sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > GÜNCEL HABERLER - SİYASET > Köşe Yazıları
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz.

Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 08-16-2010, 19:30   #1
Kullanıcı Adı
çakır
Standart 100 dolar Müslümanlığına vesile oldu

Ramazan ayı başladı. Bu mübarek ayın tüm insanlık alemi için hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Muhteşem bir ay, muhteşem bir atmosfer, muhteşem bir etki...
Bu ayda insanlığa olan İlahi Dokunuş’u hissetmemek imkansız. Ramazanın müthiş bir dönüştürücü etkisi var.
Bugün sizlere, 3 ay önce dinlediğim, fakat Ramazan ayının ilk günü sizlerle paylaşmak üzere beklettiğim hoş bir Müslüman olma hikayesi anlatacağım.
Başta Avrupa olmak üzere dünyanın farklı ülkelerinde ve Orta Asya’da yatırımları olan işadamı bir arkadaşımdan dinledim.
Şirketleri Ernst & Young tarafından denetlenen oldukça büyük bir şirketin sahibi olan işadamımızın Kazakistan’daki ofisinde çalışan Natalya adındaki Rus bayan, işadamımızın diğer ülkelerdeki işlerini takip etmek üzere Kazakistan dışına çıktığı zamanlarda, şirkete gelen giden müşterilerin ve misafirlerin karşılanması ve ağırlanması işi ile de ilgilenmekte, yani onlara çay kahve ikram etmektedir.
İşadamımız gelen gidene ikram edilecek malzeme alınması için her ay Natalya’ya 100 dolar vermekte ve bu para harcamalar için fazlasıyla yetip artmaktadır. İşadamımız harcamaların kontrol altında olması açısından Natalya’ya verdiği paraları her ay not almakta, ama bundan artan paranın hesabını sormamaktadır.
Natalya birgün işadamımıza, ikram gideri olarak her ay verdiği 100 doları henüz vermediğini söyler. İşadamımız da verdiğini ifade eder. Aralarında kısa bir verdim / vermedin diyalogu geçer. İşadamımız verdiğinden emindir, çünkü her ay olduğu gibi defterine not aldığını hatırlamaktadır. Natalya işadamımızın ofisinden üzgün ayrılır.
Ertesi sabah Natalya işe gelirken istifa dilekçesini getirir; “Güvenilmediğim yerde durmak istemem” der. İşadamımız bunun güvenip güvenmemekle ilgisi olmadığını, ama verdiğini düşündüğünü söyler. Natalya eşyalarını toplamak için yerine geçer. Ayrılmakta kararlıdır.
İşadamımız Natalya’nın iş ciddiyetinden ve dürüstlüğünden memnundur. Ayrılacak olmasına çok üzülür.
Erkek asistanını çağırır ve eline 100 dolar tutuşturur. ‘Bu parayı, Natalya eşyalarını toplarken ona yardım ediyormuş gibi davranırken, kendisine çaktırmadan, oradaki eşyalardan birisinin arasından tesadüfen bulmuşsun gibi davran ve ona ver’ der. Amaç, paranın kendisine verildiğini ama unuttuğunu bir çeşit hatırlatmaktır.
Erkek asistan denileni yapar. Yardım etme bahanesi ile birkaç dakika eşyaları toparlama süsü verirken, “burada 100 dolar var, herhalde unutmuşsunuz” der.
Natalya şaşırır. “Nasıl olur, ben parayı almışım da oraya mı koymuşum” der. İşadamından özür diler. İşadamını zor durumda bıraktığı için de artık orada çalışma imkanı olmayacağını düşünür. Zaten istifa etmiştir.
İşadamımız Natalya’ya, kendisinin çalışmalarından memnun olduğunu, işine devam etmesinden ayrıca mutluluk duyacaklarını söyler. Natalya buna çok sevinir ve işine daha bir ciddiyetle ve moralle sarılır.
Aradan birkaç gün geçtiğinde, Natalya çalışırken dosyaların arasında 100 dolar bulur. Nitekim o gün patronundan parayı aldığında o dosyalar üzerinde çalıştığını hatırlar.
İyi ama, bu 100 dolar işadamının verdiği paraysa, o gün patronun asistanının bulduğu 100 dolar da neyin nesidir. Natalya kayıp 100 doları bulduğunu ama daha önce bulunan 100 dolara anlam veremediğini asistana anlattığında, asistanın yüzünü tebessüm kaplar. Natalya işin aslını öğrenmek için ısrar ettiğinde, dinlediği karşısında şoke olur.
Gözü yaşlı vaziyette patronun odasına girer. Kendisine duydukları güvenden dolayı teşekkür ederken, bir başkasının onurunu kırmamak için gösterdikleri anlayıştan ve ince davranıştan dolayı minnet duygularını dile getirir.
Ertesi sabah Natalya işe gelirken anne babasını ve kardeşini getirir. İşadamına durumu izah ederken, olan biteni ailesine anlattığını, anne babasının olaydan çok etkilendiklerini, gösterilen davranışın deyim yerindeyse çok Tanrıca olduğunu, ancak hak bir dinin mensuplarının böyle bir tutum sergileyebileceklerini ifade ettiklerini söyler ve Müslüman olmak istediklerini dile getirirler. Natalya aile fertleri ile birlikte Müslüman olur.
100 dolarlık bir jest, Natalya’nın ve ailesinin İslam’a olan ilgisini artırır ve Müslüman olmalarına vesile olur.
Bu hadiseyi dinledikten kısa bir müddet sonra, Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara’nın başına gelen haberler düştü ekranlara...
Hiçbir dinin varlığını kabul etmeyen, ancak Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisinde seyahat ederken, aynı amaç uğruna kenetlenen insanların verdikleri mücadeleden etkilenerek Müslümanlığı kabul ettiği ifade edilen İngiliz vatandaşı Cliff Handley ve Peter Vevuner’in hidayet öykülerini okudum.
Cliff Handley, yolculuk sırasında bir yandan gemideki Müslümanları gözlerken aradığı her şeyi İslam'da bulduğunu anlar. Sabah namazı sırasında yapılan saldırıda herkesin sesli dua okumasından etkilenen Vevuner, söylenenleri dinleyerek ezberlediğini söyler. İngiltere'de ormancılık yapan Vevuner, gemi seyahat halindeyken 2,5 saatte Kur'an okumayı öğrenir.
Son sözümüz şunlar olsun:
Alman İstatistik Kurumu’nun (DSB) açıkladığı rakamlara göre, yurtdışındaki 5 milyona yakın Türk’ün 2,6 milyonu Almanya’da yaşıyor. Bugün Avrupa Birliği’nde yaşayan 3,6 milyon Türk göçmen sayısı, Lüksemburg’un toplam nüfusunun yedi buçuk katından fazla. Bu rakam, İrlanda nüfusunun yüzde 90’ına yakın olup, Danimarka ve Finlandiya nüfusunun da üçte ikisi civarında. AB’deki toplam Türk sayısı ayrıca Belçika, Avusturya, Yunanistan, Portekiz ve İsveç gibi ülkelerin nüfuslarının yaklaşık üçte birinden daha fazla.
Şunu demek istiyorum. Kanuni Sultan Süleyman Viyana kapılarına dayandığında ordusunun mevcudu 200 bin yoktu. Şimdilerde 3,6 milyon Türk Avrupa ülkelerinde yaşıyor. Bediuzzaman Hazretleri, bu çağda temsilin (yaşayarak örnek olmanın) tebliğden (anlatmaktan) daha önem kazandığını anlatır. Yani ‘anlatmak değil yaşamak önemli, bu çağda insanlara ulaşmanın yolu budur’ der.
Natalya’nın hikayesi bu açıdan hepimize ders olmalıdır. İnsanlık eğer İslam’la şereflenecekse, bu ancak, bu tür Rahmani davranışlarla mücehhez insanların etraflarında oluşturacakları nurdan halelerle olacaktır.
Türkçe Olimpiyatları için ülkemize gelen 100’den fazla ülkeden öğrencinin gözlerindeki ışıltılarda ben, Natalya etkisi görüyorum. Başlarındaki eğitimcileri, rehberlerini ve sponsorlarını bu açıdan tebrik ediyorum.
Huzurlu bir ramazan geçirmeniz dileğiyle...
Prof. Dr. Osman ÖZSOY
çakır isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 05:00


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2025

2007-2025 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı