PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Doğan medyası panikte!


kelebek35
09-16-2008, 13:49
Görünen o ki; Aydın Doğan medyası, resmen abondone olmuş durumda; bir gün verdikleri haberi ertesi günü yalanlamaları ile..
Bir yazarının “doğru” diye üstüne üstüne gittiği konunun, bir başka yazarları tarafından, “Ben araştırdım, o yanlış imiş” yazılarıyla..
Bir gün önce özür diledikleri yalan haberi, ertesi günü tekrar doğru gibi yazmaları ile..
Resmen can havliyle yapılan atakları andıran çırpınma refleksleri sergiliyorlar..
Milliyet gazetesinin başında bulunan, gazetenin tüm yayın politikasını elinde tutan Sedat Ergin bile, bakın nasıl saçmalamış.. Yalan haberden falan geçtik, Başbakan’a iftira edildiğini bile zımnen kabul etmeye, bakın nasıl başlamışlar. Hem de tam bir şaşkınlık içinde:
“Çok yadırgadığım bir yönünüz var. Size bir iftira atıldığında haklı olarak çok kızıyorsunuz, kıyameti koparıyorsunuz. Kızmakta haklı olduğunuzu düşünelim. Ama siz de Doğan Grubu’nu hedef alan “kâğıt kaçakçılığı” gibi iddiaları tekrarlamaktan geri kalmıyorsunuz.”
Yaaa.. İşte böyle.. Milliyet’in genel yayın yönetmeni de, Başbakan’ın iftiraya maruz kaldığını, böylece kabul etmiş oldu.. Ama itirazı, “Siz de iftira ediyorsunuz ama” şeklinde..
Kâğıt konusundaki iddia, iftira olsa dahi, bu atışmayı başlatanların, kendileri olduğunu hiç hatırlamıyor Sedat Bey..
Ama bugün geldiği bu nokta da çok önemli..
Şimdi bekliyoruz, bunun ötesini, iftira tezgâhının nasıl kurulduğunu, bakalım ne zaman anlatacaklar?..
Sedat Ergin’in cümlelerinde, benim dikkatimi bir şey daha çekti..
Genel yayın yönetmeni önce, “Haklı olarak çok kızıyorsunuz” diyor. Sonraki cümlesinde ise, “Kızmakta haklı olduğunuzu düşünelim” diyor. Zaten bir önceki cümlede, haklı olduğunu söylemiştiniz ya.. Hemen sonrasında niye lafınızı çeviriyorsunuz?
Bu genel yayın yönetmeninin, bugün Türkiye’deki ilk 3-5 gazetenin birisinin başında bulunduğunu düşünürseniz, çaresizliklerinin ne boyutta olduğunu daha iyi tesbit edersiniz.
Onun için diyorum ki, abondone oldular..
Sedat Ergin devam ediyor:
“Hem önceki günkü, hem de dünkü konuşmanızda ağırlığı yine Almanya’daki Deniz Feneri e.V.’den size para gönderildiği yolundaki iddialara verdiniz. Milliyet, bu haberi CHP lideri Deniz Baykal’ın ağzından vermişti. Kaldı ki; Baykal da iddianameden alıntı yapıyordu.
Burada sorununuz Milliyet ya da Doğan Grubu ile değil, iddianameyi hazırlayan Frankfurt’taki Alman Savcı ile...
İddianamenin Türkçe çevirisinde paranın Başbakan’a gönderildiği iddia ediliyor. Dünyanın her yerinde bu haberdir. Şahsen, söz konusu iddianın doğru olabileceğine hiç ihtimal vermiyorum. Ama Baykal’ın bu sözlerine sansür de uygulayamazdık.”
Hem iddiaya inanmıyor, hem de iddiayı manşetten veriyor.. Üstelik aleyhine iddiada bulunulan şahsa aynı gün tek soru sormadan haberi tek taraflı yapıyor.
Ve Başbakan’dan, büyük ihtimalle arkasından da patron Aydın Doğan’dan zılgıtı yiyince, şimdi utanmadan masabaşı haber tezgâhını itiraf ediyor.
Bu durum, abondone durumu değil de nedir?..
Bir başka Doğan medya mensubu da, Başbakan’ın konuşmasındaki bölümü almış, çarpıtmış, kendisine malzeme yapmış!
Başbakan şöyle demişti: “(Aydın Doğan) Bir gün yine ziyaretime geldi. Yardımcılarıma söyledim. Bize yönelik hakaretlerle dolu gazete arşivlerini koyduk önüne. ‘Sayın Başbakan ne yapayım, ben bu adamlarla baş edemiyorum ki’ dedi.”
Başbakan’ın bu cümlesinden, siz, “Aydın Doğan medyasının, patrondan bağımsız olduğu, özgür olduğu sonucu”nu çıkartabilir misiniz?..
Eğer yediğiniz yumruklarla abondone olmamışsanız, çıkartmanız mümkün değil.
Çünkü patron Aydın Doğan diyor ki/demeye getiriyor ki; “Benim gücüm yetse, bunlarla baş edebilsem, senin aleyhine, hükümetin aleyhine tek satır yazı yazdırmayacağım ama kusura bakmayın sayın Başbakan, yapamıyorum.”
Aydın Doğan böyle diyor, yalakaları ise, “Bakın bizim patron, grubun ne kadar özgür olduğunu, Başbakan’ın yüzüne karşı söylemiş” diye açıklama getiriyor!
Ne demişler, “Öyle utanmazlar vardır ki, yüzüne tükürseniz, ‘Şükürler olsun. Yağmur yağıyor’ bile diyebilir!”
Bunlar da aynı hesap!
Ama, benim kanaatim, bilinçli yapmıyorlar bu rezaletlikleri.. Aldıkları darbelerle beyinleri uyuştu.. Düşünemiyorlar.. Sergiledikleri hatanın farkına varamıyorlar..
Son bir gayretle, bir ümit diyerek ayakta kalmaya çalışıyorlar..
Ama çırpınmalar nafile..
Bu sefer, patronun diskalifiye işlemi netice verecek gibi görünüyor..
Hayli gecikmeli olsa da!
Sonra bakalım, bugünün yalakaları, yarın ne yazacaklar, kime şirinlik sergileyecekler?..


Ali Karahasanoğlu -
Vakit