PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Türkiye'nin en kurnazca basın toplantısı


çakır
01-12-2010, 08:34
Öncelikle kendisini tebrik ediyorum.
Basın toplantısı için kameraların karşısına özel çıksa bu kadar ilgi görmez, mesaj bu kadar etkili verilemezdi.
Albay Dursun Çiçek’in cuma günü sergilediği tiyatral (http://tr.wiktionary.org/wiki/tiyatral) basın buluşmasından söz ediyorum. Hakitaten muhteşemdi. Zevkle seyrettim.
Kişisel kanaatim odur ki, hesap etti kitap etti, başarılı bir kurgu yaptı, uyguladı, ve istediğini elde etti. Bravo diyorum kendisine.
Bu arada kendisine, Genelkurmay karargahının planlanmış veya tesadüfen sağladığı inanılmaz desteği de kabul etmek lazım.
Neden mi?
Şirketlerin basın ve halkla ilişkiler birimlerinin başarısı büyük ölçüde, kurum hakkında medyada ne kadar olumlu haber çıkarmayı başardıkları ile değerlendirilir.
Bir hizmet birimini açacak olan veya kamuoyuna önemli bir konuda mesaj vermek üzere kameraların karşısına geçen kişiler, basın mensuplarının gündemdeki diğer popüler konulardaki sorularına cevap vermek istemezler. Bunun en önemli nedeni, o gün için verilmek istenen asıl mesajın başka konuların gölgesinde kalmamasını sağlamaktır.
İşte Genelkurmay o gün bilerek veya bilmeyerek Albay Çiçek’e önemli bir katkı yaptı. İlker Paşa Genelkurmay Başkanı olduğu günden beri, yani 1.5 senedir her cuma günü yapılan basın bilgilendirme toplantısı o gün iptal edildi. Artık periyodik olmayacağı açıklanan toplantının o güne mahsus iptali elbette tesadüf olabilir. Ama Albay Çiçek için o güne mahsus büyük bir şans oluşturduğu da ortada.
Önemsiz ayrıntılar...
Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı'ndan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na atanan Albay Çiçek, Kasım ayında yeni görevine başladı (http://www.samanyoluhaber.com/h_330578_dursun-cicek-isbasi-yapti.html). Bu komutanlık Ankara’da mıdır, Ankara’da ise o gün izinli olarak mı İstanbul’a gelmiştir, yada yeni görev yeri İstanbul’da da, o gün izinli olduğu için mi resmi kıyafetli değildi gibi soruları es geçiyoruz. Önemsiz ayrıntılar bunlar...
Albay Çiçek’in daha evvel Ergenekon savcıları tarafından 2 defa sorgulandığı (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12918166.asp?gid=229) Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi önünden, medyanın çok önemli bir ifade verme sürecini izlemek üzere orada bulunduğu dakikalarda geçişini iyi irdelemek lazım.
Eski Başsavcı Sabih Kanadoğlu'nun o gün ifade vereceğini cümle alem duymuşken, üstelik Sayın Çiçek daha önce aynı yerde sorgulanmışken, o saatlerde orada çok sayıda basın mensubu olacağını tahmin etmediğini düşünmek kendisine ve birikimine haksızlık olur.
O Albay ki, kamuoyu onun ismini ilk kez Haziran 2008'de Taraf gazetesinde yayınlanan "Lahika 1" başlığını taşıyan "Bilgi Destek Planı ve Faaliyet Çizelgesi" belgesiyle duymuştu. Genelkurmay Harekat Başkanlığı tarafından hazırlandığı iddia edilen belgede, TOBB, TÜSİAD, TESEV gibi sivil toplum örgütlerine yönelik ağır suçlamalar vardı. Belgenin Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı ileri sürülmüştü (http://www.ntvmsnbc.com/id/24976520/). Yani gündeme o kadar hakim bir isim Sayın Çiçek...
Planlı mıydı?
Şahsen ben, Sayın Çiçek’in önce kimliğini reddedip, sonra dakikalarca sorulara cevap vermesini, gazetecilerin haber kaçırmayalım telaşı ile gözlerini Adliye kapısına dikmişken Albay Çiçek’i yolda kalabalıklar arasından tesadüfen seçmelerini pek rastlantı bulmuyorum. Bu nedenle, bu olayın tamamen planlı olduğu, orada bulunan gazetecilerden en az biri ile temasa geçilerek farkındalık oluşturulduğu, bu tiyatral basın toplantısının gerçekleşmesinin bu sayede sağlandığını düşünüyorum.
CNN Türk, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi civarında gazetecilere yakalanan Albay Çiçek ile ilgili haberi verirken, “hakkındaki iddialara ilk ağızdan cevap verdi” ifadesini kullandı (http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/01/08/albay.cicek.gazetecilere.yakalaninca/558604.0/index.html). Demek, hakkında iddialara ilk ağızdan doyasıya cevap verecek kadar hasbihali oldu basın mensuplarıyla Sayın Çiçek’in... Medyanın kendisine sormak istediği, kendisinin de açıklamayı uygun gördüğü herşeyi paylaşabilmiş demek ki...
Gazetecilerin, olayları yeni yeni idrak etme çabasında olan küçük çocukların babasına sorduğu “sen katil misin baba”, “olur mu evladım, o nasıl söz” türünden sorduğu al da at , türünden paslık sorulara gelince...
Gazeteciler: "İrtica ile Mücadele Eylem Planı’n da yer alan ıslak imza sizin mi?
Dursun Çiçek: Hayır kesinlikle bana ait değil. (Yani doğru bile olsa benim demesi mümkün mü?)
Gazeteciler: Hükümeti yıkmaya teşebbüs ettiniz mi?
Dursun Çiçek: Hayır. Öyle Bir şey olur mu. (Evet, devirmek istedim, demesi mi bekleniyordu.)
Gazeteciler: Islak imzanın size ait olduğuna dair Adli Tıp Kurumu raporu var. Buna ne diyeceksiniz?
Dursun Çiçek: Neden gelen raporu Genelkurmay Başkanlığı'na yollamıyorlar. Ben tek raporu kabul etmiyorum. (Genelkurmay’dan farklı sonuç çıkabileceğine dair bir güvenci mi var acaba? Bu ülkede her kurumdaki cihaz ayrı sonuç mu veriyor?)
Gazeteciler: Hakkınızda iddianame hazırlanırsa buna ne diyeceksiniz?
Dursun Çiçek: O Savcı suç işlemiş olur. (Bak sen, ne zamandır savcıların iddianame hazırlaması suç olmuş ki? Savcı hazırlar iddianamesini, mahkeme kabul eder veya etmez, işin o yönü savcının işi değil ki... Çaktırmadan gözdağı mı var acaba?)
Gazeteciler: Kozmik odada yapılan aramalar ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik suikast iddiaları bilerek mi gündeme getiriliyor? (Soruya bak, bilerek mi?)
Dursun Çiçek: Bu siyasidir. Siyasi konularla ilgim yok. (Hem siyasi konularla ilgim yok deyip, hem de henüz neticelenmemiş konuda siyasidir diye hüküm verip atmak ne oluyor Sayın Albay. Bu siyaset yapmak değil mi?)
Son sözümüz şunlar olsun...
Poyrazköy cephaneliğiyle ilgili iddianamenin tamamlandığı ve kısa sürede mahkemeye teslim edileceği bilgileri yansıdı basına. Dursun Çiçek’le ilgili iddianamenin yazımının da sürdüğü ve ‘3. Darbe iddianamesi’ olacağı belirtiliyor (http://www.stargazete.com/politika/poyrazkoy-iddianamesi-hazir-haber-237207.htm). Dileriz hakkındaki iddialar doğru değildir.[/font]
Genelkurmay o gün basın toplantısını iptal ederek uzun zamandır karargahın başını ağrıtan konuda Albay’ın kendisini savunmasına zemin oluşturmuş da olabilir, kamuoyu ve hükümet baskısı ile gelişen süreçte karargahın giderek kendisini sahiplenmediği hissine kapılan Albay Çiçek durumdan vazife çıkarıp, kendisi açısından bir fırsat oluşturup arada mesaj verme arayışına da girmiş olabilir. Tabi ki bunların hepsi birer tahmin.
Ocak ayı, anaokulundan üniversiteye kadar tüm eğitim kurumlarında öğrencilerin başarı durumlarının notla değerlendirildiği bir aydır. Bu nedenle, bir iletişim hocası olarak Albay Çiçek’e oldukça başarılı tiyatral basın açıklamasından dolayı 100 puan veriyorum. Helal hoş olsun.
Karargah’taki açıklamalar, Başbakan Erdoğan’ın Ulusa Sesleniş konuşmaları gibi giderek baymıştı. Bundan sonraki açıklamalar da böyle olsun.
Prof. Dr. Osman ÖZSOY