarla döşettik” cevabını verir. Gerçekten de Tanzimat yöneticilerine çok taşlar atılmış, onlar da bu taşları bir devri bina etmek için kullanmışlar.
Altıncı bölüm, Tanzimat’ın sosyal hayatta meydana getirdiği değişiklikleri işlerken, son bölümde de ekonomi ve sanayi alanındaki gelişmelere yer verilmiş. İşlenen konulara ve seçilen eserlere dikkat edildiğinde, kitabın önemi bir kat daha artıyor. Çünkü bir devir, sadece tarihi bir olay olmaktan çok, millet ve devlet hayatının her alanını ilgilendiren bir konu olarak işlenmiştir. Bu haliyle kitap, sadece tarihçileri değil herkesi ilgilendiren ve okuyucuya karşı davetkâr tavrıyla bir başyapıt.