sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > SONFORUM BÜYÜK ATLAS - ŞEHİR REHBERİ > Marmara Bölgesi > İstanbul
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 02-19-2009, 12:02   #1
Kullanıcı Adı
Fırtına_
Standart Adile Sultan Türbesi (Eyüp)

Adile Sultan Türbesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Bostan İskelesi Sokağı’nda, Hüsrev Paşa Türbesi’nin solunda, Hüsrev Paşa Kütüphanesi’nin de karşısında bulunan Adile Sultan Türbesi Adile Sultan’ın 1899 yılında ölmesinden önce, 1849 yılında Sultan Abdülmecid (1839–1861) devrinde yapılmıştır. Bu türbeye eşi olan Sadrazam Mehmed Ali Paşa Türbesi de denilmektedir.

Adile Sultan Sultan II. Mahmud’un (1808–1839) kızı, Sultan Abdülmecid’in (1839–1861) de kız kardeşidir. Küçük yaşta annesi Zernigâr Hatun’u kaybetmiş ve II. Mahmud’un baş kadını Nevfidan Kadın tarafından büyütülmüştür. Adile Sultan Osmanlı sarayında özel hocalar tarafından yetiştirilmiş, edebiyat, din, müzik ve hat sanatı dersleri almıştır. Tophane Müşiri Mehmed Ali Paşa ile 1845 yılında evlenmiştir. Divanı olan tek padişah kızı olup, aynı zamanda Nakşibendî tarikatına mensup idi. Şiirlerinde mersiyeler ve gazelleri bulunmaktadır. Hayırsever bir kişi olup, yoksulları okutmuş, gelinlik kızlara çeyiz yaptırmış, suyu akmayan çeşmelerin suyunu akıtmıştır. Balâ Süleyman Ağa Külliyesi’ni yeniden yaptırmış ve sağlığında on dört ayrı vakıf kurdurmuş, vasiyeti uyarınca da ölümünden sonra serveti ve eşyaları satılarak yoksullara yardım için harcanmıştır.

Sadrazam Mehmed Ali Paşa Tophane Müşirliği, Kaptan-ı Deryalık ve Sadrazamlık görevlerinde bulunmuş, 1868 yılında da ölmüştür.

Türbe dikdörtgen planlı olup, üzerleri çapraz tonozlu iki odadan meydana gelmiştir. Bu odaların üzerleri birer kubbe ile örtülüdür. Türbenin cepheleri sarı Afyon mermerinden yapılmış, pencere şebekeleri ise özel olarak dökülmüştür. Türbe içerisinde XIX. yüzyılın tipik kalem işlerine yer verilmiştir. Ayrıca iki bölümün ortasındaki kapı ile pencerelerin demir parmaklıklarına son derece ince işçilik gösteren bezemeler yapılmıştır. Giriş kapısı üzerinde kardeşi Abdülmecid’in 1849 tarihli tuğrası bulunmaktadır.

Türbe girişinin sağındaki bölümde Adile Sultan, eşi Sadrazam Mehmed Ali Paşa, kızları Sıdıka, Aliye, Hayriye sultanlar ile oğlu İsmail Bey’in sandukaları bulunmaktadır. Sol tarafındaki bölümde de Sultan V. Murad’ın eşi Resân Hanım (1910), Sultan V. Murad’ın Resân Hanım’dan doğan kızı Aliye Sultan’ın (1903) sandukaları bulunmaktadır. Buradaki üçüncü mezar yerine gömü yapılmamıştır.


Abdurrahman Paşa Türbesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Camii Kebir Caddesi ile Boyacı Sokağı’nın kesiştiği noktada bulunan bu türbe, kitabesinden öğrenildiğine göre Şekerpare Kadın tarafından 1648 yılında Abdurrahman Paşa için yaptırılmıştır.

Abdurrahman Paşa Sultan İbrahim (1640–1648) döneminde Babüssaade Ağası olmuştur. Osmanlı sarayında Enderun’dan yetişmiş, Anadolu ve Mısır valiliklerinde bulunmuş 1652 yılında da öldürülmüştür.

Türbe köfeki taşından, sekizgen planlı kubbeli bir yapıdır. Klasik Osmanlı üslubunda olan türbenin kubbeye geçişleri pandantiflerle sağlanmıştır. Türbenin içerisi altlı üstlü iki sıra halinde, dikdörtgen silmelerle çevrilmiş pencerelerle aydınlatılmıştır. Bunlardan alt sıra pencereler mermer şebekeli, dikdörtgen söveli, üst sıradakiler ise sivri kemerli alçı vitraylıdır. Bu vitraylarda madalyonlar içerisinde çiçek demetlerinden oluşan bezeme görülmektedir.

Türbenin giriş kapısı üzerinde on dört mısralık kitabede Şekerpare Kadın’ın türbeyi kendisi için yaptırdığı yazılıdır. Ancak Sultan İbrahim’in başmusahibesi olan Şekerpare Kadın gözden düşmüş ve kendisi için yaptırmış olduğu bu türbe Babüssaade Ağası Abdurrahman Ağa ile Hazine-i Hassa Ağası Hasan Ağa’ya satılmıştır.

Kitabe:
“Çûn Şekerpare Kadın Türbesi’ni mîrînden
Nakd-i semen ile becitmek olundu ferman
İstirâ üzre eylediler ânı bahâsını virüb
İstirâk üzre iki zâbit sâhib-i erkân
Birisi Bâb-ı Saâdet Ağası kim dinülür
Nâmına İzzet-i ikrâm ile Abdurrahman
Birisi de Ser-hazîn Hasan Ağa odur
Kadr ile hâfız-i emvâl-i Şehinşah-ı cihân
Oldular ol iki ağay-ı mikerrem zirâ
Birbirine meveddet ile misâl ihvân
Dâr-ı dünyâ-vü ukbada Hûda-i Cevrî
Birbirinden ayırmağa bi-hakkı Furkân
Aldılar türbeyi bin ellisekizde ikisi (1648)
Hak mahallinde ide her birine kasr-ü cinân.”

Türbede Abdurrahman Paşa’nın yanı sıra Sultan I. İbrahim döneminde Hazine-i Hassa Ağası ve Baş Hazinedar görevlerinde bulunmuş olan Hasan Ağa gömülüdür. Hasan Ağa Abdurrahman Ağa ile birlikte 18 Haziran 1652 yılında öldürülmüştür. Ayrıca Sadr-ı Esbak Mustafa Nail Paşa’nın eşi olan Fatma Sultan da (1867) burada gömülüdür.

Abdurrahman Paşa Türbesi uzun süre marangoz atölyesi olarak kullanılmış, 1957 yılında İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğü Y.Mimar Vasfi Egeli tarafından restore edilmiş, önündeki sebil kısmı ise bu arada kaldırılmıştır.


Bulak Mustafa Paşa Türbesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesinde, Eyüp Camisi’nin Musalla Kapısı denilen yerde bulunan bu türbe Mimar Sinan tarafından 1534 yılında yapılmıştır.

Bulak Mustafa Paşa, Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) dönemi vezirlerindendir. Bulak, Pulak, Palak ve Balak isimleri ile tanınmıştır. Osmanlı sarayında Enderun’dan yetişmiş, Yanya Beylerbeyi ve 1520’de Kaptan-ı Derya olmuştur. Döneminde Rodos Adası ele geçirilmiştir. Daha sonra Şam Beylerbeyi ve Kubbealtı veziri olmuş, 1534 yılında da ölmüştür. Gelibolu’da cami ve medresesi bulunmaktadır.

Türbe sekizgen planlı, köfeki taşından yapılmıştır. Türbenin her köşesinde birer kesme taş paye, kaş kemerler bulunmakta olup, bunlar kubbeyi taşımaktadır. Kubbe alçak bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Açık kenarlı türbenin kenarlarında on iki genlerin kesişmesinden oluşan geometrik mermer şebekeler bulunmaktadır. Kubbede mavi zeminli bitkisel bezemeli bir madalyon vardır. Türbe içerisinde bulunan lahit şeklindeki mezar da kabartma madalyonlu çiçeklerle bezelidir.

Türbenin kapısı üzerinde 1815 yılında onarıldığını belirten kitabeler bulunmaktadır. Bu kitabelerden birinde; “Tarih-i tâ’mir bâid mütevelli-i vakf mehemmed 1234 (1815)” yazılıdır. Bu kitabenin sağındaki bir başka kitabede de; “Bu türbe Sultan Süleyman’ın kaptanı Bulak Mustafa Paşa’nındır. Tamirine sebep olan mütevellisi, Sirveli Hacı Ahmed Ağa ruhu için Fatiha 148 (1633)” yazılıdır.

Türbe içerisinde üç lahit bulunmaktadır. Bunların ortasındaki lahit Bulak Mustafa Paşa’ya aittir. Diğer lahitler Bulak Mustafa Paşa’nın eşi ve Bekir Bey’e aittir. Türbe İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğü tarafından 1942–1944 yıllarında onarılmıştır.


Defterdar Mahmud Çelebi Türbesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Defterdar Caddesi’nde Mahmut Çelebi Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe, Mimar Sinan tarafından 1546 yılında yaptırılmıştır.

Defterdar Mahmud Çelebi, Nazlı Mahmud Çelebi ismi ile de tanınmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) dönemi defterdarlarındandır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1537–1546 yıllarında Baş Defterdarlık görevine getirilmiştir. Ölümüne kadar da bu görevde kalmıştır. Dafterdar Mahmud Çelebi aynı zamanda devrinin tanınmış bir hattatı olup, Şeyh Hamdullah Efendi’den ders almıştır.

Türbenin dört tarafı açık, kare planlı olup, açık türbe plan tipinde bir yapıdır. Düzgün kesme taştan yapılan türbede baklava başlıklı dört sütunu birbirine bağlayan sivri kemerler ve pandantifler üzerine kubbe oturtulmuştur. Sütunların arası 80 cm. yüksekliğinde geometrik desenli mermer bir şebeke ile çevrilmiştir. Türbenin giriş kapısı üzerinde Kelime-i Tevhid yazılıdır.

Türbe içerisinde Defterdar Mahmud Çelebi’nin sandukası bulunmaktadır.


Ferhad Paşa Türbesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Eyüp Sultan Mahallesi, Feshane Caddesi üzerinde bulunan bu türbe Ferhad Paşa’nın sağlığında, 1595 yılında yaptırılmıştır.

Ferhad Paşa Sultan III.Murad (1574-1595) ve Sultan III. Mehmed (1595-1603) dönemlerinde sadrazamlık yapmıştır. Osmanlı sarayında Enderun’da yetişmiş, Kapıcıbaşılık yapmış, Sultan III. Murad tarafından Yeniçeri Ağası görevine getirilmiştir. Koca Sinan Paşa sadrazamlıktan alınınca da Rumeli Beylerbeyi olmuştur. Ardından İran Serdarlığı’na (1582) getirilmiş, burada kazandığı zaferden sonra da önce II. Vezir, sonra da Sadrazam olmuştur. Bu görevinin sekizinci ayında 1591’de azledilmiştir. Sultan III. Mehmed zamanında ikinci kez sadrazam olmuş, 1595’te ihanete uğrayarak Yedikule Zindanı’nda öldürülmüş ve kendi adına yaptırdığı türbesine gömülmüştür.

Ferhad Paşa aynı zamanda iyi bir hattat olup, yazdığı Kuranlar bulunmaktadır. Kumkapı’da Musalla Mescidi ismi ile tanınan bir camisi vardır.

Türbenin yapımında kesme köfeki taşları ile yer yer renkli taşlar birlikte kullanılmıştır. Bu türbe Klasik Osmanlı türbe mimarisinin son dönemlerine ait renkli ve hareketli bir dış görünüme sahiptir. Türbe on ikigen planlı olup, on ikigenin her köşesi yarım silindir şeklinde duvar payeleri ile yumuşatılmış ve her cephe silmelerle ikiye ayrılmıştır. Türbenin saçak hattı ise palmet ve mukarnaslı bir kornişle sınırlandırılmıştır. Böylece dış cephedeki yatay ve düşey hatların bir bakıma dengelenmesi sağlanmıştır. Yapının önünde bir revak kısmı bulunmaktadır. Bu revak önden dört, yanlardan da iki sütunun desteklediği basit bir çatı ile örtülmüştür. Cepheler yuvarlak payelerle birbirlerinden ayrılmıştır. Revakın önündeki giriş kapısı üzerine de kitabesi yerleştirilmiştir.

Kitabe:
“Rıhlet itdi dâr-ı ukbây-ı bekâya şâmdân
Sadr-ı âzam Fatih-i mülk-i acem cennet-mekân
İki gez serdar olub İran ve Turan fethine
Surh-ı serler başına tenk oldu Şirâz-ü İsfehan
Feth idüb niçe vilâyet yapdı niçe kal’alar
Lori ve Gori Tumânis Gence ve mülk-i Revân
Rey-ı sâ’ible adüvden aldı âhir intikâm
Mât olub şah-ı Acem bin özr-ile didi amân
Âkıbet şehzâdesin aldı salâh ü sulhle
Düşman-i dini bu üslûb üzre kıldı bî-nişân
Eyledi din-i mübin uğruna çok cehd ü gazâ
Oldu fethi haşrederek âlemde mezkür’ül-lisân
Mevt-i câmın Hakk ana nûş eylemek kıldı nasib
Enbiyâ vü Evliyâ’ya kalmadı çün bu cihan
Mavtinin ilhamla İlmî didi târihini
Eyledi Ferhad Paşa adn-i âlide mekân 1004 (1595).”

Türbe alt ve üst sırada pencerelerle aydınlatılmıştır. İki sıra halindeki pencerelerin alt katta olanları dikdörtgen söveli olup, üzerlerinde yuvarlak kemerli alınlıklar bulunmaktadır. İkinci sıradaki pencereler yuvarlak kemerli ve alçı şebekelidir.

Türbe içerisinde, alt sıra pencerelerin sivri kemerli alınlıklarında revzenler kullanılmıştır. Dolap nişlerinin alınlıklarında ise mermer zemin üzerine altın yaldızla ayetler yazılmıştır. Kubbenin ortasındaki rumi ve palmetlerden oluşan kalem işleri arasına Esma-ül Hüsna yazılmıştır. Pencere alınlıklarında ise Fatiha ve İhlâs surelerine ait ayetler bulunmaktadır.

Türbede sekizi mermer, dördü ahşap olmak üzere on altı sanduka bulunmaktadır. Burada gömülü olanların kimler olduğu bilinmemekle beraber, büyük olasılıkla Ferhad Paşa’nın ailesine ait kişilerdir. Türbenin haziresinde Abdüllatif Beyzade Mehmet Bey’in (1726), Bağdat Valisi El Hac Ehmed Paşa’nın eşi Havva Hanım’ın (1773), Halil Hamid Paşazade Arif Efendi’nin eşi Tuba Hanım’ın (1827), Evkafı Hümayun Nazırı Mehmet Halid Efendi’nin (1853), Mehmed Salih Efendi’nin (1893) mezarları bulunmaktadır.


Hacı Beşir Ağa Türbesi (Eyüp)

İstanbul, Eyüp ilçesinde Eyüp Sultan Camisi’nin avlusunda ve Eyüp Sultan Türbesi’nin girişinin yanında bulunan bu türbe 1746 yılında yaptırılmıştır.

Hacı Beşir Ağa, Osmanlı sarayının XVIII. yüzyıldaki en nüfuslu kişilerindendir. Küçük yaşta zenci köle olarak İstanbul’a getirilmiş, Kızlar Ağası Yapraksız Ali Ağa’nın yanında yetişmiş, 1705 yılında saray hazinedarı olmuştur. Darüs-saade Ağası Süleyman Ağa ile birlikte 1713 yılında önce Kıbrıs, sonra da Mısır’da yaşamaya mecbur edilmiştir. Daha sonra Şeyhülharemlik makamına 1717 yılında getirilmiş ve ardından Darüs-saade Ağası olmuştur. Bu görevini Sultan III. Ahmed (1703–1930) ve Sultan I. Mahmud (1730–1754) yıllarında sürdürmüştür. 1746 yılında ölmüş ve Eyüp Sultan Camisi’nin şadırvan avlusunu iç avluya bağlayan büyük kapının yanındaki türbesine gömülmüştür.

Hacı Beşir Ağa’nın birçok hayır eseri bulunmaktadır. Bab-ı Âli yakınında kendi ismini taşıyan cami, medrese, tekke, çeşme ve kütüphaneden oluşan bir külliyesi vardır. Ayrıca Eyüp’te medrese, kütüphane ve çeşme, Medine’de mektep ve sebil yaptırmış onları Fatih, Beşiktaş, Fındıklı, Üsküdar, Sarıyer ve Kocamustafapaşa’da yaptırdığı çeşmeler izlemiştir.

Hacı Beşir Ağa Türbesi’nin kemerli kapısı iç avluya açılmakta, büyük hacet penceresi ise yine avlu tarafındadır. Bu pencerenin iki yan duvarına bir sebil yapılmıştır. Türbenin arkasında Sultan II. Osman’ın annesi olan Mahfiruz Haseki Sultan’ın yaptırdığı Cüzhane bulunmaktadır. Türbe kapısı üzerinden başlayan ve hacet penceresinin üzerinde de devam eden kitabesi bulunmaktadır.

Kitabe:
“Aga-yı mesned-i dar’üs-sa’âdei sâbık
Beşir Ağa’yı melek haslet kerem fermâ
Virüb sinin kesire o sadre revmmâk u zîb
Mekârimiyle halayıkdan itdi celb-i du’â
Cihânın eyledi terk izz ü câhını âhir
Çü bildi bâki değildir sa’âdet-i dünyâ
Olunca âzim-i râh-ı bakâ hulûsunu gör
Cıvar-ı Hazret-i Hâlid ki menzil oldu ana
Cenâb-ı Hazret-i Hakk afv idüb cerâmini
Makâmın eyliye Firdevs-i hem-demin havrâ
Beşir’e zîr-i Livâi Resûl ola mevâ 1159 (1746).”

Türbe içerisinde Hacı Beşir Ağa’nın sandukası bulunmaktadır. Günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, içerisine girilmeden dışarıdan ziyaret edilmektedir.


Hubbi Hatun Türbesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Defterdar Caddesi üzerinde bulunan türbenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber Hubbi Hatun’un eşinden önce öldüğü dikkate alınacak olunursa 1590 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Türbenin Mimar Sinan’a ait olduğu da iddia edilmiştir.

Ayşe Hubbi Hatun Beşiktaş’ta dergâhı ve türbesi olan Yahya Efendi’nin torunu, Akşemseddinzade Şemsi Efendi’nin eşi olup, Sultan II. Selim’in (1566–1574) nedimelerindendir. Osmanlı sarayında sözü geçen, Sultan II. Selim ve Sultan III. Murad devrinde Şüera Teskerelerinde ismi geçen tanınmış bir kadın şairdir. Şiirleri, gazelleri, kasideleri ve mesnevileri bulunmaktadır. 1589 yılında ölmüş ve türbesine gömülmüştür.

Türbe kesme taştan sekizgen planlı olarak yapılmış, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Giriş kapısı üzerindeki kitabe yeri boş bırakılmıştır. Türbenin giriş yönü dışında diğer yüzeylerinde altta ve üstte birer pencere bulunmaktadır. Bunlardan üst sıra pencereler birer yüzey atlayarak devam etmiştir. Pencerelerin sivri kemerli alınlıkları olup, bunların içerisi geometrik süslemelerle bezenmiştir. Türbenin iç süslemeleri günümüze gelememiştir. İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğü tarafından 1942 yılında onarılmıştır.

Türbe içerisinde Ayşe Hubbi Hatun’un ahşap sandukası bulunmaktadır.


Hüsrev Mehmed Paşa Türbesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Bostan İskelesi Sokağı’nda, Mahmut Paşa ile Adile Sultan türbeleri arasında bulunan bu türbe, Paşa’nın sağlığında 1839 yılında külliyesi ile birlikte yapılmıştır. Türbenin karşısında Hüsrev Paşa’nın Kütüphanesi ile Hüsrev Paşa’nın sütun şeklindeki çeşmesi bulunmaktadır.

Hüsrev Mehmed Paşa Sultan II. Mahmud (1808–1839) dönemi sadrazamlarındandır. Firarizade Sait Efendi’nin kölesi iken Enderun’a verilmiş ve orada yetişmiştir. Kaptan-ı Derya Küçük Hüseyin Paşa’nın mühürdar ve kethüdası olmuş, 1800’de Mirimiran olarak çeşitli valiliklerde bulunmuştur. 1811 ve 1822 yıllarında iki defa Kaptan-ı Derya olmuştur. Daha sonra seraskerliğe getirilmiş ve 1839’da Sadrazam olmuştur. Bunun ardından diğer devlet görevlerinde de bulunmuş ve 1855 yılında ölmüştür.

Türbe kare planlı kubbeli bir yapı olup, cephesi mermer kaplıdır. Ampir üslubunun özelliklerini yansıtan türbede küçük bir koridordan sonra içeriye girilmektedir. Burada Kaptan-ı Derya Halil Rıfat Paşa’nın türbesi ile türbedar odası bulunmaktadır. Ayrıca giriş kapısının sağ tarafında üç odaya daha yer verilmiştir. Bunların cepheleri köfeki taşındandır. Türbe içerisinde bezeme olarak XVIII. yüzyıl kalem işleri görülmektedir.

Türbede Hüsrev Mehmed Paşa’nın sandukası bulunmaktadır.


Kaptan-ı Derya Hasan Hüsnü Paşa Türbesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Boyacı Sokağı üzerinde bulunan bu türbenin sağ tarafında Posta ve Telgraf Nazırı İzzet Efendi’nin, sol tarafında da Hasan Hüsnü Paşa’nın gelini Hatice Canan Hanım’ın türbeleri bulunmaktadır. Karşısında ise eski İnzibat Dairesi ile Hüsrev Paşa’nın tekkesi bulunuyordu.

Hasan Hüsnü Paşa, Sultan II. Abdülhamid’in (1876–1909) Bahriye Nazırı’dır. Bozcaadalı Patrona Hüseyin Paşa’nın oğlu olup, 1848’de deniz okulundan mezun olmuş, 1881 ve 1882 yıllarında iki defa Bahriye Nazırlığı yapmıştır. Bu görevi sürdürürken de 1903 yılında ölmüştür. Eyüp ve Kadıköy’de yaptırmış olduğu birer camisi vardır.

Türbe iki odadan meydana gelen dikdörtgen planlıdır. Tuğla ve moloz taştan, üzeri sıvalı olan ve yalnızca ön cephesi mermer kaplanmıştır. Türbe odalarının her iki bölümünde de demir şebekeli birer büyük penceresi vardır. Türbe kapısından bir koridora girilmektedir. Bu koridorun iki yanına birer kare planlı oda yerleştirilmiştir. Girişin sağındaki odada Hasan Hüsnü Paşa’nın ahşap sandukası vardır. Bu sandukanın arkasındaki mermer lahdin baş taşında ise Ankebut suresinden bir ayet yazılıdır. Sol taraftaki odada ise Hasan Hüsnü Paşa ve akrabası Amiral Mehmed Rüştü Paşa’ya ait sandukalar bulunmaktadır. Türbenin arkasında bir de kütüphane odası vardır.

Lala Mustafa Paşa Türbesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Eyüp Sultan Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe 1580 yılında Mimar Sinan tarafından yaptırılmıştır.

Lala Mustafa Paşa, Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) ve Sultan II. Selim (1566–1574) dönemi vezirlerindendir. Sultan II. Selim’in şehzadeliği sırasında Ona lalalık yaptığından ötürü Lala unvanı ile anılmıştır. Sokullu Mehmet Paşa sülalesinden, Deli Hüsrev Paşa’nın da kardeşidir. Bosna’nın Sukoloviç kasabasında doğmuş, Osmanlı sarayında Enderun’da yetişmiştir. Kanuni Sultan Süleyman devrinde Berberbaşılık, İmrahorluk, Çeşnigirlik gibi hizmetlerde bulunmuş, daha sonra Beylerbeyi rütbesi ile Tamşuvar, Van, Erzurum ve Halep valiliklerine getirilmiştir. Bundan sonra sekiz yıl Şam valiliğinde bulunmuş, vezirlik rütbesi ile Yemen sancağına tayin edilmiştir. Bunu Kubbe Vezirliği izlemiş, Piyale Paşa ile birlikte 1571’de Kıbrıs’ı fethetmiş, bu nedenle de Kıbrıs Fatihi unvanı ile de tanınmıştır. İran Seferine ve Gürcistan Savaşlarına katılmış ve burada gösterdiği başarıdan dolayı Gürcistan Fatihi olarak da anılmıştır. Lalalık yaptığı Sultan II. Selim’in tahta çıkışında büyük payı olmuş ve II. Vezirliğe getirilmiştir. 1580 yılında ölmüş ve Eyüp’teki türbesine gömülmüştür.

Lala Mustafa Paşa Erzurum’da cami, Şam’da han, hamam, tekke, cami ve imaret, Lefkoşa’da de cami, bedesten, kervansaray yaptırmıştır.

Lala Mustafa Paşa türbesini sağlığında,1580 yılında Mimar Sinan’a açık türbe şeklinde yaptırmıştır. Kare planlı türbenin köşelerindeki baklava başlıklı, birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmış dört sütunun taşıdığı bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe tromplar üzerinde sekiz cepheli bir kasnak üzerindedir. Köfeki taşından yapılmış olan türbenin içerisinde Hattat Hamid Efendi’nin yazdığı bir ayet kubbeyi çepeçevre dolaşmaktadır.

Türbe içerisinde Lala JMustafa Paşa’nın burma sarıklı mermer lahdi bulunmaktadır. Bu lahdin ön yüzüne kitabe yerleştirilmiştir.

Kitabe:
“Ey sual idüb bu meşhed sahibin bu da gelüb
Fatih-i Kıbrıs alandır bu Güzin-i gaziyan
Nice bir serdar olub açdı
Akibet kıldı cihanda azm-i ukba virdi can
Rıhletin gördü bülbülü tarihin
Mustafa Paşa’yı hûdâ cennet-i mekân
Sene 988 (1580).”


Mehmed Vusuli Efendi Türbesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Cezeri Kasım Mahallesi, Feshane Caddesi üzerinde bulunan bu türbe 1780 yılında yapılmıştır.

Mehmet Vusuli Efendi, Osmanlı kadılarından olup, Sultan II. Selim (1566–1574) şehzade iken Kütahya ve Konya kadılığı görevlerinde bulunmuş ve daha sonra da dört defa İstanbul kadısı olmuştur. 1590 yılında ölmüştür. Fındıklı’da cami ve hamam yaptırmış, Mimar Sinan’ın yaptığı bu yapılardan cami günümüze gelememiştir.

Türbe XVIII. yüzyıl barok üslubunda olup, altıgen planlı, kesme taştan yapılmıştır. Üzerini örten kubbe oldukça basıktır. Türbe iki sıra pencerelerle aydınlatılmıştır. Bezeme olarak yalnızca kubbe içerisinde kalem işleri bulunmaktadır. Kitabesi bulunmamaktadır.

Türbe içerisinde Mehmet Vusuli Efendi’den başka Şemseddin Efendi (1615), torunu Mehmed Efendi (1650) ve Mehmed Vusuli Efendi’nin oğlu Mustafa Efendi (1694) gömülüdür. Türbenin haziresinde de Pir Mehmed Emin Kamer Sultan, Şeyh Selim Efendi, Şeyh İbrahim Efendi, Eyüp İskelesi Kethüdası Mahmud Ağa başta olmak üzere dönemin devlet ricalinde bulunan kişileri gömülüdür.


Mihrişah Valide Sultan Türbesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Bostan İskelesi Sokağı’nda bulunan Mihrişah Sultan Türbesi, Mihrişah Valide Sultan’ın imaret, sebil, çeşme ve sıbyan mektebinden oluşan külliyesi içerisinde yer almaktadır. Külliyenin ve türbenin yapımına devrin baş mimarı Mimar Nurullah Efendi tarafından XVIII. yüzyılın sonlarında, 1792’de başlanmış ve ölümünden sonra da Mimar Kethüdası Arif Ağa tarafından 1796 yılında tamamlanmıştır.

Mihrişah Valide Sultan, Sultan III. Mustafa’nın (1757–1774) baş kadını olup, Sultan III. Selimin (1789–1807) de annesidir. Sultan III. Mustafa’nın 1774 yılında ölümü üzerine eski saraya gönderilmiş, ardından oğlu III. Selim’in 1789’da padişah olması üzerine yeniden Valide Sultan olarak saraya dönmüştür. Hayırsever ve dindar biri olan Valide Sultan Mevlevi Tarikatı’na mensuptu. Birçok hayır eseri yaptırmıştır. Bunların başında Halıcıoğlu’nda Mihrişah Sultan Camisi, Eyüp’teki külliyesi ve İstanbul’un çeşitli yerlerinde yaptırdığı çeşmeler gelmektedir. Ayrıca dokuz adet de vakfiyesi bulunmaktadır. Eyüp Camisi’ne 500 eserden oluşan bir de kütüphane vakfetmiştir.

Külliyenin güneybatı ucunda, İkinci avlunun güney cephesinin ortasında yer alan türbe, barok mimarisi üslubunda olup, tümüyle mermerden on ikigen planlı olarak yapılmış üzeri kubbe ile örtülmüştür. Türbenin her kenarı dış bükey şeklinde dilimli yuvarlak bir formdadır. İki basamaklı mermer bir kaide üzerine oturtulan türbenin birinci ve ikinci katları bir kornişle birbirinden ayrılır ve bunlar bezeme olarak birbirinin tekrarı görünümdedir. Duvarlara gömülü sütunların çevrelediği dikdörtgen pencereler de barok üslubun özelliğini yansıtan “S” profilli kemerlerle sonuçlanır. Bu kemerlerin kilit taşlarına stilize istiridye kabuğu motifleri yerleştirilmiştir. Alt kat pencereler dökme demir şebekeli, üst kattakiler de alçı şebekelidir. Ancak bu pencerelerden üsttekiler son onarımlar sırasında özelliğini kısmen de olsa yitirmiştir.

Türbenin önünde, kubbesi kalem işleri ile bezeli üç bölümlü bir revak bulunmaktadır. Üç bölümlü revakın her üç cephesinde dörder sütun, üçer kemerle dışa açılmıştır. Bunlardan ön cephenin yanlarında basık yuvarlak, ortada ise diğerlerine göre çok daha geniş ve yüksek kemerlere yer verilmiştir. Ortada kubbe, yanlarda tonoz ile örtülü olan girişten sonra iki renkli taşlardan meydana gelmiş yuvarlak kemerli, kilit taşında stilize istiridye kabuğu motifi ile türbe girişinin görkemli bir görünümü vardır. Bunun üzerinde de Mülk suresinin 1 ve 2. ayetleri yazılıdır. Türbenin içerisi 10.20 m. çapında daire planlıdır. On ikigen planlı türbenin köşelerine birer sütun yerleştirilmiştir. Türbenin avlu geçişi ile ana yapıyı birbirine bağlayan barok üslupta, yuvarlak kemerli ve demir şebekeli pencereleri olan avlu duvarı üzerine de talik yazı ile bir kitabe konulmuştur.

Kitabe:
Eday-ı Hakk-ı şükr-i nan-ü nimet eyleyip alem
Duay-ı devlet ü ikbalidir evrad ezkarı
Bisrr-ı ism-i Halid Valide Sultan ile ya Rab
Muhalled eyle ömr ü devlet Şah-ı Cihandarı
Zihi tarih-i Vehbi feyz-i ruh-ı Çar yar ile
İmaret buldu me’va Ebû Ensari
1209 (1794).

Türbe altlı üstlü yuvarlak kemerli, her kenarda birer tane olmak üzere pencerelerle aydınlatılmıştır. Türbenin içerisi bezeme olarak zengin değildir. Ancak kubbe XVIII.-XIX. yüzyıl kalem işleri ile süslenmiştir. İçeriden alt pencereler ile giriş kapısı üzerinde Hattat Mahmud Celaleddin Efendi’nin iki satır halinde yazmış olduğu bir ayet kuşağı çepeçevre dolaşmaktadır. Türbenin köşelerine de yine aynı hattatın eseri olan Esma-ül Hüsna’dan İsm-i Celâl, İsm-i Nebi ve dört halife ile Hasan Hüseyin’in isimleri yazılmıştır. Türbe içerisindeki sultanın sandukasının etrafı sedef kakmalı bir şebeke ile çevrilmiştir.

Türbe içerisinde beş sanduka bulunmaktadır. Bunlar Mihrişah Valide Sultan, Sultan III. Mustafa’nın Adilşah Sultan’dan doğan kızı olan ve Hotin Muhafızı Esseyyid Ahmed Paşa’nın eşi Hatice Sultan (1822), Sultan III. Mustafa’nın Adilşah Sultan’dan doğan kızı ve Silahtar Mustafa Paşa’nın eşi Beyhan Sultan’a (1824), Sultan III. Selim’in dördüncü kadını Refet Kadın’a (1867) ve Sultan Abdülmecid’in (1839–1861) dördüncü kadını Rahime Sultan’a aittir. Türbenin haziresinde de devrin tanınmış kişilerine ait mezarlar bulunmaktadır.

Türbenin içerisinde bulunduğu avlunun doğu cephesinde türbedar odalarına yer verilmiştir. Bu odaların önünde de sekiz kemerli, kubbeli bir revak kısmı vardır. Bu bölümün başlangıcında ve anıtsal avlu giriş kapısı sonunda kitabesiz bir çeşme bulunmaktadır. Türbenin bir ve ikinci avluları arasındaki bağlantı küçük bir kapı ile sağlanmıştır.


Mirimiran Mehmed Ağa Türbesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Cami-i Kebir Caddesi ile Beybaba Sokağı arasında bulunan bu türbe, 1589 yılında yapılmıştır.

Mirimiran Mehmed Ağa, Sultan III. Murad (1574–1595) dönemi devlet adamlarındandır. Sultan II. Selim’in (1566–1574) hizmetinde bulunmuş, Yeniçeri Ağası, Rumeli Beylerbeyi ve 1587’de Vezirliğe getirilmiştir. Sultan III. Murad döneminde, tarihe Beylerbeyi Vakası diye geçen olay Onunla ilgilidir. Değeri düşürülen akçe meselesinin çözümlenmesi için onu görevlendirmiştir. Ancak Yeniçeriler bu düşüşün nedenini Mirimiran Mehmed Ağa’ya bağlayıp padişahtan idamını istemişlerdir. Padişah Yeniçerileri ikna edemeyince de 1589 yılında Mirimiran Mehmed Ağa idam edilmiştir.

Türbe Klasik üslupta on ikigen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır. Üzeri on ikigen kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Türbenin girişinde kalem işleri ile süslü bir revak bulunmakta olup, bu revak önde dört, yanlarda da iki köşeli sütunla taşınmaktadır. Türbe girişine kitabesi yerleştirilmiştir.

Kitabe:
Mir-i Miran-i Rum çün kim
Dâr-ı dünyâdan eyledi rıhle
Hür-ı gılmân anun enisi olub
İde Mevlâ Makâmını cennet
Didi hâtif du’â târih
Ola ruh-u Mehemmed’e rahmet
997 (1589).

Türbenin cephelerinin her yüzünde pencere bulunmamaktadır. Cephesinde altlı ve üstlü olmak üzere bazıları sağır ve kemerli alternatif dizili pencereler sıralanmıştır. Bunlardan alt pencerelerin yerine pencere şeklinde kornişlere yer verilmiştir. Üst pencereler ise renkli camlarla süslenmiştir. Kubbenin ortasında kalem işi ile on iki dilimli bir rozet ve kubbe eteğine doğru da palmet ile şemse motifleri yerleştirilmiştir.

Türbenin avlusunda Dilek Kuyusu olarak tanınan bir kuyu bulunmaktadır. Türbe içerisinde Mirimiran Mehmed Ağa’dan başka kendisi ile birlikte öldürülen Defterdar Mahmud Efendi’nin (1589) sandukası bulunmaktadır.


Muhammedü’l Ensari Türbesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Ayvansaray, Atik Mustafa Paşa Mahallesi, Eyüp Sultan’a giden Yavedud Caddesi üzerinde bulunan bu türbe İstanbul’un fethinden sonra buradaki bir mezar üzerine yaptırılmıştır. Sultan IV. Mehmed’in (1648–1687) kızı Hatice Sultan tarafından 1711 yılında onarılmış, yanına bir sıbyan mektebi, sebil ve çeşme yapılmıştır. Günümüze gelen türbe Sultan II. Mahmud (1808–1839) tarafından 1835’te yaptırılmıştır.

Muhammedü’l Ensari sahabeden olup, asıl ismi Cabir bin Muhammed’dir. Ebû Eyyüb el-Ensari’nin arkadaşı olduğu söylenir. Arapların İstanbul’u işgalinde kuşatmaya onunla birlikte katılmış ve 668 yılında, kuşatma sırasında ölmüştür. Yaşamı ile ilgili fazla bir bilgi bulunmamaktadır.

Türbe kesme köfeki taşından dikdörtgen planlı olup, üzeri kırma çatı ile örtülmüştür. Cephe görünümü ampir üslubunda, ortada bir kapı, iki yanında da birer pencere bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerinde Sultan II. Mahmud’un Adlî tuğralı ve Yesarizâde Mustafa İzzet Efendi’nin 1849 tarihli kitabesi bulunmaktadır.

Kitabe:
Hazret-i Mahmud Hanı ol müceddid hasletin
Oldu bu yüzden yine kerameti a’yan
Bu mübarek türbenin tevsi’ine gayret edip
Eyledi Şan-ı Sahabi’de riayet bî gûman
Halid İbni Zeyd’e hamrah-ı Gaza olmuş imiş
Bu semâi Hazret-i Peygamber-i ahir zaman
Nur-i Bahşi meşhed oldukça bu zat-ı muhterem
Şah’ın ikbalini efsun ede, Rabb-i Muste’an
Celb-i Kalb-i nâs eder Es’ad bu tarih-i mufid
Yapdı âlâ mevkadü’l-Ensari şah-ı cihan sene 1251 (1835).

Türbede Muhammedü’l El-Ensari’nin sandukası bulunmaktadır. Türbe 1996 yılında restore edilmiştir. İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır.


Ya Vedud Sultan Türbesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesinde, Ayvansaray’dan Defterdar’a kadar uzanan Abdülvedud Cami Mahallesi’nde bulunan bu türbe eski Ayvansaray karakolunun yanında bulunuyordu. Çevre yollarının yapımı sırasında yerinden kaldırılarak bugünkü yerine taşınmıştır. Türbenin yanındaki mezarlığın bir kısmı da Kırımi Çeşme Sokağı’na nakledilmiştir.

Ya Vedud Sultan’ın yaşamı ile ilgili bilgiler yeterli değildir. Bazı kaynaklarda, gerçek isminin Abdülvedud olduğu, İstanbul’un fethinden önce Buhara’dan gelerek Bizans İmparatorunun izni ile Ayasofya yakınına yerleştiği belirtilmektedir. İslâm ve fetih ile ilgili kaynaklarda ismine çok sık rastlanmakla beraber Onunla ilgili söylentiler birbirlerinden çok farklıdır. Bazı söylentilere göre, yüce bir veli tarafından İstanbul’un fethine katılması Ondan istenmiş, bunun üzerine müritleri ile birlikte Fatih Sultan Mehmed’in ordusuna girmiştir. Fatih Sultan Mehmed’in askerleri surlardan içeri girerken surlardan atılan bir gülle ile şehit düşmüştür. Kuşatma boyunca her gün dua etmiş “Allah’ım İstanbul’un İslâm’ın eline geçtiğini bana göster ve o gün benim canımı al” dediğine inanılmıştır. Bir diğer söylentiye göre, fetihten bir süre sonra Ayasofya yakınında yaşamış, sonra da adına yaptırılan Ayvansaray’da yaptırılan mescit ve tekkesine yerleşmiş ve burada ölmüştür. Bunun dışında onlarla farklı bir söylenti daha bulunmaktadır. İstanbul’un fethinden birkaç gün sonra Fatih Sultan Mehmed ilk Cuma namazını burada kıldıktan sonra Ayasofya’yı gezerken bir ışık demetinin yapının kuzeybatı köşesindeki terler direğin bulunduğu yeri aydınlattığını görmüş, oraya yanaşmış, terler direğin önünde nurlar içerisinde yatan bir ihtiyarın cesedi ile karşılaşmıştır. Vücudu kıbleye dönük olan bu cesedin üzerinde kırmızı yazı ile “Ya Vedud” ismi yazılı imiş. Evliya Çelebi’den öğrenildiğine göre Fatih Sultan Mehmed’in çevresindeki bilginler ve din adamları bu cesedi yıkamak isterlerken bir ses duymuşlar; “Merhum magsüldür (yıkanmıştır) gasledilmiştir. Hemen gömünüz”. Bu cesedi tabuta koyarak Şehitler Kapısı denilen yere gömmek istemişler ancak, Ayasofya’dan çıkarken bir garip rüzgâr esmiş, bilinmez bir kuvvet cenazeye katılanları Eminönü iskelesinin olduğu yere getirmiştir. Orada bekleyen ve kimin hazırladığı bilinmeyen, küreği yelkeni olmayan bir tekne bu yolcusunu bekliyormuş. Cenazeye katılanlar tekneye yönelmişler ve tabutu içerisine koyar koymaz küreksiz ve yelkensiz tekne yola koyulmuş, bir süre gittikten sonra da Eyüp yakınında durmuştur. Orada ne zaman kazıldığı bilinmeyen bir mezardan “Ya Vedud, Ya Vedud” sözleri işitilmiştir. Bunun üzerine bütün ulema Ya Vedud’un naşını buraya gömmüşlerdir.

İstanbul Kadısı Hızır Bey de bu olayı kütük ve sicil defterine kaydetmiştir.

Ya Vedud Türbesi’nin ilk yapımı ile ilgili bilgiler oldukça sınırlıdır. Sultan Abdülaziz’in son yıllarında annesi Pertevniyal Valide Sultan tarafından taş bir seddin üzerine bu türbe yaptırılmıştır. Kesme taştan kare planlı, ahşap çatılı türbe yuvarlak kemerli dokuz pencere ile aydınlatılmıştır. Demir kapısı üzerinde onarım kitabesine yer verilmiştir.

Kitabe:
Cennet mekân Sultan Abdülaziz Han Hazretlerinin Ruh-u şerifleri için Valide-i muhteremeleri itmam ve mamur eyledi. 1292 (1875).

Türbenin iki penceresi arasında bir başka kitabe daha bulunmaktadır:

Fatih Sultan Mehmed Han-ı Gazi ile beraber
Teşrif eden Ayasofya Cami-i Şerifinde
Kerameti zuhur eden Eş-Şeyh Abd’ül Vedud.

Türbenin ön cephesindeki pencere üzerinde de; “Merkad-i Münevver-i Hazreti Abd’ül Vedud 1272 (1875)” yazılıdır.

Ya Vedud Türbesi içerisinde dört sanduka bulunmaktadır. Bunlardan ortadaki büyük ahşap sanduka Ya Vedud’a aittir. Sol tarafındaki iki mezarın şahideleri üzerinde de “Rıhlet itdi dar-ı dünyadan şehidet ile o pir” yazısı bulunmaktadır. Bu mezarın Şah Çavuş Mustafa Bin Ali’ye ait olduğu bilinmektedir. Diğer sandukaların kime ait oldukları konusunda bilgi bulunmamaktadır. Türbenin haziresinde Sikkeli Derviş İbrahim Efendi’nin (1782), Suriye Vilayeti Defterdarı Salim Efendi’nin (1896), Dersaadet İstinaf Mahkemesi Azası Nazım Bey’in (1901), Haliç Dersaadet Vapurları Kâtibi İlhac İsmail Hakkı Efendi’nin (1905) mezarları bulunmaktadır.
Fırtına_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 13:08


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog Snus Satın al düşmeyen takipçi satın al